Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Gidişler...

Gidişler...
 

Bir insan, niçin çekip gitmek isteyebilir? Herşeyi, tüm değerleri, tüm yaşadıklarını, en önemli varlıklarını bırakıp çekip gitmek ister bazen. Bu kadar basit mi? Her şeyi yarım yaşıyormuşuz gibi geliyor bazen. Mutlulukların tadı hep damağımızda kalıyor. Başımıza gelen tüm felaketleri, iki gecelik gözyaşıyla dindiriyoruz. Çabuk unutuyoruz olup biteni ve bazen, hüznü yaşamayı bile beceremiyoruz.

Oysa hayat, ardımızı toplayan, bıraktığımız yarımlarımızı, eteğinin altına saklayan kıskanç bir kadın gibi bekliyor bizi. Biriken pişmanlıklarımıza, son bir damla daha ekleniyor bağıra çağıra. O yüzden, en küçük hatalarımızla bile, baş edemiyoruz zaman zaman. Hayat yüreğimize öyle bir sevda üflüyor ki boğazından, ciğerimiz, kalbimiz ve bize ait olan her şey ona koşuyor, kusursuz bir teslimiyetin en temel direği oluyor ruhumuz.

Sonra sönüyor ışıklar yavaş yavaş, sevdanın üzerine konduramadığımız tozlar, gittikçe daha da belirginleşen kara lekelere dönüşüyorlar. Geçiyor o ilk hevesler, o ilk öpüşler ve daha kaç ilkimize bulaşmışsa o kıskanç kadının nice eseri. Aklımızı esirgediğimiz gerçek yaşamın üzerinde, gömleğin kolundaki ikinci ütü izi gibi eğreti duruyoruz. Süzgecin altında bıraktığımız yarımlarımız, posasındaysa yaşadıklarımız kalıyor sadece.

Hayat, kıskançlığıyla bir bir döküyor eteğinde bize ait ne varsa. İşte tam o anda, aklımızı çeliyor tüm gidişler. Bir sahil kasabası, bir orman, bir küçük tekne...

Kendimizi boğan zincirlerden bir hırsla kurtulup, ona varmak istediğimiz en uzak yer!

Sanki giderken, ardımızdaki yol ışıklarını da söndüreceğiz birer birer. Sanki içimizdeki fırtınalar, bizimle gelmiyorlar ve o yüzden giderken, acıda olsa gülümse diyor içimizdeki şeytan. Ama en büyük aşklar, insanı en sevdiği şehirden kaçırtanlar değil ki, bunu göremiyoruz. Dünyanın en koca yükü bizim omuzlarımızda gibi geliyor, yalnızlık mengenesi bir bizi sıkıştırıyor tüm hırsıyla. Giderken, varacağımız o ıssız, o kimsesiz, o yabancı yerlerde, sadece kendimizin duyacağı çığlıklarımızı hayal ediyoruz.

Yüreğimdeki 'gidecek' listelerim her gün daha da çoğalıyor. Kendimi o listede görür müyüm diyerek, açıp açıp yüreğime bakıyorum sürekli. Ne zaman karşıma çıkıp, eteğini sallasa o kıskanç kadın, kendi kendime bir kez daha soruyorum; ''gitmeli miyim?'' Bu bana ait izlerlerle dolu güzel şehrimden, her sabah gülümseyerek selam verdiğim komşularımdan, faturaların arasından bulduğum sürpriz mektuplardan, ailemden, her şeyden vazgeçip gitmeli miyim?

Bence gidişler, dönüşünüzü 'ben geldim' dediğinizde sevinçle boynunuza sarılan sevdiklerinizle şenlendirmedikçe, bir anlam taşımazlar. Hani bana düşmez belki ama, bence artık gitmeyelim. Belki biraz daha samimiyete ihtiyacımız vardır, belki biraz daha yalandan uzaklaşıp korkmadan yaşamaya, belki herkesin içindeki o şah olma duygusunun yerine birazda piyonluğun karışmasına.

Bugün tekrar yüreğime bakacağım, elvedaların yerini merhabalar almışsa eğer, gitmemek için bir nedenim daha olacak ve ben o nedenden sımsıkı tutunup burada kalacağım. Savaşmadan, hesap sormadan, isyan etmeden... Sadece ve sadece yaşamak için! Ve sadece sevdiklerimin yanında olabilmek için veee SİZİNLEYİM! diyebilmek için...

 
Toplam blog
: 57
: 2828
Kayıt tarihi
: 17.07.07
 
 

17 yıldır uluslararası firmalarda yöneticilik yaptım. Bunun yanında şirketlere satış, yöneticilik, k..