- Kategori
- Güncel
Gözlem gücü olmayandan yazar olmaz!..

Net'ten...
Özgür basının olmadığı yerde, düşünceler yapaydır... Birilerinin hoşuna gitmek ve karşılığında maddiyat beklemek gerçek yazarın işi değildir...
Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kalemin ucunda gizlidir, onu söz ve yazı, açığa vurur.
Kişi, düşünmeyi öğrenmişse, yazı yazmayı da öğrenmiş demektir.
Yazabilmek için hayatı iyi gözlemlemek gerekir... Kişisel çıkarlar güdülmeden yazmak gerekir.
Tarihte, birçok ünlü yazarın yoksulluk ve sefalet içinde öldüğü bilinir... Her yazar Orhan Pamuk gibi birkaç kitapla trilyoner olamaz tabi... Arkanızda iyi bir sermayedar ve medya gücünüz yoksa işiniz zor ...
Reklam zorlamalarıyla beyni yıkanan ve şartlanmış robot gibi o cilalanmış kitapları alanların birçoğunun daha ilk sayfalarda kitabı bıraktıklarına da tanık olduk... İşte o sırada çıkarcı yazarların maskeleri düşüyor ve tarihte kalıcı olamıyorlar...
Andre Gide :' Söz uçar, yazı kalır.' derken yazma sanatanın ne denli sorumlulukları olduğunu da vurgularken, binlerce yıl öncesinden gelen bir Türk Atasözü : 'Alim unutmuş, kalem unutmamış; söz kulağa; yazı çok uzağa gider.' tanımlamasıyla, bu görüşü desteklemektedir.
Yazılarından bahseden yazarın, sadece çocuklarından bahseden anne kadar sıkıcı olabileceğini savunuyorum; ancak, okuma özürlü toplumların reklam dünyasında sarmalandığını düşünecek olursak her yazarın ve yayınevinin eserlerini tanıtmak zorunda olduğunu kabul etmek gerek.
Sadece yazıya geçmiş düşüncenin değeri vardır; geri kalanlar boş çırpınmalardan, rüzgarın alıp götürdüğü bir saatlik hayallerden, başka bir şey değildir.
....
Okumak, bir insanı doldurur; konuşmak onu hazırlar; eser vermek, olgunlaştırırsa eğer yazmak, bir çeşit boşalmak da sayılır.
....
Orjinal bir yazar olmak kolay değil ; onu kimsenin taklit edemediği bir yazar olmak esastır.
Franz Kafka : 'İnsan, yazarken sadece anlaşılmak değil, muhakkak ki aynı zamanda anlaşılmamak da ister.' demiş...
Yazar, söyleyecek bir şeyi olduğuna inanan kişidir. O halde yazar olmak isteyen kişi, bolca yazmalıdır.
Peyami Safa : 'Yazma kabiliyetimin bulunmadığını ancak on beş senede keşfettim; ama o zaman da yazmaktan vazgeçemezdim; çünkü artık çok meşhur olmuştum.' diye itirafta bulunurken, O'nun eserlerini tekrar okuduğumda, sık sık konuyu ve üslûbu kesen uzun, bezdirici psikolojik tahlilleri anımsadım şimdi...
Peyami Safa, tevazu gösterse de dönemine damgasını vurmuş başarılı romancılarımızdandır. O günlerin, zor istibdat koşullarında, aile yaşamlarındaki acı gerçekleri yazarken ne denli zorlandığını da biliyoruz.
Bu dönemde de 'dinsel ve yandaş ' yazmayanın pirim yapması ( Okunması ) çok zor... :)
.....
'' Beyaz kağıttan korkarım... '' diyen Erasmus çok haklı...
Yazmak kolay bir iş değil... Çızıktırmak kolay; kitlelerin önüne çıkmak ; çokça para dökerek kitap bastırmak ve çıkar gözetmeden ''beğeni kazanmak'' her babayiğidin harcı değil...
Zor dostum zor... Biz blog yazalım; ağır olalım; molla desinler... çokça aşktan bahsedelim; dizi yazalım diziii... Baş köşede yer alalım...keyfimize bakalım...:)
Sağlıcakla kalınız...