Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gerçek, yaşanmış bir olay

Bir kurşun kalem, iki çocuk

Şimdi bu gerçeği dinlemeye hazırmısınız dostlar?

Bir kurşun kalem ve iki kız kardeş, okulları açıldı, babaları onlara bir kurşun kalem alabildi. Birisi sabahcı, diğeri ise öğlenci. Bu kurşun kalemin hikayesi çok uzun. Kalemi babaları kör bir bıçakla açarak önce Ayşe ye verdi.

- Al kızım iyi kullan.

Öğlenden sonra da Fatoş kullanacak. (Tabi Fatma büyük şehre uyup oldu Fatoş)
Okullar açıldı, Ayşenin bir kurşun kalemi, bir silgisi ve de defteri var. Ders, danışma derken öğlen oluverdi. Öğretmeni ödev verdi Ayşe ye, fakat Ayşe yolda kalem, kalem diyor. Çünkü kalemi şimdi Fatma ya vermeli, peki ödevini nasıl yapacak? Ancak akşama beraber yapacaklardı. Nitekim okulun önünde kardeşine verdi kalemi. O da aynı aşamalardan geçti, akşam evde senin, benim kavgası başladı. Anne hacer dayanamaz, komşuya gider. Komşudan atılacak ya da elle tutulmayacak bir kalem ödünç alır. Komşularıda kendilerinden iyi değiller ki, aynı yolun yolcuları. Yazık ki günler böyle geçmeye başlar. Bana ulaşan Aysun öğretmen okula gittiğimde ağlamaklı. Bende gördüğüm manzara karşısında donup kaldım. Yarı yıla kadar Aysun öğretmen çabaladı ve artık birileri bir şeyler yapmalı diye düşündü. Çünkü artık kalem ve silgide kalmadı, durum daha vahim. Kış, üst baş ve bir naylon ayakkabı. Renkleri bile farklı, eşleri delindiği için renkleri farklı
giymiş. Çorabı yoktu, Allahım bunu ben neden yaşıyorum diye haykırdım. Müdür
bey bu ne ki? Gelin benimle dedi ve gittim....

Oradan kaçarcasına ayrıldım. Döndüğümde okulun bahçesinde müdüre zor
ulaştım. Ah kara gözlü, pembe yanaklı yavrular ah. Ben ölmeliyim sizin
için...

Sonunda benim değişik ayakkabı giyen kızlarım oldu ve aileyle tanıştım. Umut
oldu iki kızdan sonra, umudu bulmak için ana, baba gayret ettiler. Gelde ölme şimdi bu ne? oğulları olmalı ya kızlar ne ki umut olacak isim? Şaban, şükrü ne fark eder. Bilinçsizlik, yakacak ve yiyecek yok, işi yok en önemlisi. Günler aylar böyle geçti, bir yıl sonunda ziyaretlerine gittiğimde, Hoş beş ettikten sonra, bir ses içeriden şeker mi getirdi diyen bir çocuk.

Aile huzursuz, girip çıkmalar falan. Evet şeker getirdim gel bakayım diye içeri seslendim. Ne göreyim, güzel mi güzel, zeytin gözlü, gözleri çapaklanmış, öksürük boğuyor.... Hani diye fırladı geldi.

Yeter bu...
Hacer bu ney?
Allah verdi ablam,
Kızacağını bildiğim için sakladım diyor.
Ama, hacer bundan önce allah sana bir beyin ve bir beden vermiş,

Allahı dinlesen bunları kullanırsın. hacer ah hacer! ! ... Başını eğdi sustu, ben ağladım. bu savaşa biri daha, hoş geldin yeter hoş geldin. yeter yeter analar babalar bu coçukların günahı ney? biraz düşünün, beni bitirmeyin. Ne olur bu yeterleri yitirmeyin, umudu yetiştirin.

Yeter, zatüre olmuş canım çiçeğim. az kaldı kuş olup uçaçaktı. yeter tedavi Gördü sağliğina kavuştu yetsin artık diyorum ve aklı veren yüce Allaha, onu Kutsal sayın ve verdiği aklı güzel kullanın derim.

yeterler umutlar tüm coçuklar. Sizi cok seviyorum. kucak dolusu güllerle karışık sevgi yolluyorum canlarım...

Gurbet meleği

Hafize KILIÇ

 
Toplam blog
: 39
: 659
Kayıt tarihi
: 19.11.06
 
 

Okul hayatımın tümü İstanbul'da geçti . Turizmciyim, kendi şirketim olan turizm sektöründe çalışmakt..