Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '10

 
Kategori
Güncel
 

Gerçek İran’ı Gördüm: Pandora’nın Kutusu’ndan Mutluluk Çıkmıyor

İran’daki gerçek hayatı bilmek istiyorsanız bu yazıyı mutlaka okuyun

Bugün internette çıkan ve sayfanın en altında yazan yazıyı görünce 15 gün önce Haziran ayı başında İran’da gördüklerin aklıma geldi. Ahmedi Nejad orada duran sadece bir piyon ve sesi Mollalar ne kadar isterse o kadar çıkar. Haziran ayı başında tarım ve gıda fuarı vesilesi ile İran’ın başkenti Tahran’daydım. Tahran İran’ın en gelişmiş kenti . 15 milyon insan yaşıyor. Modern yönetim binaları, parklar, alış veriş merkezleri, az sayıda ama çok pahalı otelleri ve büyük sinema salonları var. Her türlü araba markasını görmek mümkün. Çok yoğun bir trafik var ve çok hızlı akıyor. Ülkemizde şoförüm iyen herkes İran’da araba kullanamaz. İranlıların kendilerine ait araba markaları da var. İranlıların mantığı her türlü makineyi, her türlü teknik ve teknoloji kendilerini idare edebilecek dışa bağımlılıktan kurtulabilecek şekilde yapabilmek. Fuarda da gördüm ki gerçekten de her türlü makineyi ve teknoloji kendileri geliştirmeye çalışıyorlar ve başarmışlardı.

İran’da kadınlar ister İranlı isterse başka bir ülke vatandaşı olsunlar hava alanından iner inmez başlarına en azından bir şal da olsa örtmek zorundalar. Çünkü uçağın çıkış kapısında polis arabası bekliyor ve tek tek kadınları kontrol ediyor. İran’ın başkentindeki kadınların hepsi kapalı ama bugün başörtüsü takıp takmamak isteğe kalmış diyerek bir kanun çıkarsalar istisnasız %99’u saçlarını açar. Gerçekten kapanan kadın çok az. Çünkü İran’da kadınlar uzun yıllardır erkeklerden sonra gelen ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüşler ama yılmamışlar. Sokakta bir tek makyajsız ve bakımsız kadın yok. Ayrıca erkeklere göre daha açık ve rahat konuşuyorlar ve fırsatı olan her kadın okumak ve üniversite bitirmek için uğraş veriyor. İkinci sınıf vatandaş olmayı, okuyarak, kendilerini geliştirerek aşmaya çalışıyorlar ve bunu da başarmışlar. Erkeklere göre her yönden üstünler ama yine de sesleri çıkmıyor, çıkarılmasına izin verilmiyor. Trafikte çok fazla sayıda, çok hızlı ve aktif bir şekilde araba kullanana kadınlar var. Yüksek öğretim gören kadınların büyük çoğunluğu bir şekilde yurt dışına çıkmak ve İran’da uzaklaşmak istiyorlar. Bunun için de Kanada’ya gitmek isteyenler, Türkiye’ye gitmek isteyenler, Fransa’ya gitmek isteyenler çoğunlukta.

Başkent Tahran’da dışarıdan görülen modern bir hayat ve düzgün binaların arkasındaki normal insanların yaşadığı hayatı sorduğumuzda işlerin ve gerçek gündelik yaşamın göründüğü gibi olmadığını söylediler. İran’da benzin 50 cent yani 750 kuruş neredeyse 1 liraya yakın ve bir kartla ve belirli miktarda benzin alabiliyorlar. Çünkü devlet petrolü başka ülkelere satarak büyük gelir elde ediyor ve kendi vatandaşlarına pahalı ve sınırlı miktarda veriyor. Benzin fiyatı İranlılar için çok pahalıymış ve Ahmedi nejad’tan sonra daha da artığını söylüyorlar. Çünkü İran’da gelir dağılımı dengesiz. Ortalama iyi bir bir memurun maaşı 200 ABD Doları civarında. Konut büyük bir sorun ve Tahran’da bir bina ya da apartman yaptırabilmek yani inşaat işini yapabilmek için ülkeyi yöneten mollalarla çok yakın ve samimi olmak gerekiyormuş. Aksi takdirde iş yapmak mümkün değil. Bu durum sadece inşaat sektörü için her türlü sektör için geçerli. Devlet her işin hem bir şekilde içinde hem de dışındayız ve destek veriyoruz imajı veriyor.

İran’da insanlar yönetimden ve mollaları sevmiyorlar ve hepsi patlamaya hazır bir bomba gibi duruyorlar. Ülkede alttan alta desteklenen bir Azeri ve Farslı çatışmasının oluşturulmaya çalışıldığını söylüyorlar ama İran’lılar bu konuda çok temkinliler ve asla böyle bir çatışmanın içine hiçbir İranlının girmeyeceğini söylüyorlar ve gerçekten de bu konuda çok sağlam ilişkileri var. İran’ın yarısına yakını Azeri kökenli vatandaşlardan oluşuyor ve İran’da biz Türkler için dil sorunu yok. İki kişiden biri az da olsa Türkçe biliyor. Ama İran’da yönetime sahip olanların tamamına yakını bir vezir hariç (bakanlara vezir diyorlar) Farslılardan oluşuyor ve yönetime Azeriler mümkün olduğunca getirilmiyor ama çok sayıda Azeri kökenli bürokratın olduğunu söylüyorlar. Azerilerle Farslıları nasıl birbirinden ayırıyorsunuz diye sorduğumuzda şivelerinden ayırıyoruz diyorlar. Tahran’ın merkezinde büyük bir hapishane var ve fuar alanına çok yakın. Hapishane tamamen İran’da yönetime muhalif olanlarla dolup taşıyormuş.

Bir akşam bizi yemek için bir yere götürdüler. Götürdükleri yer özerk bir bölge. Dar sokaklardan giriliyor ve sokağın her iki tarafında yiyecek, fındık fıstık vb. satan küçük dükkanlar ve dükkanların sonunda da yemek yenen, köşk şeklinde düzenlenmiş ufak kafeler var. Bu kafelerde insanlar çay içebiliyorlar ve nargile tüttürebiliyorlar. İran’da kadınların kafelerde ve dışarıda nargile içmeleri, sokakta erkeklerle el ele tutuşmaları yasak. Yemeğe gittiğimiz bu özerk bölgeye Ahmedi Nejad’ın giremediği bölge diyorlar. Bu bölgede farklı bir İran var ve nerede aileleriyle, kız arkadaşlarıyla birlikte oturabilecekleri sohbet edebilecekleri yer arayan insan varsa sürekli olarak bu bölgeye geliyorlarmış. Gecenin 12’sinde bile hala gelip gidenler vardı. Sohbet sırasında düğünler nasıl diye sorduğumuzda düğünlerin aile arasında 20-30 kişilik resmi gözüken düğünler şeklinde yapıldığını ve esas eğlencenin ise Tahran’da polisin bilmediği ve baskın yapmadığı gizli evlerde yapıldığını söylediler. Bu düğünlerde hem içki içmek hem de kadınlı erkekli oynamak serbestmiş. Normal koşullarda İran’da resmi olarak içki yasak ama nedense her restoranda alkolsüz malt dedikleri ve meyve aromalı diye sattıkları Hollanda yapımı biralar su gibi içiliyor. Gençler ise kolaya fantaya ya da alkolsüz malta el altından alkol ilave edip tüketiyorlarmış.

İnsanlara baktığımızda insanlar çok içten cana yakın insanlar ve özellikle Azeriler bizi çok seviyorlar. Son zamanlardaki iki ülke arasındaki yakınlaşmadan sonra bütün İranlıların Türkiye’ye karşı ayrı bir sempatisi var. Ama okumuş ve aklı başında insanlar ülkenizin değerini bilin ve bizim gibi olmayın diyorlar. Ülkede mollalar öyle bir sistem kurmuşular ki kendileri lüks içinde yaşarken ve ortalıkta gözükmezken halk bir yandan fakirlik bir yandan da yönetimin baskısı altında eziliyor. İnsanlar her türlü konuşmayı sessizce yapıyorlar ve sürekli olarak ülkelerinin iyi olduğuna bizi inandırmak için yeni ve modern binalarını ve sinema salonlarını gösterip en azından film izleyebiliyoruz diye avunuyorlar. Hayranlıkla izlediğimiz ve örnek olarak aldığımız İran bu ! İran’daki gerçek hayat bu.

“Hürriyet, 17.06.2010

Ahmedinejad: Başı Açılana Karışmayın

İran’ın sertlik yanlısı Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad kadınların kıyafet ve davranışlarına yönelik operasyonlara karşı olduğunu söyleyince tepkilere hedef oldu.

Haftasonu bir televizyon programında konuşan İran Cumhurbaşkanı, ahlak polisinin kadınların kıyafetlerine ve erkeklerle temasları konusundaki müdahalelerini kast ederek, “bu tür hareketlere kuvvetle karşıyım. Bu tür eylemlerin başarılı olması imkansız” deyince muhafazakarlar kıyameti kopardı. Muhafazakar dini yetkililerden Ahmed Hatemi, Ahmedinejad’ı “ahlaksızlıkla” mücadeleyi baltalamakla suçladı. Hatemi, “Cumhurbaşkanı örtünme ve iffeti savunan kutsal akımı takdir etmemiş, onu küçümsemiştir” dedi. İran parlamentosunun dini komisyonunun başı Mohammad Taghi Rahbar ise Ahmedinejad’ın sözlerini “Ahlaksız giyime yeşil ışık” olarak niteleyerek, “Sana kötü giyinen yeşiller oy vermedi, o yüzden Allah’ı hoşnut kılan şeyin bir grup ahlaksızın hoşuna gitmediğini düşünsen iyi edersin” ifadesini kullandı. İran’da yaz aylarında başörtüsü kayan, kapri pantolon giyen kadınlar uyarılıyor.”
 
Toplam blog
: 537
: 1884
Kayıt tarihi
: 10.06.10
 
 

Gündemi ve olayları yakından takip etmeye çalışıyorum. Sinema, kitaplar, spor, doğa, siyaset, miz..