- Kategori
- Gündelik Yaşam
Gerçek aydın tahammül edendir

Yaklaşık 2 aydır ülkemiz bir tartışmanın içinde. Esasında 28 Şubat sürecinde yapılan değişimler sonucunda meydana gelen ve tartışmaları her daim devam eden bir konuydu bu. Bitmedi ama birileri tarafında bitirilmek istendi. Bunun yeri TBMM olmamalıydı. Toplum bunu kendisi çözmeliydi. Zira daha öncesinde böyle bir sorun yoktu. Ama buna izin verilmedi. Zorla bu noktaya gelindi. Gelinen nokta artık buna karşı çıkanların karşısına yasa koymak ve uygulamayı serbestleştirmekti. Zira karşı çıkanlar ve yokuşa sürenler bunun bir yasal düzenlemeyle olacağını ileri sürdüler. sonuç aslında kimsenin istemediği bir noktaya doğru gidiyor.
Millet olmak ve bunu gereklerini yerine getirmek zordur. Millet olamayanlar tarihte asla var olamazlar. Kimlikleri hep başkalarına ait olurlar. Bizler tarih boyunca inançları ne olursa olsun, kökenleri nereden gelirse gelsin hep bir arada varolmanın kaynağını oluşturmuş ve barış içinde yüzyıllar boyunca yaşamışız. Orta Asya'dan Anadolu'ya ve hatta Avrupa'ya kadar bu geleneğimizi sürdürmüşüzdür. Millet olmayı dünyaya bizler öğretmişizdir. İşte bu kutsal çıta maalesef bu günlerde kırılma noktasına geldi. İçimizde yaşanan ayrılıklar ve tahammülsüzlükler, sadece baş örtüsünde değil diğer bütün konularda aslında millet olmanın kaynağında yatan tek bayrak ve tek devlet için tahammül ve sadakat ilkelerine bağlı kalmak ilkelerini bir bir kırıyor.
Bizler ne zamandan beridir bir arada yaşıyoruz ama son yıllarda yaşanan olaylar aslında kendimize ve çevremize karşı tahammülümüzün kalmadığını gösteriyor. Korkuların ve düşmanlıkların arttığını ve şiddetin yeniden gün yüzüne doğru çıkmaya çalıştığını bildiriyor. Kamplara bölünüyoruz. Zaten bölünmüşüz. Sen özgürsün ama benim yaşam alanıma girmezsen özgürsün olayı eşitliğin ve demokrasinin neresinde kalıyor.
İstediğini giyersin ama üniversiteye gidemezsin. Bir yerde çalışamazsın. Sonra ahkam kesersin bu ülkede demokrasi yok diye. Özgürlük kalmadı diye sokaklarda sesini yükseltirsin. Yüzyıllar boyunca gerçek demokrasiyi ve özgürlüğü veren Türk Milleti şimdilerde adet değiştirmeye başladı. Bunu üstelik Milletin adına yaptı. Ülke insanını kamplara böldü. Korkuları besledi ve beslemeye devam ediyor. Aydın geçinen aslında aydınlığı sadece kendine olan insanlar başkalrı için aydınlıktan bahsedemez oldular. Özgür ve hür geçinen insanlar başkaları için özgürlüğü çok gördüler. Diyorlar ki laiklik elden gitti, ülkemiz rejim değişikliğine gidiyor ve karanlık günler geri geliyor. Oysa arkalarına bakmıyorlar mı bu aydınlar çok değil çeyrek yüzyıl önce karanlığın kominizmini ülkemize getirmeye uğraşıyorlardı. Şimdi onlar terör örgütü oldular cinayet işliyorlar. Bilmiyorlar mı ki gerçek doğruları yarı aydın geçinen fakayt aydınlıktan çok karanlığın esiri olmuş insanların yaptığı açıklamalarla kendilerine koydukları hedeflerle ülkemizin "Atatürk'ün yaşasaydı müreffeh ülkeler seviyesinde görmek istediği" ilerleyemediğini ve hala yerinde saydığını.
Aydınlık aslında bütün insanlar için, giyim tarzı ve inancı ne olursa olsun tek yoldur. Bunun gereği ilimdir. İlim nerde olursa olsun onun yanında olanlar onun için mücadele edenler gerçek ilimi ergeç yakalayacaklardır. İlimi çeşitli argümanlarla karıştırıp onlara bağlayanlar ilimin gölgesinde aydın olduklarını düşünürler ama esasında karınlıktadırlar. İlim giyime kuşama, sakala bıyığa ve kadına erkeğe bakmaz. ilim için gerekli olan beyindir. Ama beyinlerini ilim yerine başka şeylere yoranlar ilim yerine boş işlerle uğraşanlar onlar için üzülmemek elde değil.
Br çok yazarı okudum ve bir çok tartışmaları ve aydın denilen insanları dinledim. Hepsi konuşuyor ve hepsi ayrı şeyler söylüyor. Ama hepsinin söylediklerine bakarsanız tek nokta bu ülke elden gidiyor. Nereye gidiyor. İran'a bu bir korku. Bu korku onları daha da korkutuyor. Ama yanlışlar bilmeliler ki Kurtuluş Savaşını ve Türkiye Cumhuriyetini kuranlar ve onların anaları şimdilerde istenmeyen kıyafetleri giyiyor ve gelenekleri uyguluyordular. Yanlışlar olmaz mı olur. Ama bu yanlışları düzeltmek ve doğruları uygulamak bizim elimizde. Doğruları yanlışa çevirmek ve insanlarn hak ve hürriyetlerini kendimize göre kısıtlamak büyük bir yanlıştır.
Hele hele millet olarak tahammülsüzlük bizleri bitiren bir noktaya getirir ki esas tehlikeli olan da budur.