- Kategori
- Mizah
Gizlice Muhteşem Yüzyıl senaryosu yazmak için örgüt kuran bir grup senarist yakalandı...

Hey gidi günler hey! Kim derdi ki mizah diye kurgulayıp yazdıklarımız gerçek olacak diye. İleri demokrasiyi tutabilene aşk olsun! Aile pikniğinde rakı kadehleri ile faceebokta fotoğraf paylaşan öğretmenlerin gazete manşetlerinde hedef gösterildiği zaman tünelinden geçmeye başladık! Tabi gazete manşet döşerde tez elden öğretmenlere soruşturma açılmaz mı, açıldı. Açıldı da malum gazetenin hevesi kursağında kaldı; soruşturmaya gerek görülmedi! Buraya kadar ciddi haberler okudunuz amanın bu yazı mizah yazısıdır, baştan söyleyeyim de mala davara zarar gelmesin ha!
Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerine yaşanan gelişmeler ortada. 2013’te Kanuni’nin bileti kesilecek, Hürrem alamanyaya sürülecekmiş! Dizi “Milli manevi değerlere” aykırı olduğu için başkadı, pardon başbakanın eleştirilerini emir telakki eden zevat gerekli yasa tasarısı için kolları çoktan sıvamış! Ego şişirmek gibi olmasın ama ben haber verdiydim; bu bilogda var okumak için buraya tıklayınız!
Simpson, BehzatÇ, Fatmagülün suçu ne?,Aşk-ı Memnu ve benzeri diziler toptan “Milli manevi değerlere” saldırıdır yasaklamakla olmaz ki, aslında teknolojinin olanaklarından yararlanarak daha senaryo taslağı halindeyken senaristleri ‘teşekkül halinde milli manevi değerlere karşı örgüt kurmaktan’ atacaksın kodese! İddianame hazırlanıncaya kadar da hücre cezası! Hasbelkader dışarı çıksa bile bir daha senaryo filan yazmaya kalkamaz!
Şimdi aha bu yazıyı şeytana uyup yazıyorum ya aklıma eskiden taaa iki küsür yıl önce yazdığım yazı geldi. O zamanda şeytana uyup; Eski Diyanet işleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun Ekim 2010’da Kocasinan Müftülük Binası’nın temel atma töreninde yaptığı “Din görevlimiz sadece camide namaz kıldıran bir memur değildir. Toplumun bütün sosyal hayatına müdahale eden kanaat önderi olmalıdır. Bu projede de çok güzel örnekler yaşıyoruz.” Konuşması üzerine Diyanetten Sorumlu Devlet eski Bakanı ve AKP Ankara Milletvekili Mustafa Said Yazıcıoğlu, “Yıllardır bizim çabamız da buydu. Kanaat önderleri de olmaları lazım. Toplumda saygınlığı, birikimi olan, bu birikimleri topluma aktarabilen herkesin kanaat önderi olması gerekir. Bunlar yönetmelikle belirlenecek iş değil. Bu ancak eğitim hamlesiyle olur..Toplumda saygın olan, bilgi ve birikimlerini topluma aktarabilenler bir anlamda zaten kanaat önderleridir. Benim kanaatimde olmaları yönünde” demesinden aldığım feyz ile mizah şeyisinde Nostradamus gibi geleceği yani bugünü öngörmüştüm!
“Din görevlisi kanaat önderi olursa kadıda olur” başlıklı yazı aşağı yukarı şöyleydi:
“AKP’nin seçimlerde ortaya koyduğu performansta malum kanaat önderlerinin katkısı yadsınamaz. Okyanus ötesinden seslenip kanaatini “ölülerin bile oy kullanması” yönünde beyan eden Gülen’in Türkiye’de ki fikri/ruhani/siyasi takipçileri gereğini yaptılar.
Cuma namazında merkezi yayınları kapatarak cemaate kanaatlerini belirten din görevlileri sayısı hiçte az değil ama işin çivisi, din görevlilerinin Bardakoğlu’nun dediği gibi sosyal hayata dâhil olmaları ile çıkacak gibi gözüküyor.
Yılbaşında eğlence yerlerini dolaşarak vatandaşa içki içmenin günah olduğunu tebliğ edenlerin yerini artık namaz vakitlerinin dışında mahallede sosyal hayata karışmış imamlar/din görevlileri mi alacak?
Sosyal hayata karışacaklar, mutlaka caiz görmedikleri durumlara müdahalede bulunacaklar. Vatandaş mahkemeye gideceğine kanaat önderlerinin sayesinde problemlerini bir çırpıda halledecekler. Apartman toplantısından tutun düğün dernek işlerinde de kanaat önderlerine danışmak gerekecek. Her mahallede birden çok cami ve din görevlisi olduğuna göre mutlaka yetki karmaşası çıkacak ama onu da Hanefi Avcı’nın kitabında açıkladığı gibi ”İmamlar” sayesinde halletmek mümkün.
Hatta kanaat önderleri belediye meclislerine, muhtarlıklara, site toplantılarına müdahale edebilmeli. Uygulamaların caiz olup olmadığı konusunda kararların alınmasında görüş beyan etmeliler.
Başbakan bile deme di mi “türbanı ulemaya soralım” diye?
Artık ister ulema deyin, ister kanaat önderi.
Sosyal hayata, toplumsal yaşama müdahale edebilecekler. İşi İran’daki devrim muhafızları gibi sözde laik, sosyal hukuk devleti olduğumuz için ileri götüremezler ama kurbağa deneyinde olduğu gibi yavaş yavaş alıştırırlar değil mi?
...
Yine sosyal hayatın bir parçası olan eğlence yerleri denetlenerek ahlaka mugayir sinema tiyatro afişleri sprey boya ile ahlaki normlara uygun hale getirilir. Her türden yazılı, görsel sanat ürünleri kanaat önderlerinin denetimine sunularak toplumun, sosyal hayatını düzen içinde ikame etmesine olanak yaratılır.
Apartmanlarda kadınlar ve erkeklere ayrı ayrı olmak üzere sohbet toplantıları oluşturularak kadınlar ve erkekler eğitilir. Dinsel normlara göre mutlu aile yaşantısı nasıl olur anlatılır. Bir nevi aile eğitimi verilir.
..Dinler arası, kültürler arası diyaloğun gelişmesine katkı sunacak olan bu çağdaş ileri demokratik yaklaşım için, kanaat önderlerinin sosyal hayata müdahale etmesi kaçınılmazdır.
Çok hukukluluğun, her toplumsal kesimin, kültürün bir arada yaşamasına olanak sağlayacağı Osmanlı Devleti zamanında kanıtlanmıştır! Farklı kültürler bir arada barış içinde yaşıyorlardı. İthal/ikame yönetim biçimi olan demokrasi ve hukuk sisteminin sorunlarımızı çözemediği bilinmez değil(!)
Lafı uzatmaya gerek yok, din görevlileri kendi aralarında demokratik seçim ile sancak, pardon ilçelerden başlamak üzere şehirlerde aralarından biri asil olmak üzere iki kadı seçebilmelidir! Ancak seçime hile karışmaması için seçmenin pardon, din görevlilerinin oy almak için promasyon yapmaları engellenmelidir.
Çağdaş seçim sistemi demokratik kriterlere uygun olarak uygulanmalı ve Osmanlı’nın şanlı geçmişine yakışacak bir hukuk hayata geçirilmelidir. Ancak tüm bunların gerçekleşebilmesi için; farklı tarikatların, cemaatlerin eşit şekilde temsil edilmesine yönelik tedbirler acilen alınmalıdır.
Temsil adaletini sağlamak gerekir, baraj sıfır olmalıdır!
İktidar bildiği gibi ülkeyi yönetmeye devam etmeli! Özelleştirmeler sürmeli. İktidar ihaleler ile iktidarını sağlamlaştırmak için, kamu ihale yasasını istediği kadar değiştirebilmelidir.
Dünyevi yargı sistemi giderek devreden çıkarılarak, baş kadılık makamı oluşturulmalıdır.
İktidarın elini rahatlatmak için referandum yetmez.
Zaten referanduma da gerek yoktur. Ecdadımız Osmanlıyı referandum ile mi yönetti yüz yıllarca!...”
Eeee şimdi ben Temel’in lehçesi ile “çeldüğümüz bui noktada” şaşıranlara şaşırmayıp ta ne yapayım? TV’de flash haber “Yeraltında faaliyet gösteren bir grup senarist yakalandı!”
Ottan çöpten ‘örgüt’ imal edilen memlekette Olur mu olur!
İyi seyirler!