Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '12

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Geleceğimiz nasıl satılıyor?

Geleceğimiz nasıl satılıyor?
 

medyataraf.com


 

"Millet kıyamete odaklanmışken, senin ekonomi yazını kim okur ki?"
 
"Tamam işte. Herkes kıyamet hikayeleriyle uğraşırken, hükümet de ellerindeki malları bir bir elinden çıkarıyor."
 
"İktidara haksızlık etme. Ekonomimiz gerçekten iyi durumda. Borçlar azalıyor, faizler düştü."
 
"Borçların azaldığını da nereden çıkardın? Borçlar her yıl artmaya devam ediyor. Ancak gayrisafi yurt içi hasılat da arttığından borçlar/gsyh oranı azalıyor. Bu da ekonomiyi iyi durumda gösteriyor."
 
"Halkımız her şeyi alabiliyor. Bak, yeni çıkan İpone 5 ler bile iki günde tükendi."
 
"Tükettiğin kadar üretemediğin sürece, ya borçlanacaksın, ya da ellerindeki malları satacaksın. Evet, bugün parası olan herkes istediğini alabiliyor. Örneğin herkesin elinde cep telefonu var. Bunları üretmiyor, ithal ediyoruz. Cari açığımız her yıl devam ediyor. Bütçeyi denkleştirmek için özelleştirmelere ağırlık veriyoruz. Yani ilerde elde edeceğimiz gelirleri şimdi gelir hanesine yazmaya başlıyoruz. İlerde satacak bir şeyimiz kalmazsa o zaman ne yapacağız? Merak ediyorum. Neyse bu konuda aşağıda bir yazı hazırladım. Oku istersen."
 
"Okuyalım bakalım."
 
**********************************************
 
İşletmelerde olduğu gibi devlet bütçesi yapılırken de, eğer gelirler, harcamaları karşılamıyorsa, bütçeler ya borçlanarak ya da ellerindeki varlıklar satılarak denkleştirilir. 
 
Devletin ilk defa iç borçlanmaları tasarruf bonoları adı altında yapılmıştır. 1961 yılında çalışanların maaşlarından zorunlu olarak kesilen tasarruf bonoları, 10 yıl vadeli olarak çalışanlara verilmiş, ancak o tarihlerde bu bonoları alanlar ilk defa sermaye piyasasıyle tanıştıklarının farkında bile olmamışlardır. Ancak başta banker kastelli olmak üzere bazı bankerler bunları faiz oranlarına ve vadelerine göre kırarak satın almış ve ilk sermaye piyasasını oluşturmuşlardır.  Diğer taraftan 1961 yılında ülkemiz  ilk defa dış borçlar için stand-by anlaşması yapmıştır. 
 
Daha sonraki yıllarda devlet, bütçeyi denkleştirmek için bir taraftan dış borç alırken, bir taraftan da devlet tahvili ve hazine bonoları çıkararak iç borçlanmayı sağlamıştır. 
 
Türkiye'nin borçları her geçen yıl artmaktadır. Bu yıl itibariyle brüt dış borç stoku 323,5 milyar dolardır. Ancak yıllar itabariyle borçlar atmasına rağmen brüt dış borç stokun, gayrisafi yurtiçi hasılatına oranının azalmasından dolayı ekonomimiz geçmiş yıllara göre iyi durumda görülmektedir. Şöyleki, 2002 yılında dış borç stoku/gsyh = 56,2 iken 2012 yılında bu oran 39,6 ya düşmüştür.  
 
1983 yılında Anavatan partisi iktidara geldikten sonra devlet dış ve iç borçlanma dışında bir de zorunlu olarak fonlar sayesinde bütçeyi denkleştirmeye çalışmıştır. Zamanın maliye bakanı Adnan Kahveci tarafından uygulamaya konulan bu fonların en önemlileri tasarrufu teşvik fonu ile konut edindirme yardımı fonlarıdır. Bunlar çalışanların maaşlarından kesilmekte aynı zamanda da işveren katkısıyla birlikte devletin bütçesi denkleştirmeye çalışılmıştır. 1990 yılında fonlarda toplam olarak 32 trilyon liranın toplandığını, aynı dönemde ise 70 trilyonluk Gelir Vergisinin tahakkuk ettiğini göz önüne aldığımızda olayın büyüklüğü daha net olarak ortaya çıkmaktadır.
 
Ancak Ak Parti iktidara geldikten sonra bu fonların sahiplerine ödenmesini sağlarken bütçeyi denkleştirmek için başka bir yola başvurmuştur. O yol da özelleştirmelerdir.
 
1985-2002 yılları arasında 8 milyar dolarlık bir özelleştirme yapılmışken, 2003-2010 yılları arasında yapılan özelleştirme 47,9 milyar dolardır. 
 
Bu özelleştirmelerden en önemlileri Türk Telekom'un özelleştirilmesidir. Türk Telekom'un % 55 hissesi 2005 yılında  6,5 milyar dolara satılmış, ancak satın alan grup, 2011 yılı sonunda  buraya verdiği parayı kâr transferleri yoluyla geri almıştır. 
 
TEKEL’in alkollü içki bölümü 17 fabrika, hammadde, stok ve varlıklarıyla, 2004 yılında 292 milyon dolara (Nurol-Limak-Özaltın-Tütsab ortak girişim grubu) MEY İçki Sanayi ve Ticaret AŞ’ye, MEY İçki’de iki yıl sonra 2006 yılında bu kez 810 milyon dolara ABD’de kurulu bir ortak gruba (Texas Pacific Group) satıldı. Yıl 2011, bu kez Amerikalılar satışa çıkmış ve MEY İçki, 2 milyar 100 milyon dolara, Dünyaca ünlü, içkide dünya devi olarak tanınan İngiliz DİAGEO Şirketine satılmıştır. 
 
İki gün önceki ihalede ise köprüler ve otoyollar 10 yıllık gelirleri karşılığında 25 yıllığına kiralandı. Yani 25 yılda 12,5 milyar dolar gelir elde edilecekken, 5.7 milyar dolar gelir karşılığında 25 yıllığına  kiralanmış oldu. Bu tamamen günü kurtarmak, bütçeyi denkleştirmek için yapılan bir uygulamadır. Devletin parayı peşin alması belki bir faiz avantajı getirir ama dolar üzerinden alınan libor faizi hesabıyla değerlendirirsek bu miktar 351 milyon dolardır ki 12,5 milyar doların yanında küçük bir meblağ olarak kalır. 
 
Dün de Gediz elektrik 1,2  milyar dolara satıldı. Şimdi sırada 10 milyar dolara satılması planlanan, iddia oyununu da bünyesinde bulunduran diğer bir kârlı kuruluş olan  Spor Toto var. 
 
Yani sonuç olarak bu özelleştirmeler günü kurtarmak için yapılmaktadır. Aslında özelleştirmenin amacı çok kâr getiren varlıkları değil, devlete yük olan işletmelerin satılması olmalıydı. Yabancılar kâr getiren işletmelere balıklama atlıyorlar. İşin ideali ise yabancıların yurt dışından para getirip, ülkemizde yeni yatırımlar yapmalarıdır. Böyle olduğu takdirde hem istihdam yaratılır, hem de üretime katkıda bulunularak, bütçe dengesi daha gerçekçi olarak sağlanır. 
 
Bugün zor durumda kalan Yunanistan'a da önerilen süratle özelleştirmelerin yapılmasıdır. Ancak bize önerilmeden bu özelleştirmeleri yapıyoruz.
 
Gelecekte elde edeceğimiz gelirleri bugünden bütçeye gelir olarak yazıyoruz. İlerde satacak bir şeyimiz kalmayınca acaba ne yapacağız?
 
 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..