- Kategori
- Magazin
Grup Zımba Röportajı - Ferhan Petek

Grup Zımba ile hem müzikten hem hayattan sohbet ettik. İşte karşınızda Zımba gibi bir röportaj…
Bu hafta Bursalı bir grubun peşine düştüm… Kaptırdığımız diğer yerel yetenekler gibi tabiî ki onlar da artık İstanbul’da… Eh kıymetlerini bilemeyip onlara yeterince imkânı kendi şehirlerinde sağlayamamak bizim eksiğimiz… Kaçırdık işte bu dört yakışıklıyı da…
Tek bir şarkı ile yerli müzik gruplarına olan inancımı canlandıran Zımba, “Karamsar Olmamak Lazım” şarkılarıyla piyasanın tozunu attırıyorlar…
Onları tarif etmeyi çok isterdim ama mümkün değil, bu adamların tarifi yok! O kadar içten, o kadar sempatik, o kadar eğlenceli ve bir o kadar da yakışıklılar…
Sıradan sorular sormak yerine bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmak için yapmak istediğim söyleşide hayli zorlandım. Çünkü adamların içleri dışları bir! Neyseler o olar… İçtenlik, samimiyet böyle bir şey işte…
İlk soruyu, grubun vokalisti ve gitaristi Murat Arda’ya sordum, O da genç kızların içini eriten müzisyen bakışlarıyla -ki kendine göre bunu bilerek yapmıyor- cevapladı…
Ferhan PETEK
Hep bu kadar mıydınız? Kurulduğunuzdan beri aynı kadro mu?
Murat Arda: Öyle diyebiliriz gibi aslında. 2007’den beri birlikteyiz değişmedi kadro ama sadece grubun kurucularından olan arkadaşımız aynı zamanda grubun gitaristiydi de o artık bizimle değil. 2010 da ayrıldı. Biz tanıştıktan kısa bir süre sonra da Orbay dâhil oldu ekibe. O zamandan beri de bu şekilde ilerliyoruz.
Pek zorlanmamışsınızdır herhalde isim bulma aşamasında?
Murat Arda: Aslında dürüst olmak gerekirse şarkı yapmaktan bile daha zor olabiliyor bazen gruba isim bulmak. Biraz senin de dediğin gibi grubun enerjisini yansıtan bir isim bulmuş olduk. Amacımıza uygun oldu. Zımba gibi bir grubuz hatta ZIMBA’yız.
Albüm çıkışı nasıl oldu? Nasıl bir süreçti?
Murat Arda: 2007 yılında Menajerimiz prodüktörümüz aynı zamanda abimiz Erhan Toraman ile tanıştık. Öyle başladı aslında her şey. Bir sürü şarkı yaptık sürekli ürettik 2011 Kasım ayında İstanbul’a taşındık tamamen stüdyoya girdik kayıtlar yaptık mart sonunda da albümü piyasaya sunduk. 4 Şarkılık mini albüm oldu bu. 5 Yıllık bir çalışmanın ürünüydü.
Özellikle sosyal medyada dinleyenlerinizle, hatta albüm çıkmadan önce bile sizi biliyor dinliyor takip ediyor olan herkesle sürekli irtibat halinde gibi bir görüntünüz var…
Murat Arda: Doğrudur çünkü bu bizim de önem verdiğimiz bir konu. Sosyal medyanın gücüne inanan bir gurubuz. Facebook’ta Twitter’da aktif olarak bulunmaya dinleyenlerle irtibat halinde olmaya özen gösteriyoruz. Mesela 2 klip çektik taleplere göre 3 klibi çekeceğiz.
Hiçbir yazıyı soruyu karşılıksız bırakmamaya çalışıyoruz. Özellikle aracı sokmadan birebir kendimiz iletişim halindeyiz.
3. Klip hangi şarkıya geliyor o halde? Son durum nedir?
Murat Arda: Şu ana kadarki duruma bakacak olursak “Bu son Çaresizliğim”’e çekilecek gibi duruyor ama göreceğiz tabi daha net değil.
Daha önce sahne performansınızı izlemiş ve çok da keyif almış bir dinleyiciniz olarak soruyorum, konserler, sahneler ne zaman nerede? Neden daha fazla değil?
Murat Arda: Şu anda hiçbir yerde sahne almıyoruz. Beklediğimiz zamana bağlı olarak olgunlaşacak bazı şeyler var aklımızda planlarımızda. Hazırlık sürecindeyiz diyebiliriz. Repertuarımız hazır ama provalar ve tanıtım çalışmaları devam ediyor.
Sonuna yaklaşan bir süreç olduğunu umuyorum çünkü gerçekten sizi canlı izlemek istiyorum en kısa zamanda.
Tabi önümüzdeki günlerde konserler festival etkinlikleri olacak. Az kaldı hatta Nisan- Mayıs aylarında bazı sürprizlerimiz olacak.
İkinci albüm gibi mi? Geliyor mu yoksa?
Murat Arda: Az kaldı diyebiliriz.
İlk albüm Yastık Altı Şarkıları’ndan oluştu diyebilir miyiz peki?
Murat Arda: Diyebiliriz aslında diyelim hatta. Çünkü bakacak olursak bu hazırlık süreci dediğim dönemde sürekli üretiyoruz. 3. albüm de hazır 4. albüm de şarkı konusunda sıkıntımız yok denebilir.
Sizin üretmek konusunda bir sıkıntınız yok anladığım kadarıyla. Birlikte eğlenebiliyorsunuz her şeyden önce ve birlikte eğlenebilen insanlar birlikte üretebilir de...
Murat Arda: Buna biz de inanıyoruz. 2009’dan beri birlikte yaşıyoruz aynı evi paylaşıyoruz ve bunun inanılmaz yararlarını gördük. Mesela bir melodi çıkıyor birimizden diğeri hemen o anda yan yana olduğumuz için onu tamamlıyor derken ortaya güzel bir iş daha çıkmış oluyor. Paylaşımlarımız ürettiklerimiz gerçekten kardeş olabildik her şeyden önce.
Muhakkak sahneye de yansıyordur bu?
Tabi yansımaz mı? Biz sadece müziğimizi daha iyi nasıl yaparız nasıl en iyisini buluruz çabasındayız bir de üzerine bundan keyif alıyoruz. Bir arada olduğumuz için. Yakaladığımız bu durum için hiçbir çaba sarf etmedik kendiliğinden oldu iyi ki de oldu.
O halde ileride öyle ben oldum düşüyorum solo albüm yapacağım deyip diğerlerini yok saymak riski fikri yok kimse de?
Murat: Hayır tabi ki kesinlikle.
Orbay: Bu kadar keyif veren ve de iyi işler ürettiren bir sinerjiden vazgeçmek zaten mümkün değil.
Gökçe: Yok tabi ki. Biz birlikte başladık sonuna kadar da birlikte yürüyeceğiz.
Doğuş: Yok hayır. Bir aile gibi olduk artık. Murat’ın da dediği gibi kardeşiz hepimiz.
Peki ne olacak şimdi? Sizi dinlemek isteyenler ne yapacak?
Murat: Şöyle. En yakın müzik markete gidip alacak albümümüzü doya doya dinleyecek.
Şimdilik sahne yok. Bir süre daha yok. Şöyle söyleyeyim ben açıklamam gerekirse bir yerde sahne aldığımızda ya da konser düzenlediğimizde gelecek olan 100 kişi 1000 kişi sayı ne olursa olsun orada olanların bir ağızdan bizim şarkılarımızı bizimle birlikte söylediği günler için bu bekleyiş biraz da. Ama dediğim gibi az kaldı.
Ben şu İstanbul’lu olma meselesinden de pek hoşnut değilim aslında. Bursa neden böyle yakışıklılardan böyle yeteneklerden mahrum kaldı ki?
Murat: Biz de isterdik tabi kendi şehrimizde doğup büyüdüğümüz yerde bir şeyler yapabilelim ama plak şirketleri burada, sahne alabileceğiniz mekânlar çok daha fazla, aranjörler müzisyenler herkes burada. Hadi kendi şehrimizi bırakmayalım desek git-gel yapacağız o zaman ekstra maddi manevi zarar enerji kaybı zor olacak yani. Sadece Bursa içinde değil bütün diğer şehirlerde durum bu şekilde. O yüzden buradayız. Burada olmamız gerektiği için.
Tarzınız için ne diyebiliriz peki?
Murat: Pop-Rock diyoruz. Gerçi çıkan albümümüzde 4 şarkının dördü de farklı tarzlardaydı ama grubumuzun yaptığı müzik genel olarak Pop-Rock olarak tanımlanabilir.
Şarkılar demişken, hepinizin şu ana kadar yapmış olduğunuz şarkılar içinde sadece albümdekiler değil tümü arasında favoriniz hangisi?
Murat: Benimki ikinci albümde.
Orbay: İkinci albümde.
Gökçe: İkinci albümde.
Doğuş: İkinci albümde.
Murat: Dedim sana sürprizlerle doluyuz.
Sizin için aşk adamları diyebilir miyiz? Bu kadar duygusal bu kadar romantik şarkılar nasıl oluşuyor? Hepiniz âşık mısınız yoksa? Malum 14 Şubat dönemi?
Murat: Ben bilmem yok benim takvimimde o tarih. Uyuyacağım ben o gün. Şöyle aslında benim durumum, başarısız bir aşk hikâyesinden sonra şarkı yazmaya başladım ben aslında davulcuydum. Depresyonlar, bunalımlarla çıkar ya romantizm biraz öyle bir şey oldu bende de. Üretkenliğe dönüştü aşk acısı. Güzel de oldu herhalde son durumlara bakacak olursak memnunum durumdan.
Gökçe: İlişki durumumuz yok. İlişkimiz yok çünkü sadece müziklerine âşık adamlarız. Bir ilişkiye harcayacak vaktimiz ya da enerjimiz yok. Sadece müzik yapıyoruz. Ama tabi ilerleyen zaman neler gösterir bilemeyiz.
Doğuş: Sevgi içimizde. Şaka bir yana yalnız olduğumuz için belki çıkıyordur bu şarkılar. Bu kadar duygusal bu kadar yoğun yaşıyoruz aşkı sevgiyi melodilerimizde.
Orbay: Evet, o kadar işimize odaklıyız ki aşka pek vakit kalmıyor.Ama ben biraz da şöyle düşünüyorum. Müzik yapan adam aşk yaşıyordur zaten müziğiyle. Olmayan birine de hayal bir kadına da bir şarkı yazabiliyorsun illa hayatında biri olması gerekmiyor.
Röportajlarımda parantez içi kullanan biri olsam her kelimenin arasında (gülüşmeler) ibaresini kullanmak zorunda kalırdım herhalde. Ben bu grubun takipçisiyim. “ZIMBALANDIM” mı yoksa? Onları fiziken İstanbul piyasasına kaptırmış olabiliriz ama her konserlerinde sahne performanslarında oldukları yerde olacağım…