- Kategori
- Gezi - Tatil
Gidiyorum...

Çok daha önce gitmek istedim, olmadı. Hep "sonra"lara ertelendi gitmelerim.
Ama artık "gitmek zamanı" Aslında "gitmek zamanı"nı çeyrek geçiyor. Ama olsun, şimdi de çok geç kalınmış sayılmaz.
Yolcuyum...
Haziran ayında gitmeliydim, "beyaz geceler"de. Hani, güneşin nerede ise hiç batmadığı... Gecenin bir türlü simsiyah olmadığı, günlerin hep "akşam üstü görünümünde" sonlandığı zamanlarda. Gidemedim. Çünkü Ankara'da, dönülmez yolculuğa hazırlanan bir yolcum vardı. Gitmesin diye çok uğraştık, ama gitti. Kim kalabilmiş ki?
Neyse...
Sonuç olarak... Şimdi gidiyorum. Biraz kafamı dinlemeye, biraz da "belki huzur bulmaya". Hani eski Türk filmlerinde zengin aile, kızını "yurtdışına gönderirdi" ya "kafasını toplasın diye"... Bu satırları yazarken aklıma o geldi birden. Gülümsedim.
Nereye mi gidiyorum? Rusya'ya, St. Petersburg'a. Eski adıyla "Leningrad"a. Rusların deyimiyle "Peter"e.
Çar Büyük Pedro tarafından "Rus Çarlığı'nın Avrupa'ya açılan kapısı olması amacıyla" 1703'te kurulmuş... Baltık Denizi kıyısında, Neva Nehri üzerinde 42 ada üzerine yayılmış ve Rusya'nın 2., Avrupa'nın 4. büyük şehrine. Tam 200 yıl boyunca Rus Çarlığı'na başkentlik yapmış... 1941 yılında Almanlar tarafından 900 gün kuşatılarak, borsc çorbasının doğuşuna neden olmuş 5 milyondan fazla insanın yaşadığı kültür şehrine. Dostoyevski'nin ünlü romanları "Suç ve Ceza" ve "Ezilenler"in geçtiği beldeye.
En büyük müzesi Hermigate'miş ve dünyanın en büyük müzelerinden biriymiş. Dostoyevski, Puşkin, Anna Akhmatova ve Rimsky-Korsakov'un evleri de müze haline getirilmiş. Geniş bulvarları, köprüleri ve çarlık mimarisinin bazı örnekleri nedeniyle "Kuzeyin Venediği" olarak anılıyormuş.
Mış-muş diye yazıyorum çünkü, bunlar benim sahip olduğum eşsiz (!) bilgiler değil. Internetten yaptığım araştırmaların sonucu. Nereleri gezmeli, nelere dikkat etmeliyim diye bir "ön bilgilenme".
Gideceğim, gezip-göreceğim... Ve elimden geldiğince de yazacağım görüp-yaşadıklarımı. Ama öyle günlerce... Hani erkeklerin "askerlik hatıraları ", kadınların "hamilelik ve doğum anıları" şeklinde değil. Bıktırmayacak şekilde.
Belki bir süreliğine aranızda olamayacağım. Ama döndüğümde... Yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağım. Söz.
Şimdi artık... Zaman "gitmek zamanı".