Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Geceye dökülenler...

Geceye dökülenler...
 

Müzik susmuştu... Ortada havuzun fiskiyesinin ve gelip geçen insanların uğultusu kalmıştı.İnsanlardan uzak kalmak isterken insan kalabalığının içine düşmüştü. Herşeyi tüketmek için can atan insan kalabalığının. Başının sol tarafında ince bir sızı vardı, günlerdir oradaydı. Hep bu havuzun fiskiyesi yüzünden diye düşündü. Su sesi bu kadar eziyetli olabilirmiydi, oluyordu işte. Bu dejavu ne kadar tazelenecekti daha. Yokmuydu dağ başında bir ağaç gölgesi sığınsaydı. Üstelik beklediği adam bir türlü gelemiyordu Konstantinopolisten. Yüreği daralıyor o kapalı alanda içilmesi yasak olan maddeden bir tane daha yakıyordu. Bırakmalıydı bu meledi. Utanmasa ağlayacakı bu kalabalığın içinde. Saklanmalıydı bu gözyaşları öyle herkese gösterilemezdi. Yaşam ürkekliğini atmaya çalıştı gözbebeklerinden. İnatla sinmişti ürkeklik gözbebeklerine. Yalnızlık lazım şimdi bana diye geçirdi aklından. O da bir şişenin dibinde bulunurdu. "Denize akıtmalıyım tuzlu suyumu onunda suyu tuzlu, beni bir tek o anlar." Dedi içinden...

*****

Akşam eve gelirken gördüğüm o güzelim zakkumun pembe çiçekleri içimin mutluluk nehrinde akıp gitti. Hergün görüyorum bu güzel ağacı. En çok da akşamları, yalnızlığımı toplayıp eve götürürken çarpıyor gözüme. Ben burdayım diye gülümsüyor. Bu bina yığınlarının içinde ona rastlamak mutlu ediyor beni. Ne acıdır bu şehrin kaderi, böyle güzel ağaçları olan bir şehir neden böyle can çekiştirilmeye terk edilir. Hiç anlamam, anlayamam, anlamamalıyım zaten.


*****

Yusufcuk kuşları öterken geceyi bir poşete koyup atmıştım. Sıcak bir gündü geriye kalan hiç yaşanmamış bomboş bir sayfa. Yaşıyacaktım... Bu da geçecek dedim kendi kendime. Sadece biraz zaman lazım. Bir hafta belki bir ay... Acı verecek ama geçecek. Hem neler geçmedi ki... Ölümün bile acısı hafifliyor sonra sadece bir sızıdan ibaret oluyor. Zamanla kaybedilenler çoğaldıkça kalbinin bir tarafı o sızılara ait oluyor. Kümeler oluşturuyor o sızılar kendi içlerinde. Buna yaşanmışlık deniyor sanırım yada adı herneyse...


*****

Küçük penceremden yıldızları görebilmek için başımı uzattım. Şehrin ışıklarından dolayı yıldızlar belli belirsiz. Ay ortalarda görünmüyor. Oysa bu gece ne kadar çok ihtiyacım var ona. Başka bir açısı yok bu evin tek cepheli, o yüzdende esmiyor zaten. Belki benim göremediğim taraftadır orda yerindedir diye avutuyorum kendimi. Kendimi avutma işinde epeyce ilerledim sayılır. Sadece bardağın dolu tarafını görenlerden değilim aslında. Bardağın boş kısmınında farkındayım.


*****

Maviye...
Maviye çalar gözlerin...


*****
Hayat önümüzde açık duran bir boyama kitabı, çocuk olup boyamalıyız bu hayatı.

 
Toplam blog
: 21
: 676
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

" verba volant, scripta manent." Hayatıma sürekli anlam katmakla meşgulüm. Galiba en iyi yaptığım i..