- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Girey Bağları
SONBAHAR GELDİ ÜZÜMLER ERDİ
Eylül ayı gireli beri üzüm yetişen bölgelerimizde, bağlara girildi. Üzümler derildi. Kuru üzümün taban fiyatı 10 lira olarak belirlendi. Ürün toplayanlara kolay gelsin. Yüce Rabb'im tüm üretenlerin kazançlarına bereket versin...
Çocukluğumda gülüyle namlı şehrimde her pazar günü değişik etkinlikler düzenlenirdi. Mayıs ayının ilk haftasında Hıdırellez kutlamalarıyla başlayan bu etkinlikler, gül bahçelerinde gül toplamayla devam ederdi. Toplamanın sona erdiği günün ertesi; hem üretici, hem gül toplayıcıları birlikte bahçelerde gül kokuları arasında şenlikler düzenlerlerdi. Bu şenliklere katılan genç kızlardan en güzeline gül goncalarından örülmüş taç takılırdı.
Haziran ayına girildiğinde kiraz toplama faaliyetleri başlardı. Hafta arası kirazlar toplanır, hafta sonuna gelindiğinde, yani pazar gününe erişildiğinde tüm şehir halkı kiraz bahçelerine davet edilir. Herkeslere ücretsiz kiraz ikramı yapılırdı. Bahçe aralarında topluca piknikler olurdu. Başı göğe erişmeye durmuş koca gövdeli ağaçlara salıncaklar kurulur. Bu yüksek salıncaklara binen genç kızlara "Yavuklun kim?" diye sorulur. İsim öğreninceye kadar bir urganla kızın dizlerine vurulurdu. Bir yandan da salıncak hızla sallanırdı. Kızlar uçup düşmek korkusundan bir isim söylemek zorunda kalırdı. Kalabalıkların topluca eğlendiği, dostlukların pekiştiği bu günlere kiraz bayramı günleri denirdi. Şehrimin merkezine uzak semtleri olan, Yenice ve Dere mahalleleri arasında olurdu güzelim kirazların bayramı şenlikleri...
Sonraki hafta demir köprü kutlamaları yapılırdı. Şehrimin içinden geçen çayın üzerine kurulmuş demirden köprüler vardı yakın tarihe kadar. Şimdi onlar taş köprü oldular, demir köprülerin geçmişini unutturdular. Şehre uzak bölge olan badem ve ceviz ağaçlarının çokça bulunduğu alanda kalan çayın içinden gürül gürül sular akardı. Etrafında un değirmenleri ve halı yıkamahaneleri bulunurdu. Çay boyu duvarlarında yıkanan Isparta halıları kurutulurdu.
Halı dokuyan kızlar, kadınlar birazda el emeklerinin sergilenişini görmek için bu alana akın ederdi. Günümüzde halı dokumacılığı bitti. Ceviz ve badem ağaçlarının yerlerine apartmanlar dikildi. Çay daraltıldı. Suyu gür akmıyor artık, sadece kış mevsiminde, çok yağmur, kar yağdığında biraz mırıldanırcasına şırıldıyor çay suları... Bu haline bakarak, eski ihtişamını anlamak lazım...
Demir köprü çevresinde çay boyunca, çay duvarlarına delikanlılar oturur, yoldan geçen kızları göz uçlarıyla süzerler, beğendiklerinin arkasına takılıp evlerine kadar takip ederler, sonra annesini, yengesini kızın evine dünür gönderirlerdi. Pek çok yuvalar geçmişte böyle kurulurdu.
Temmuz ve Ağustos ayı süresince demir köprü ve çevresi gezileri, istasyon bölgesinde tren parkı eğlenceleri her hafta pazar günleri mutlak gerçekleştirilirdi. Günümüzde Isparta'dan bir yerlere gidecek trenimizde yok artık, eski günlerimizi bilenimiz de...
Bu pazar günü eğlenceleri sanırım hafta içinde tam gün evinde halı dokuyan Ispartalı genç kızlarımızın ve kadınlarımızın hafta sonları bu tür etkinliklerde sosyalleşmesi, eş bulmalarına vesile olması için düzenlenirdi. Ailecek gidiliyor olması da, hem herkesin birbirlerinin gözetimi altında bulunması, hem bütün bir pazar günü ana baba kardeş hep birlikte olmanın, aile saadetine katkı sağlamasına vesile olmasındandı.
Pazar günü demek Ispartalılar için sorunlardan uzak, birlikte gülüp eğlenilecek gün demekti. Pazar günü demek, evlenecek bekarların eş seçmede birbirlerini görme, beğenme zamanları demekti. Bir haftalık yorgunluğun atıldığı, kahkahaların, neşeli çığlıkların salıncaklarla birlikte havalara uçuştuğu günlerdi Pazar günleri...
Ve Eylül ayında bir pazar günü demek üzüm bağlarına girilip, bağ bozumunun başlatılması demekti. Salkım salkım iri taneli üzümler üreticisinin geçim umudu olarak zarifçe asmadan ayrılır, incitmeden üst üste küfelere doldurulur. Bu işlemi yapanlar genellikle yine genç kızlar olurdu. Pazar günü halı dokumanın dışında bir iş yapmış olan genç kız, bağda üzüm koparma işinden kazandığı parayla çeyizini düzerdi. Bağ bozumu işi bizim yörede genellikle pazar günü yapıldığından Eylül ayına girilirken "Girey Bağları zamanı geldi." denilirdi.
Girey bağları kutlamaları da şehrimin Yayla Mahallesi bölgesinde yapılırdı. Günümüzde de ismi aynı olan ve her bir boşluğu apartman dolan Yayla mahallesi, bir vakitler Isparta'nın terası gibiydi. Yüksekçe bir yerdi ve buraları daha çok üzeri üzüm dolu asmaların bol olduğu bağların bölgesiydi. Bağ bozumu sonrası küfeler süslenmiş eşeklere yüklenir, şehrin içine kadar eşekler sırtlarında üzüm küfeleri taşırlardı. At arabalarının taşıdığı üzümler doğrudan şarap fabrikası önüne getirilirdi. İlimin Turan fabrikasında o günlerde büyükçe bir şarap fabrikası bulunurdu. Genellikle Turan mahallesi sakinleri fabrikaya gelen üzümleri ayaklarıyla çiğneyerek suyunu çıkarırlardı.
Şıra kaynatanlar, pekmez yapanlar alanlara yayılır, kurulmuş kazanların çevresinde ateşi harlatırlardı. Bu işler yapılırken bir yandan bereketlenmesi için dualar edilir, öte yandan mahsulün bolluğuna sevinilerek eğlenceler tertiplenirdi.
O günlerde hiç kimseler "geçim derdi nedir, parasızlık nasıl bir şeydir" bilmezlerdi. Herkes çalışır, eli boş kalana rastlanmazdı. Çalışan kazanır, kazanan, kazandığına kanaat ederdi. Gönüller birliktelikle hoş olurdu. Davul zurna eşliğinde bağ bozumu şenlikleri seyredenlerce şahane bulunurdu.
Şarap fabrikasının sahibi fabrikasından elde ettiği kazançla sonradan şehrime bir orta okul yaptırdı ve kendi ismini okula ad taktırdı. Vefatının ardından şarap fabrikası kapandı. Vârisleri bir yerlere memur olarak atandı. Zaten şehrimde de üzüm bağları birer birer söküldü. Yerlerine beton binalar dikildi.
Şimdi ne 'Girey ne demek' bilen var, ne bağları şehrimde gören var. Herkes yine çalışıyor, ancak kim nerede bilinmiyor. Kazanılanlar geçinmeye yetmiyor.
Tüketici,” pahalı” diye üzüm bile almıyor.
KİLO FİYATI 5 LİRA
Türkiye’nin en iyi üzümlerinin yetiştirildiği Isparta Senirkent’te 20 bin dekarda bağcılık yapılıyor ve yılda 8 bin – 10 bin ton arasında yaş üzüm üretimi gerçekleştiriliyor. Ancak Senirkentli üretici yıl boyu emek vererek ürettikleri üzümlerin para etmediğinden yakınıyor ve bu gidişle bağlardaki asmaları sökeceklerini söylüyorlar. Artık bağcılık yerine ağaç meyveciliğine yöneleceklerini, üzüm yerine kiraz ve elma yetiştireceklerini belirtiyorlar…
Isparta pazarlarından alış veriş yapan vatandaşlarda bu serzenişe tepkililer: “Madem üzüm bol niye ucuza vermiyorlar da bol bol almıyoruz, üzümün kilosu 5 liradan satılıyor, bir kilo üzüm zor alabiliyoruz. Fiyat biraz daha ucuz olsa çok alsak, çoluk çocuk iyi beslense” diyerek, üzümün pahalılığından, üreticinin keyfi uygulamasından yakınıyorlar.
İsmini Türkiye’ye sofralık, kuru üzüm, pekmez ve şarap üzümleriyle tanıtan Senirkent’te 2019 yılı hasat dönemi Eylül’ün ilk haftasında başladı. Ortalama 20 bin dekarda yapılan bağcılıkta beklenilen yıllık ürün 8- 10 bin ton arasında yaş üzüm…
Daha hasat başlamadan pazara getirilen Senirkent üzümleri tüketiciye perakende fiyatı olarak 5 liradan arz edilince talep bulamadı. Vatandaş, “Bizim yöremizde üretilen meyveleri bile pahalı yiyoruz, nefsimizi köreltmek için bile bir kilo üzüm almaktan imtina eder olduk.. Buna bir çare bulunsun. Meyvesi bol ülkeyiz, alım gücümüz kıt. Ya bize alacak imkân verilsin, ya da üreticiye bir ayar çekilsin” sözleriyle sitemlerini dile getiriyorlar.
Bu gidişle ilçelerimizde ve bazı köylerimizde halen varlığını sürdüren bağcılıkta yerini inşaatçılığa bırakırsa hiç şaşmamak gerek.
Allah'tan sonumuza hayır dileyek...
Ayfer AYTAÇ -ayferaytac.com-