Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '20

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Gösteri Dünyasında Bireyler

SEYİRLİK İMAJ YARATMA ALANI OLARAK SOSYAL MEDYA VE BİREYİN GÖSTERİSİNDE BENLİK HİKAYESİNİ SUNDUĞU VİTRİNLER

Bireyin hayatını şekillendirdiği alanlardan birisi olarak bireyin bir sınıfı ya da toplumsal kimliği ifade etmek için kullanılan tüketim ve gösterişçi tüketim olgusu, yeni iletişim teknolojilerinin de gelişmesiyle fark edilmeye, ilgi çekmeye ve eşsiz olmaya ihtiyaç duyan bireyler için kendi benliğini ifade etmenin ideal bir alanı olarak değerlendirilmektedir. Bireyin hayatını kendi isteğiyle ve istediği performansla şekillendirdiği alanlardan birisi olan sosyal medya,  seyirlik imajın şekillendirildiği platformlar olarak da işlev görmektedir. Bireyler kendilerini ifade etmek, göstermek, sunmak, birbirleriyle iletişim kurmak amacıyla sosyal medyayı bir vitrin, bir iletişim platformu olarak kullanmaktadır. Sosyal medyanın varoluş sebebi olan eş zamanlı paylaşım yapabilme olanağı gündelik yaşamda pek çok değişim ve dönüşümü gündeme getirmiş, bireyin anında kendisini gösterebilmesini mümkün kılmıştır. Wallman; sosyal medyada yapılan paylaşımların sosyal para haline geldiğini, bireylerin bu yolla statülerini sergileyebildikleri, sosyal statü sinyali verebildiklerini belirtmektedir. İnsanlar her paylaşımında bir önceki paylaşımlarını demode yapmakta, moda olmak için sürekli hayatları ile ilgili yeni paylaşım yapmak zorunda kalmaktadır.
Bireyin hayatının her anını ve hikayesini bir kahraman edasıyla paylaşması ve kendini göstermesi sonucunda seyirlik imaj yaratma alanı olarak sosyal medya, bireyin yaradılışında yer alan kendi payına düşen mutlu olma, beğenilme, takdir edilme, kendini ifade etme, kendini tanımlama ve onaylanma hakkını öne çıkararak,  imajını şekillendirdiği bu düzlemde, hayatının her detayını paylaşan ve gösteren bireylerin varlığı dikkat çekicidir. Birey kimliğini ve benlik hikayesini sosyal medya paylaşım alanlarındaki vitrinlerde paylaştığı hikayelerde ve görsellerde, kendi seyirlik imajını yeniden inşa etmektedir. 
Kendini fark ettirme ve” bende varım” demenin bir aracı olarak bu vitrinlerde, fark edilme arzularını tatmin etmek için başvurdukları bir yol olarak bu vitrinler ve buradaki benlik sunumu, statü eksenli bir performans alanı olarak nitelendirilmektedir. Goffman tarafından, Dramaturji bağlamında tutarlı, süslü ve ustaca dile getirilen davranış kalıpları, oynanması ve canlandırılması gereken, gerçek kılınması gereken bir şey olarak tanımlanan statünün elde edilmesinin bir aracı da bu vitrinlerdir. Bu vitrinlerde kurgulanmış performanslar olarak yönetilmesi gereken bir sürecin varlığı dikkat çekicidir. Bireylerin sosyal medya mecrasında yaşadıkları da benzer özellikler göstermektedir. Kişiler, bu ortamlarda özellikle de hiç tanımadıkları ve belki de hiç tanışma olasılığı olmayan bireylerle ilk karşılaşmasında ilk izlenimde karar vermek için kullandıkları da vitrinler ve performanslar yani kişi profilleri ve postlarıyla yeni kahramanlarını sunmakta ve kendi hikayelerini yaratmaktadırlar. Dolayısıyla bireyler kendilerini sunarken bu çerçevede seçtiği mecraya uygun işaret araçlarını tespit edip kullanarak olduğu veya olmak istediği benliğin sunumuna vurgu yapmaktadır.
Niedzviecki’nin tabiriyle “dikizci” olarak sosyal medyada faaliyet gösteren, yani görünmeden görme eylemini gerçekleştiren birey, kendi hikayesini yazmakta, kendi vitrinini oluşturmakta ve kendi imajını yaratmaktadır. Bu anlamda, kendi öyküsünü yaratırken de sosyal medyanın bireye sağladığı bir diğer katkı da kendi“avatar”ını yaratmasına olanak vermesidir. Bireyin sanal dünyaya kendi resmi bilgileri ile kayıt olması gerekmediğinden, hayallerindeki bireyi yaratarak onu yaşatabilmekte, bu kimlikle arkadaşlıklar edinebilmekte ve yalnızlığını giderebilmektedir. Ayrıca birey sosyal medyada, görünmeden görme özelliğine de sahip olmasıyla başka hayatları sorgula(n)madan izleme, takip etme ve gözetleme hakkını kendinde bulmaktadır. Bu durum aynı zamanda o kişiye başka biri olma gücü verdiğini ve bu sayede bireylerin olmak istedikleri kişi gibi davranabildiğini, gerçekte olduğu insandan kaçabildiğini belirtmektedir. Lasch’ın deyimiyle sanal âlemdeki mikro dünya ile ortak dünya kurma arzusu bireyin narsistik eğiliminden gelmekte ve bedeni hapishanesinden kurtararak özgürleştirmeyi hedeflemektedir. Narsizm, bireyin kendi çevresiyle ilişkisinde kapalı birim kurduğu duruma işaret etmektedir.
Birey kendi hikayesini yazma ve seyirlik imaj yaratma sürecinde, işaretleme sürecini de şekillendirmektedir.  Gofmann’ı deyimiyle kişi verdiği izlenim ve yaydığı izlenim olmak üzere iki tür işaretleşme faaliyeti sunmaktadır. İlkinde sözlü simgeler veya onların yerine geçen şeyler bulunmaktadır. Birey bunları yalnızca, kendisinin ve başkalarının bu simgelere yükledikleri anlamları iletmek için kullanır. İkincisi ise gözlemcilerin fail hakkında bulgu sağlayabileceği beklentisiyle değerlendirilen çok çeşitli eylemleri içermektedir. Tabi ki kişi bu iki tür iletişim aracılığıyla bilerek yanlış bilgi verebilir. İnsanların bu işaretleme sürecini şekillendirirken ve vitrinini oluştururken de kim olmak istedikleri ve kim oldukları ile ilgili duyarlılıklarını bir gösteriye dönüştürmektedirler. Sosyal medyada da kişi kendi profilini oluştururken her iki eylem türünü de kullanabilmektedir. Öncelikle kendi hayal ettiği çerçeveden kişisel bilgilerini tanımlamakta ayrıca buna uygun fotoğraflar ve videolarla da kendi vitrinini düzenleyebilmektedir. Bireyler, ikinci işaretleşme faaliyeti olarak gözlemcilere yorumlayabilecekleri fotoğraflar, resimler, anekdotlar, karikatürler vb. gibi ipuçları post ederek çeşitli işaretler bırakmaktadır. 
Bireyler gösteriye dönüşen sosyal medya platformlarında vitrinini oluştururken, pozitif, paylaşımcı, bilgi veren, mutlu bir tablo çizmektedir. Bu tabloda genelde performans yaratan paylaşımlar yapılmakta, bir model olarak kendisini tanıtılarak takipçi sayısı ve beğenileri artırılmaya çalışmaktadır. Bireylerin kendi dönüşümlerini izleyebildiği bir alan olarak, ağ toplumunun insanlara “sosyalleşebilmeleri” ve kendi hikayelerinde kendi seyirlik imajını yaratabildikleri bir ortam sundukları paylaşımların bir “hediyesi”dir. Sosyal medyadaki bu kurguda paylaşılan hikayeler ve bu hikayelerdeki imajlar ve benlikler görünürde hiçbir gizeme maruz kalmadan, açık açık sunulmaktadır. Ancak sunulan rol; bireylerin kendi kurguladıkları setlerde, sunmak istedikleri performansa en uygun düşen vitrinlerinde, istedikleri seyirlik imajın yaratılmasına yönelik istenilen ve hayal edilen imaj ekseninde sunulması da dikkat çekicidir. 
Belli bir durumda belli bir katılımcının diğer katılımcılardan herhangi birini etkilemeye yönelik tüm etkinlikleri olarak Goffman’ın Dramaturjik yaklaşımla açıkladığı  bu durum, sosyal medyada bireylerin benliklerini sunumları noktasında hangi rol dahilinde tanımladıkları ile ilişkili olarak pek çok işaret kullanarak rollerinin dramatik canlandırma ile şekillendirilmektedir. Sosyal medyada bireyin takipçilerini etkilemek için gösterdiği çabalar olarak bu performanslar, bireyin oynamayı seçtiği rol, kurguladığı vitrin ve sahne, hangi sıklıkta ‘post yaptığı’ ve profilini yenilediği, kaç kişiyi takibe başladığı, likeladığı, kaç kişi tarafından takip edildiği gibi etkinliklerle de anlam bulmaktadır. İşin boyutlar artık, insanlar şu anda tıklanma ve izlenme oranlarına, gişe başarısına, kısaca sayılara indirgenen bir dünyada yaşanmaktadır. Gösterinin olduğu bu yerlerde birey kendi çabasıyla seyirlik imajını oluşturma sürecinde teknoloji sayesinde bireyler kendi vitrinlerini hızla oluşturup kendi takdimlerini istedikleri an istedikleri kişilere yapabilmektedir.
 
 
Toplam blog
: 4
: 87
Kayıt tarihi
: 24.10.19
 
 

Prof.Dr. Hanife GÜZ Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi ..