- Kategori
- Gündelik Yaşam
Gözü kızaran işe gelmesin!

Yazıma Sayın Başbakanımıza geçmiş olsun dileklerimle başlamak istiyorum. Bir gözü kan çanağına dönmüş bir başbakanın bize yakışmayacağını da eklemek istiyorum.
Bize yakıştıramadığım diğer özelliklerinden hiç bahsetmiyorum. Gözler herşeyi anlatıyor kanımca.
Rahatsızlığından ilk ne zaman haberdar olduğumuzu düşünürken, 19 Mayıs Törenlerine katılmayışıyla öğrendiğimizi hatırlıyorum.
Ve o günden sonra daha bir kaç gün kamera karşısına çıkamayışıyla.
Kaçamak tatillerine alışık olduğumuz başbakanımızın yine bu türden bir kaçamak yaptığını düşündüğüm sıralarda -ki 19 Mayısın Pazartesi olması münasebeti ile 3 günlük bir tatil oluşmuştu- sağlık problemlerinin olduğu haberi içimi rahatlatmıştı esasında. Yanlış anlamayın rahatsız olması değildi içimi rahatlatan, kaçar göçer yaşamayışınaydı sevincim.
Zaten sonraları ortaya çıktı, rahatsızlığının nedeni. Sağ gözü enfeksiyon kapmıştı. Başbakanımızın deyimi ile "Tokalaşmalar ve ziyaretler sırasında sağdan soldan mikrop falan kapmış gözüm, mühim bişey değil" anlaşılmıştı rahatsızlığı.
İnsan karşısındakinde de kendisinde bulunan rahatsızlıkları görünce daha da hassaslaşıyor konuya, kulak kesiliyor, çarelerini öğrenmeye çalışıyor.
Benim de gölzerim hassas olduğundan mikroplara "falan", başbakanımızın deridini biraz daha iyi anlayabildim.
Tam da 19 Mayıs törenleri ve gözlerle ile ilişkili bir anıyı aktarmak istiyorum.Ama burada size aktaracağım anı bana değil de bir sınıf arkadaşıma ait. Belki benzerlikler kurabiliriz.
Senesini tam olarak hatırlayamadığım bir 19 Mayıs töreni provasındayız. Dikkatinizi çekerim, törende değiliz, provadayız. Bu tür törenlerde kapalı tribünün tam karşısına denk gelen tribünde öğrenciler oturur.
Ellerinde renkli tabelalar, ya da fon kartonları vardır. Kapalı tribünün çatısında da bir beden eğitimi öğretmeni kendi panosundan numaralar gösterir ve çeşitli şifreli hareketler yapar.
Biz de o tribünlerde oturuyor ve karşıdaki öğretmenimizin gösterdiği numaralara karşılık gelen renkleri kaldırıyorduk.
Gözlerinden rahatsız olan arkadaşıma sık sık damla damlatılırdı o zamanlar, hani şu göz bebeğini büyüten damlalardan. Göz bebeğiniz büyür ve bir anda ileri derecede hipermetrop olursunuz.
Yine o damladan damlatıldığı bir gün provadayızdır ve elimizdeki listeye göre renkleri kaldırmamız gerekiyor.
Arkadaşımın ıkınıp sıkıldığını, sağa sola bakarak boncuk boncuk terlediğini gördüm. "Hayırdır" deyip, "sıkıştın mı?" dedim. O tür bir ihtiyacı yoktu neyse ki. Ama durum daha da acildi, önünde yazanları okuyamıyordu garip. Herşeyi birbirine karıştırmıştı.
Panik yapmamasını kalkıp gözetmen öğretmenle konuşmasını söyledim. Biraz sakinleşince yerinden kalktı ve öğretmene derdini anlattı.
Neyseki anlayışı bir öğretmendi ve sorunu anlayışla karşılayıp, provadan eğer isterse ayrılabileceğini söyledi.
Ama bizim arkadaşın ayrılmaya hiç niyeti yoktu. Öğretmene öyle bir cevap verdi ki, şimdi bile derin derin düşündürür beni:
"Öğretmenim, bu töreni biz hazırlamıyormuyuz, ben şimdi erken çıkarsam, yarın törende bir hata yaparsam ve uyum sağlayamazsam arkadaşlarıma bunu nasıl sindiririm içime, iyisimi ben gitmeyeyim şimdi de arkadaşlarımın yardımı ile çalışmaya devam edeyim"
Arkadaşım evine gitmez ve yarı görmez olarak çalışmaya devam eder.
Sanırım bu kıssadan bir hisse çıkarılmıştır. Törenler için bir ay çalışan, güneşin altında, ayakta ve aç susuz öğrenciler ve bir gözü rahatsız olduğu için o töreni izlemeye gelemeyen veya gelmeyen bir "lider".
Tekrar geçmiş olsun başbakanım.
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=141887&interstitial=true