Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '08

 
Kategori
Öykü
 

Geç kalınan iş

GEÇ KALINAN İŞ… Önce umutları vardı içinde, biraz da para cebinde. Hayat mücadelesinin kolay olmadığını biliyordu; ama azmettikten sonra zor da değildi. Onun için her şey yeni yeni başlıyordu. Yeni bir şehir, yeni insanlar ve daha bir sürü yeni. Her zaman kafasına taktığını yapardı ve yine yapmıştı yapacağını. Bir öfkeye mahkûm edip her şeyi kalkıp buralara gelmişti. Bir anda yalnızlığı ta kalbinde buram buram duyumsadı. Bir şeyler akıp gitti içinden. Derin bir keşke çekmek üzereydi ki; “Kendine gel.” diye söylendi. O, hiçbir zaman yaptıklarından pişman olmazdı; bunu kendine prensip haline getirmişti. Peki, onu buralara getiren, kurulu düzenini bozup, her şeye sıfırdan başlatan sebep neydi? Sevdiği insan tarafından terk edilmek mi? O, böyle şeylere pabuç bırakmayacak kadar güçlüydü. Bir an gözleri uzaklarda, yaşadığı son bir haftayı düşündü. Her şey yolundaydı. İyi bir mesleği ve severek çalıştığı bir iş yeri vardı. Şimdi ise elinde olan koca bir sıfırdı. Nasıl olduysa son bir haftada ailesi ile arası açılmış ve ipler kopuvermişti. Aslında sebep basit ve tekti. O, hep sıra dışı bir hayat sürmek isterken, ailesi tam tersine onun daha oturaklı bir iş yapmasını istiyordu. Allah’tan ki zorla da olsa üniversiteyi bitirmiş; bir diplomaya sahip olmuştu. Şimdi yıllar önce istemeyerek okuduğu okulun diploması işine yarayacaktı. Ufak bir kasabada öğretmenlik yapacaktı. Bunca yıldır ailesine güvenip tutarsız bir hayat yaşamıştı. Bütün bunlara rağmen inatçı, hırslı ve kafasına koyduğunu yapan bir yapıya sahipti. İşte şimdi hamleleri akıllı yapıp; babasının karşısına çıktığında dimdik olmalıydı. İlk etapta belki ailesinden biraz maddi yardım alacaktı; ama olsun; bu kadarını hazmedebilirdi. Bütün bunları düşünürken saatin bir hayli ilerlemiş olduğunun ayırtına vardı. Yarın onun için uzun ve yorucu bir gün olacaktı. Yatağına uzandığında tuhaf bir huzur duyumsadı içinde. Artık büyüdüğünün ayırtına varmak Onu mutlu etmişti nedense. Ertesi gün sabah erkenden kalkıp hazırlandı. Okula ders saatinden birkaç saat önce gitti. Hava ılık ve esintiliydi. Bahçenin bir köşesinde oturup çocukları seyretmeye daldı. Nasıl da neşeyle oynuyorlardı; hepsi de dünyadan bir haber kendi dünyalarında mutluydular. Bir anda kendini onların yerine koydu. Çocukken hep “büyüklük” oyunu oynardı; şimdi ise keşke “hiç büyümeseydim” diyordu. İtiraf etmesi zoruna gidiyordu; ama şimdiden evini özlemişti. Annesinin tarhana çorbası burnunda buram buram tütüyordu. Gözlerinden iki damla yaş süzülüverdi. Sonra derin bir sızı duydu içinde. Nasıl böyle bir hata yapıp da öğretmenlik gibi bir meslekten vazgeçerdi. Oysa O, çocukları hep sevmişti. Buna rağmen kendi mesleğiyle alakasız bir işle uğraşıyordu. O, bütün bunları düşünürken zaman geçivermişti. İşte ilk dersini verecekti. Yıllar sonra bir okulun sınıfına öğretmen olarak girmek tarif edilmez bir duyguydu. Stajyerlik yaparken; “Öleceğimi bilsem öğretmenlik yapmam” diyordu. Şimdi hatasını anlamak fena halde canını sıkmıştı. Bütün bu karmaşık duygular içinde ilk ders bitmişti bile. Öğrencilerin onun çevresinde “öğretmenim” diye gezmeleri, ona hayran hayran bakmaları bir anda onu çok mutlu etmişti. Birkaç saat önceki düşünceleri az da olsa dağılmıştı. İlk günün nasıl geçtiğini anlayamadı. Eve geldiğinde yorgun; fakat mutluydu. Evin kapısını açtığında babasının “Kızım sen mi geldin?” diye sorduğunu duyar gibi oldu. Odaları tek tek dolaştı; ama kimse yoktu. Eli telefona gitti. Ailesini buraya geldiğinden beri bir kez aramıştı. Sonra nedendir bilinmez; onları aramaktan vazgeçti. Koltuğa oturdu ve öylece bir müddet durdu. Çocukluğundan beri hep yalnızdı ve O yalnızlığı çok severdi. Üstelik ailesinden ayrı kalmaya da alışıktı; ama şimdi bu yalnızlık zor geliyordu. Bir an içinden birileri “ topla bavulunu ve yuvana, ait olduğun yere dön” dedi; ama bunu yapamazdı. Böyle bir davranışın gururunu kıracağını düşündü ve O sadece gururu için yaşardı. İlk günler hep gelgitlerle doluydu sürekli bir ikilem içinde yaşıyordu. Sonraları alışmaya başladı. Zor günler geçirse de sonuçta istediği olmuştu. Ailesinden ayrı ve kendi ayakları üzerinde durduğu bir hayat yaşıyordu; ama yine de bir şeyler eksikti. Eksiklik ailesinden uzak oluşundan kaynaklanıyordu; bunu adı gibi biliyordu. Burada bir düzen kurmuştu. Evine dönerse bu düzeni bozulacaktı; dönmezse, ailesi olmadan olmuyordu. Sinirleri yatıştıktan ve sakin kafayla düşünmeye başladıktan sonra ailesinin haklı olduğunu anlamaya başlıyordu. İstese eve dönebilirdi. Tek başına yaşayabileceğini kanıtlamıştı; ama ya öğrencileri? Bu kasabaya çok şey borçluydu; çok şey öğrenmişti bu küçücük yerden. Hayat hep aynı hayattı; büyük veya küçük şehirde yaşanması önemli değildi. Büyük şehirde öğrenemediklerini bu avuç içi kadar yerde öğrenmişti. Çok uykusuz gecesi geçmişti; o şımarık kızın burnu iyice sürtülmüştü burada. Şimdi yeni bir kararın eşiğindeydi. Okulların kapanmasına az bir zaman kalmıştı. Tayinini isteyip, evine dediklerini yapmış olarak dönebilirdi ya da ailesiyle arasını düzeltip, burada kalıp, bu ufacık kasabaya vefa burcunu ödeyebilirdi. Bu durumda duyguları bir birine karışıyordu. Ne yardan ne serden geçebiliyordu. Zaman bir hayli daralmıştı acele etmezse tayin istemek için geç kalabilirdi. Başladığı bir işi yarım bırakmak hiç Ona göre değildi. Hem Ankara’da onu bekleyen ailesinden başka biri daha vardı. Aslında kırgınlıkların en büyüğünü o insanda yaşamış; o da hatasını anlamış; ama düzeltmek için biraz geç kalmıştı. Sıla hasreti ağır basıyordu; ama sevdiği ile de iş inada binmişti bir kere. Çok düşündü, yine ilk başlarda olduğu gibi sayısız uykusuz gece geçirdi. Sonunda O, en zor kararı verdi: “Kalıyordu.” Zamanı gelince ailesinin yanına dönebilirdi; artık buna cesareti vardı. Ama sevdiğini zannettiği insan için öğrencilerinden vazgeçemezdi. Bu karardan sonra büyük bir huzur içinde uykuya daldı ve sevmediğini söylediği mesleği için sevdiğinden vazgeçti. Bu mesleğin yüceliği de buradaydı zaten…

 
Toplam blog
: 43
: 612
Kayıt tarihi
: 22.06.08
 
 

Gazi Üniversitesi sınıf öğretmenliği mezunuyum. Kitap okumak en büyük tutkum. Yazmayı da en az ok..