Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ganj'ın gölgesinde

Ganj'ın gölgesinde
 

Jaipur'da Amber Fort'un filleri...


VARANASİ

Ghat’lardaki Aarti ve ölü yakma törenleri…

Varanasi tren istasyonunda valizleri emanetçiye bırakıp yanımıza bir günlük ihtiyacımızı alıyoruz. Ulaşım bisikletli rikşalarla. Fazla ağırlık olmamalı. Merkezde rikşalardan inip yürüyerek gideceğiz otel Alka’ya.

Labirent gibi daracık sokaklarda kutsal ineklerle birlikte ilerlerken dayanılmaz görüntüler ve kokular içinize işliyor.. Otelin terasına çıkınca işler değişiyor. Müthiş bir manzara. Kutsal Ganj’ın Himalayalar’dan esen tatlı rüzgarı dağıtıyor hafızamda yer edecek bütün kötü izleri.

Ganj’ın üstünde hızla ilerleyen yeşil su bitkileri musonlar yüzünden. Biraz sonra tekneyle aralarından geçip, ölü yakma yerine gidiyoruz. Ruhların serbest bırakıldığı kutsal Ganj’ın içindeyiz. Ölen genç bir kadın. Kuru ağaçların arasında yüzünü görüyoruz. Çiçeklerle süslenmiş. Birkaç sandal ağacı ve çeşitli yağlar sürüldükten sonra genç kadının ölü bedeni oğlu tarafından veriliyor ateşe. Kendine hakim olmakta zorlanan gencin saçları kazıtılmış ve üstünde beyaz bir elbise var. Baş görevli olarak seçilmiş. Fotoğraf çekmek yasak ve saygısızlık…

Turuncu renk giysileriyle “Bam Bam Bole”ciler her yerde hep bir ağızdan bağırıyorlar: “Bam Bam Bole.” Ganj’da kutsal banyolarını alıp tanrıları Shiva’ya su taşıyorlar. Shiva’nın ateşini söndürmek için. Bu ateşi söndürmek kolay değil. Bütün Hindular seferber olmuş. Neelkantha Festivali zamanı. Varanasi’nin bir numaralı restoranı Lotus’ta yemek yiyoruz. Olağanüstü bir manzara. Ganj ayaklarımızın altında…

Gün batarken, yılın 365 günü tekrarlanan Aarti törenindeyiz. Bu çok etkileyici töreni kıyıya yanaşmış teknelerden izlemek daha iyi. Çanların çalmasıyla başlayan tören ilahilerle devam ediyor. Bir tutam tütsü ve meşale elden ele dolaşıyor ve Ganj’a dökülen bir miktar sütle sona eriyor. Ganj tanrısı Ganga’ya hazırlanan taze çiçekli kandiller suya bırakılırken istekler sunuluyor. Ganga bunların hiçbirini geri çevirmiyor… Buna benzer bir tören de gün doğarken yapılıyor… Sakın, çok erken deyip gitmemezlik yapmayın. Sabahın ilk ışıklarını izleyin.

Varanasi’ye 10 km uzaklıktaki Budist merkezi Sarnath, ruhunuzun huzur bulacağı bir yer. Buda’nın aydınlandıktan sonra ilk dersini verdiği yer kabul edilmiş. Budisler için ayrı bir önem taşıyor.

Yakınında bir Jain tapınağı var. Ayakkabıları çıkartıp içeri girdiğimizde genç rahipten Jainlerle ilgili ilginç bilgiler alıyoruz. Tavuskuşu tüyünü, gözle görülmeyen canlılara zarar vermemek için ellerinde sürekli taşıdıklarını. Bir yere oturmadan önce orayı temizlemek için kullandıklarını. Genç Jain rahiplerinin yolda yürürken güzel bir kadın gördüklerinde doğal olarak harekete geçen duygularını saklamak için de kullandıklarını gülerek anlatıyor.. Şimdilerde manastır ve tapınaklardan pek çıkmıyorlarmış.

HARIDWAR

Haridwar’a gitmek için yine trendeyiz. Varanasi-Haridwar 776 km. Trenlere iyice alıştık. Hindu dininin en kutsal yerlerinden biri Haridwar. Yüzlerce değişik inanca ve ashramlarına ev sahipliği yapıyor. “Neelkantha”, yani Mavi Gırtlak anlamına gelen festivalin tam ortasındayız. Adım atacak yer yok. Şehrin içine girmek mümkün değil. İstasyonda bizi bekleyen jiple doğru Rishikesh’e.

Saskritçe “duyuların ve sezginin lordu” anlamına gelen Rishikesh, Himalayalar’ın yamaçlarında sisler arasında, yemyeşil doğasıyla yoganın kalbi olmuş. Huzur ve dinginliğin merkezi diye bilinen Rishikesh’in farklı bir yüzünü görüyoruz. Turuncu bir dalga gibi gidip gelen “Bam Bam Bole”ciler yolları kapatmış. İnanılmaz bir enerji. Gülümseyen yüzler… Aralarından geçerek otelimiz Raj Palace ulaşıyoruz. Ve her akşam yapılan Ganga Aarti töreninde gün sona ererken “Diya”ları, yani çicekli kandillerimizi Ganj’a bırakıyoruz. Burası dini bir şehir. Hiçbir yerde içki yok. Yemekten sonra Krishna dergahına misafir oluyoruz. Hiç durmadan müzik yapan gönüllülerin arasına sessizce oturuyoruz. Tabii müziğin ritmini bozmadan, gürültü patırtı yapmadan. “Hare Krishna, Hare, Hare, Hare Krishna” sözleriyle devam eden ilahiye eşlik ederken, bize de çalacağımız bir şeyler veriyorlar. Farklı bir meditasyon olmalı. İki gece üst üste gidiyoruz.

Ertesi gün küçük bir yürüyüş var. Ganj üzerindeki “Ram Jhoola” asma köprüsünden karşı tarafa geçip ormanın içinde yürüyüşten sonra 16 katlı Ganga Tapınağı’na, oradan da Ganj üzerindeki ikinci köprü “Laksman Jhola”dan karşıya maymunların arasından geçiyoruz. Korkunç sıcağa dayanamayıp Ganj’ın soğuk sularında serinlerken buluyoruz kendimizi. Kutsal Ganj’ın enerjisini depolayıp yolumuza devam ediyoruz.

The Beatles’ın 1960’larda guruları Maharishi Mahesh Yogi ile buluştukları yerdeyiz. Uzun zamandır kimsenin uğramadığı ashramın yeşil kadife gibi olmuş merdivenlerinden çıkarken çok heyecanlanıyorum. Ringo Starr’ın, John Lennon’un bir dönem kaldığı mantar gibi iki katlı minik evleri arasındayız. Çok büyük bir meditasyon ve konser salonu var.

John Lennon, “Happy Rishikesh” şarkısında, “Tüm sorularınızın cevabını burada bulacaksınız. Aradığınız her şey burada. Eğer bulamıyorsanız o zaten yok demektir!” dediğinde, dolup taşan ashramlarının bir gün gelip unutulacağı kimin aklına gelirdi. Ormanın içinde Ganj’a tepelerden bakan bu yer kendi haline bırakılsa da kapıda bir görevli var. 50 rupi verdiğinizde içeriye alıyor sizi.

AMRITSAR

Akşama trendeyiz. Haridwar-Amritsar 411 km. Sabah valizleri istasyondaki emanetçiye bırakıyoruz. Sihlerin kutsal şehri Amritsar’da fazla eşyaya gerek yok. Altın Tapınak’ın kapısında ayakkabıları da bırakıyoruz. Turuncu eşarplarımızı takıp, beyaz tertemiz mermerlerin üzerinde yürüyerek içeri giriyoruz. Erkeklerin de başını örtmesi zorunlu. Tapınağa sigara ve benzeri şeyler kesinlikle sokulmuyor.

Sihler, boylu poslu adamlar, bir de sarıklarıyla daha da heypetli görünüyorlar. Uzun elbiseleri, hiç kesmedikleri sakalları ve kobalt mavi sarıklarıyla tapınak görevlileri hemen göze çarpıyor. Çok da yardımseverler. Sikh dini, Hindu ve İslam dininin iyi yönlerinin birleşmesiyle oluşmuş. Bir tek fark Hindulardaki kast sistemi kabul etmemeleri. Bir de aşırı titizler. Altın Tapınak’tan mistik ve ruhani bir hava yayılıyor etrafa. İçeride okunan kutsal kitap mikrofonlarla dışarı da verilmiş. Ana bölümden çıkarken irmik helvası dağıtıyor. Elle ikram edilen helva çok lezzetli, hepimiz yedik. Bu kadar gönüllünün çalıştığı başka bir tapınak hiç görmedim. Günde yüzlerce kişiye yemek verildiği gibi isteyenler gece de kalabiliyor. Eğer uyku tulumunuz varsa tavsiye edilir.. Tapınağın mermerleri her gece sütle yıkanıp, gülsuyu serpiliyor.

HİNDİSTAN VE PAKİSTAN SINIRI

Sınır kapatma töreni Amritsar ile Lahore arasında yapılılıyor. Her akşam üzeri Hindistan ve Pakistan askerlerinin karşılıklı yaptıkları gösteri eğlenceli bir şova dönüşmüş. Tabii Pakistan tarafı biraz sönük. Hindistan tarafında tören başlamadan önce renk renk sari giyinmiş genç kızlar çılgınca dans ediyor. Biz de aralarına karışıyoruz. Genç kızlardan övgü bile alıyoruz..

Ertesi gün tapınağın hemen yanında Jalianwala Bağı’a gidiyoruz. Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesi sırasında İngilizlerin katliam yaptığı yer. Pencaplıların barış için yaptıkları protesto gösterisi sırasında uğradıkları saldırıda 1200 kişi hayatını kaybetmiş. Olduğu gibi korunmuş. İçindeki küçük müzede ise katliamı yaşayanların fotoğrafları ve hayatta kalanların anlattıkları var.

PEMBE ŞEHİR JAIPUR

Gezimizin son tren yolculuğu. Amritsar-Jaipur 872 km. Jaipur’da kalacağımız otel Arya Niwas. Rajastan eyaletini merkezi olan Jaipur, pembe taşlardan yapılmış görkemli bir Hint-Moğol mimarisine sahip. İsmi “rüzgârlar sarayı” anlamına gelen Hava Mahal en gösterişli yapısı. Jaipur hareketli trafiğinin yarısı motosikletler. Renkli sarileri içinde kadın sürücüler dikkat çekiyor. Çok canlı bir şehir.

Muhteşem Amber Fort’a gidiyoruz. Jaipur’a 11 km uzaklıkta. Mihracenin eski yerleşim yeri olan bu kaleye bizi filler çıkarıyor.. Büyüleyici bir manzara. Yüksek kayalanın üzerine kurulmuş Amber Kalesi’nin içinde hayli zaman geçiriyoruz. Labirent gibi kat kat inşa edilmiş. Amber Kale’sini aşağısında Kali Tapınağı var. Sonra yerel otobüsle şehre dönüyoruz.

Mücevher pazarı, City Palace’ta tekstil müzesi, Jantar Mantar ve Maymunlar Tapınağı hepsi birbirinden güzel.

Jantar Mantar, 1725’te Jaipur Mihracesi II. Jai Singh tarafından rasathane olarak yapılmış. Dev boyuttaki güneş saati var. Astroloji meraklıları için kaçırımayacak bir yer. Kapısındaki yılan oynatıcıları ve sokak satıcıları peşinizi bırakmayabilir. Değerli taşlarıyla ünlü Jaipur’da alış-veriş zamanı. Hava Mahal’de buluşma yerimiz olan Unique Jewels’e uğruyoruz. Çok uygun fiyata renkli taşlar ve gümüş takılar var... Yan yana sıralanmış küçük dükkanlar da ise aynalarla yapılan geleneksel Rajasthan el sanatlarını bulmak mümkün.

Rehberimizin Jaipurlu arkadaşı Arvind de katılıyor bize. Tapınaklar bölgesine gidiyoruz. Surajpol kapısından yukarıya doğru çıktığımız “Monkey Temple”ın kutsal maymunlarına İstanbul’dan getirdiğim Wasa’ları ikram ediyoruz. Çok seviyorlar. Ama tapınağın içlerine doğru ilerledikçe maymunlar biraz vahşi ve asabileşiyor. Bunlara dikkat etmelisiniz. Aşağıdaki ana tapınak maymun tanrı Hanuman’a adanmış. Yukarıya çıkarken sıcaktan biraz zorlanıyoruz.

İki gün kaldığımız Jaipur.. Varanasi’den sonra vurulduğum ikinci şehir.. Yoksa birinci sıraya mı koysam, karar veremiyorum. İstanbul’dan ayrılalı 15 gün olmuş. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım.

Jaipur'un son durak olması sanırım Hindistan'a aşık olup bir daha gelmek istememiz için...
 
Toplam blog
: 18
: 3826
Kayıt tarihi
: 07.11.06
 
 

İstanbul doğumluyum. Güzel Sanatlar'ın Grafik bölümünden mezunum. Sanatın bütün alanlarını seviyorum..