Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '09

 
Kategori
Ankara
 

Gençlik Parkı'na gidelim mi?

Gençlik Parkı'na gidelim mi?
 

Bu balerin var ya, bu balerin! Kimleri uçurmadı kollarında?


“Ankaramı özlüyorum” diye sürüp giden bir yazı okudum bugün.. Sn. Beran Uzer yazmış.. Ankara’yı bırakıp gitmiş Antalya’ya.. Plaka numarası açısından bakınca çok uzağa gitmemiş.. Gidip-gelmek için de çok uzak değil, taş çatlasın 6 saat arabayla.. Üstelik burada, güzelim Ankara’da aslan gibi bir oğul bırakmışken, gelmemesi imkansız..

Hem Ankara’da doğmuş-büyümüş, hem ODTU’lü, hem de yaşıtım… 53 yıldır Ankara’dan ayrılamamış, Ankara’yı içinde iken özleyen birisi olarak, yazdıklarını kıskandım Sn. Özer’in.. Öyle güzel anlatmış ki, artık çoğu ilden büyük hale gelen Keçeören’in nasıl Keçiören olduğunu, Hergele Meydanını, Çankaya’nın eskiden CANKAYA olduğunu, Maltepe’yi, İtfaiye Meydanını.. Ankara’da yaşayıp da Ankara’nın “farkı”nı fark edemeyenler de, Ankara’yı hiç gör(e)memiş olup, hiç gör(e)meyecek olanlar da, “Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü sevenler” de bu güzel şehri seveceklerdir, anlayabileceklerdir bu satırları okuyunca.. Ellerine sağlık!

Gençlik Parkı’nın gecelerini hatırladım okurken.. Bahar’ın gelmesiyle hummalı bir faaliyetin başladığı, Numuneden, Ankara Garı’na inerken Opera Köprüsü üstünde, sağınızda görürdünüz çalışan işçileri.. Kimi dönmedolap’ın floresan ampullerini takar, kimi o koca mekanizmayı çeviren motorun bakımını yapar, kimileri balerin kızı hazırlar koca bir yaz boyu dönmeye, dönerken binlerce, on binlerce Ankaralıyı, Ankara’ya taşradan gelen genç yaşlı, kadın erkek, amelesinden tut, devlet dairesindeki işlerini kovalamak için gelen ve iş bitmediği için Samanpazarı’ndaki Çorum Otel’de geceleyen “devlet kapısında işi olanlar”a kadar herkesi keyiflendirmeye.. Göl Gazinosu'na, çarşamba öğleden sonraları "kadınlar matinesi"ne giderlerdi annemler mahalleden kadınlar ile.. Ben daha küçüktüm, beni götürmezlerdi.. Ağzımı tutamayıp, babamın yanında "biz gazinoya gittik!" derim diye.. Zeki Müren gelirdi, Şahane kadın Sevim Çağlan gelirdi.. Sevim Çağlayan Göl Gazinosunda, istiridye kabuğundan çıkarmış sahneye, üzerinde de, sadece “mahrem yerler”ini kapatan transparan bir kostümle.. Hem gazino kapatılmış, hem de Sevim hanım karakolluk olmuş, halkı tahrik ettiği gerekçesiyle.. (1) O zamanlar biz Hisar’da otururduk.. Annem, ablalarım, Hisar’ın iki katlı, üç katlı, sıkı bir rüzgar estiğinde taşıyıcı kolonlarından tavanına kadar gıcırdayan tahta Ankara Evlerinde oturan komşularımız..

Gençlik Parkının ortasında, fıskiyesiyle göz kamaştıran havuz, öyle kocaman gelirdi ki bizlere, gerçekten Göl sanırdık. Hem üstünde kayıklar vardı, parayı bastıran delikanlıların manitalarını bindirip, “bak pazularıma, ne kadar güçlüyüm! Seni de, bu kayığı da sürükler götürürüm!” havası attıkları.. Demek ki, o essahtan bir GÖL’müş?

Korku Tüneli vardı, içinden üstü açık, birbirine bağlı vagoncuklarla topluca geçerken kafanıza lastik tokmaklarla vurulan, köşeyi döndüğünüzde iskelet kıyafetleri, cadı figürleri ile üzerinize hamle yapıp, kızlara da, “korkma kız, bişey değel, adam var içinde!” uyarısını yapmasına karşın korkudan nefesi kesilen “delikanlı”lara da çığlıklar attıran.. Aynalar vardı, kimine bakınca şişman halini, kimine bakınca çok zayıf halini gördüğün.. Her birinin önünde durulur, kendisi çok orantılı duruyormuş gibi, ablasının uzamış kafasına, çapı büyümüş poposuna bakılıp, gülme krizleri geçirilirdi..

Yorgunluğun çıkarıldığı çay bahçesinde semaver getirtilmesi, evden hazırlanıp çantalara özenle yerleştirilmiş yaprak sarmalarının, ıspanaklı, kıymalı kol böreklerinin çıkartılması adeta bir ritüel gibi heyecan vericidir.. Çay demlenirken, babalar çocuklarla çarpışan otolara binip, kızlarını “ne kadar usta bir şöfer” olduğunu ispatlamaya çalışan saçları limon suyu ile yapıştırılmış, dolmuş şoförü havasında yan oturmuş “hergeleler”den korumaya, hem de aynı zamanda oğullarına kendi ustalıklarını gösterme fırsatını değerlendirmeye çabalardı..

Yazacak o kadar çok şey var ki? Ara ara yazıp, burnumuzun direğini sızlatalım diyorum? Siz ne dersiniz?

(1)<ı> Zeynep GÜVEN, http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1998/02/15/28907.asp

 
Toplam blog
: 22
: 1234
Kayıt tarihi
: 11.10.08
 
 

Ankara'lıyım. 2 çocuk babasıyım. Evliyim tabii ki.. Bir "Ankara aşığı" diyebilirsiniz bana. Beşiktaş..