Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '14

 
Kategori
Kitap
 

Gönen Köy Enstitüsü ve Sonrası 5

Gönen Köy Enstitüsü ve Sonrası 5
 

Kitap


“Kayalar kat kat

Kardeşim Ferhat!

Kazmalar köreldi, eller yarıldı.

Sekiz bin metreyi kazdık kıdım kıdım

Döşedik künkleri

Harcı terimizle karıldı”

Tahir Baykurt

 

Tanıtmaya çalıştığım “Gönen Köy Enstitüsü ve Sonrası” adlı bu kitabın, yurt ve insan sevgisi taşıyan, insanlığın mutluluğu ve refahından, aydınlanması ve toplumun çağdaşlaşmasından sorumluluk duyan her insanın, keyifle, merakla ve ibretle okuyacağı çok önemli bir yapıt olduğuna inanıyorum.

Her bölümde o kadar ilginç bilgi ve belgeler var ki, kitabı bölüm bölüm tanıtmak olanaksız. Genel olarak söz etmek gerekirse: 4. bölümden 11. bölüme kadar enstitünün kuruluşu, yıllara göre yapılan işler, eğitim öğretim ve enstitüde yaşam oldukça ayrıntılı biçimde, anı ve belgelere dayalı olarak anlatılmaktadır.

12. bölümde değişen siyasi dengeler ve enstitülerin kapatılması; 13. Bölümde de İlköğretmen okullarına değinilmektedir. Ve yine bu bölümde bazı anılar var ki, bunları okurken insanın gözyaşlarını tutabilmesi kesinlikle olanaksız.

Yine kuruluş yıllarıyla ilgili olarak burada okulumuzun medarı iftiharı olan, Fakir Baykurt ile ilgili iki olaya değinmeden geçemeyeceğim.

8-9 kilometre uzaktan ve inişli yokuşlu engebeli bir alandan okula su getirme çalışmaları sürerken, Öğretmeni Ahmet Bilgen: Tahir (Fakir) Baykurt’tan yapılan işi anlatan bir şiir yazmasını ister.

Tahir suyun hep eğime uygun olarak aşağıya aktığını bildiği için, yokuşları aşarak okula kadar geleceğinden emin değildir. Bu yüzden öğretmenine “Ya akmazsa, rezil olurum” der. Fakat öğretmeni “Mutlaka akacak “ deyince “Kardeşim Ferhat” şiirini yazar.

İki kıtasını önceki yazılarımın başına koyduğum bu şiirinin başka bir kıtasında da Fakir Baykurt şöyle diyor.

“Kayalar kat kat

Kardeşim Ferhat!

Demir dağını nasıl deldinse sen

Buraları öyle yardık biz de.

Yarın da yurdu kurtaracağız karanlıktan

Hiç korkma.

Doğrul yattığın yerden

Gel sen de katıl bayrama.”

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya ABD ve Sovyet ekseninde kutuplaşmaya başlayınca Türkiye ABD tarafını seçti. Bu durum, bundan sonraki süreçlerde, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlık temelinde kazandığı kazanımlardan vazgeçip, ABD’nin peşine takılarak, daha milliyetçi ve muhafazakar bir anlayışla Komünizmle mücadele ve Ortadoğu’da ABD çıkarlarının bekçiliğine soyunacağını gösteriyordu.  

Bu yüzden CHP’nin koyu milliyetçi bir anlayışla kurulan 1946 hükümetinde Hasan Ali Yücel yerine, Reşat Şemsettin Sirer bakan oldu. Tonguç da genel müdürlükten alınarak, önce enstitü müdürleri, arkasından da öğretmenleri görevden alınıp, iş ve üretimle ilgisi olmayan öğretmenler göreve getirildi. Enstitü ruhu ve işlevine son erildi.

Fakir Baykurt o günlerle ilgili anılarında, yeni müdürlerinin milliyetçilik adına vatana ve millete ihanetini şöyle tanıtıyor:

“Yeni müdür girip geldi. Ayağında çamur postallar. Kafayı çekmiş, hafiften sallanıyor. Kokusundan belli. Birden masanın üstüne çıkıp “Dinleyin beni” dedi.

“Ben adamın kafasını kırar kırar hık! Pabucunu eline veririm, hık, hık! Kıçına da tekmeyi vurur, köyüne yollarım. Türk milliyetçiliğini benimsemeyen hık! kanı bozukların aramızda yeri yoktur, hık…”

Gözlerini bana dikti, bana konuşuyor, çakır keyif olduğu için tükürük sıçratıyor. Birden sabrım uçuvermiş:

“Siz biraz yavaş olsanıza! Milliyetçi insan çamurlu postalla milletin masasına çıkmaz.”

Kırmızı yüzü bembeyaz oldu. “İşte tipik bir komünist! Gördünüz mü? Otorite kırıcılığı yapıyor………..”

Böylesi pek çok anıyla geçmiş zamana ışık tutan kitabın, bu sayfalarını okurken, “En Büyük Tehdit Milliyetçilik” adlı dosyamı hatırladım. Kenthaber. com’da yayınladığım zaman kıyamet kopmuştu. Şimdi bunları okuyunca bir kez daha milliyetçiliğin ülke ve insan için, dünya ve insanlık için ne büyük bir tehdit olduğunu anlamış oldum.

Kitabın en sonunda da, Gönen Köy Eğitmen Kursundan mezun olanlar dahil, tüm köy enstitüsü mezunları ile tüm ilköğretmen okulu mezunlarının bir listesi bulunmaktadır. Bu listelere bakarak sınıf arkadaşlarınızı ve aynı yıllarda birlikte okuduğunuz okul arkadaşlarınızı anımsayıp, anılarınızı tazeleyebilirsiniz.

Sonuç olarak bu kitap, köy enstitüleri, eğitim geçmişimiz ve eğitim sistemimiz üzerine pek çok kitabın yazarı olan Niyazi Altunya’nın engin alan bilgisi, güncel dili ve kendine özgü sürükleyici anlatımıyla, içinde kendimizin de bulunduğumuz, anı tadında nostaljik bir roman gibi olmuş.

Onun için herkesin bu kitabı roman okur gibi rahatça okuyacağına ve içinde kendilerinden bir şeyler bulacağına, geldiğimiz noktada kaybettiğimiz değerlerin gerçekçi bir değerlendirmesini yaparak, düşüncelerini yenileme ve yönlendirmesinde katkı sağlayacağına inanıyorum.

 
Toplam blog
: 81
: 702
Kayıt tarihi
: 21.11.08
 
 

Nazmi Öner 1946 yılında Burdur’un Bucak İlçesine bağlı Seydiköy’de doğdu. Seydiköy İlkokulu v..