Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '09

 
Kategori
Eğitim
 

Garantici öğretmen, garantici veli, çarpık sistem ve atıl öğrenci!

Garantici öğretmen, garantici veli, çarpık sistem ve atıl öğrenci!
 

Garantici öğretmen diye bir tabir vardır. Sınavı kesin kazandıran öğretmene verilir bu lakap. Çok iyi bir öğretmendir ki iyi olması da sınavı kazandırmasından gelir anlaşılacağı üzere…

Nedir bizim kurduğumuz okulların amacı? ÖSS yi kazandırmak mı, yetişmiş bireyler ortaya çıkarmak mı? Bu kadar bina bu kadar öğretmen bu kadar kitap ve defter sadece bir tek sınav için mi sanıyorsunuz? Neye göre öğretmenin vasfını iyi yaptınız öyleyse?

Öğrencinin görevi sosyal, kültürel veyahut bilgi bakımından donanımlı olmaktır. Eğitimcinin göreviyse bu donanımları öğrencinin kazanmasına yardımcı olmaktır. Eğitimci bu görevini unutur oldu ve tamamen işi ticarete döktü maalesef. Garantici unvanını alıp daha çok özel ders verecek daha çok para kazanacak. Nerede kaldı senin kutsal görevin?

Öğretmen ve doktor aynı hassasiyeti göstermeli yaptığı işte. Bir doktor hastasına senin paran yok yada seni iyileştirmek için çok uğraşmak lazım kusura bakma sen öl diyemediği gibi. Bir eğitimcinin de öğrencilere aynı şeyi söyleyememesi lazım.

Eh bu rant savaşında öğrencinin önüne bir kırmızı elma koyuyoruz ve bunu elde edene kadar da yapılacak her şey mubah oluyor! Peki, öğrenci bu kırmızı elmayı alamazsa ne olacak?

Sınavı kazan öğrenci hayatını kurtarmış ve altın bileziği bileğine takmışken kazanamayanlar için yapılacak hiç bir şey kalmamış gibi bir hava var. Öğrenciler de maalesef aynı psikolojiye sahip olduğundan ÖSS yi kazanamadığı için intihar eden genç haberlerini sürekli duyar olduk. Oysaki kazanamayan öğrenci bir süreçten geçtiği için zaten bazı donanımlara sahiptir yani boş değildir. İstediği taktirde kendine gereken hayat düzenini oluşturabilir.

Üniversite kapısından içeri giren öğrenci içinde her şey mükemmel değil. ÖSS maratonunda sinirleri yıpranmış, asosyal olmuş öğrenciler hayattaki zorluklarla mücadelede yetersiz kalıyor. Kendini lisans eğitimi sırasında geliştirebilen öğrenciler var tabiî ki fakat birçok üniversite öğrencisi hala akıntıda sürüklenen insan yığınları haline geldi.

O zaman bizim Milli Eğitim vizyonumuzda ne kadar kurtarırsak kar mantığı var?!

Bir müzik öğretmeni arkadaşım 30 kişilik sınıftan 3 öğrenci flüt çalarsa veya okul dışında müzikle ilgilenirse bu benim için başarıdır demişti. Şok olmamak elde değil. Japonya, Kore ve birçok Avrupa ülkesi her sabah dersten önce müzik eğitimi veriyor. Her öğrenci ya enstrüman çalıyor yada koro da şarkı söylüyor. Müzikle ilgilenmeye tek bir öğrenci dahi yok ve her biri ertesi gün okula gelmek için can atıyordur eminim. Bizim ilk dersimiz de genelde matematik dersi konur, öğrencinin zihni açık olur mantığıyla.

Müziğin yanında resim ve spor gibi sosyal dallarda alt yapı hazırlayan okullarda okuyan öğrenciler ileriki yaşlarda uzmanlaşmak istedikleri herhangi bir aktivitede kendi geliştirirken devlet amacına ulaşmış oluyor. Kendine güvenen iletişim becerisine sahip sağlıklı bireyler…

Yine dünyanın birçok ülkesinde yaz kampı yapmak zorunlu iken ülkemizde çocuklarımız yaz tatilini TV başında program saatlerini takip ederek geçiriyor. Bu noktada madem devletten hayır yok sorumluluk aileye düşüyor aile kendi çocuğuna yeterli donanımlar yüklemek zorunda ( yüzme kursu, gitar kursu veya yaz kampları ile) ama eğitimcinin rolü de azımsanmayacak kadar önemli veliyi bilinçlendirmek biz eğitimcilerin görevi…

Burada yazdıklarıma burun büken birçok insan tanıdım, birçoğu da yine aynı tepkiyi verecek eminim ama imkânsız değil hatta hayati derecede önemli bu bakımdan öğretmen de veli de çok az bir çabayla çok sağlıklı nesiller oluşturabilir. Lütfen duyarlı olalım…

 
Toplam blog
: 2
: 711
Kayıt tarihi
: 24.01.09
 
 

Selçuk Üniversitesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği Bölümünden bir öğretmenim. Devlette çalışmıyor..