Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gül ve diken

Efendim bahar geldi. Sular saklambaçlar oynuyor dallarda. Ağaçlar baharla birlikte yeni bir heyecan içinde işlerinin gereğini yapıyor. Bu durum bizim içimizde de kendini belli ediyor. Her zaman baharın yeşilliğini içimize kilim gibi serer. Sonra tatlı muhabbetlere koyuluruz.

İçinde aşkların acıların olduğu bu muhabbetlerde güzellikleri unutur. Sen ben kavgası içerisinde bir kuyuya taş atar, çıkartamadan ayrılırız.

İçinde bulunduğu nimetin kıymetini bilmeden, hep gülün güzelliğiyle değil, dikenlerin ne kadar çok olduğunu, bunların nasıl büyüdüğünü, olmaması gerektiğini ifade ederiz. Efendim neymiş birinin kolu kısa, birinin acısı fazla, kiminin gözü kara, bazılarının başı kelmiş.

Gülün o sadeliği ve "Ah ben ne yaptım ki bu kadar yalnız ve mahzun bırakılıyorum. İçimdeki yaşama sevincini sizlere sunuyor ve buyurun, bana bahşedilmiş kısa zamanların içini, güzelliklerle dolduralım beraber" dediği ve şairin;

Gül ağlama gül bize

Ele diken gül bize

Gül olanın yüzünde

Gül açılır gül bize

Şikayet değil sözümüz ama neden hep gülün dikenleri ile uğraşmakta gülün kendisini yalnız bırakmaktayız. Bir eser ortaya koyulmak için uğraşılıyor. Belirli noktaya gelinmiş çalışma yapılmış, yok güzel değilsin, her şeye dokunma, tamam devam et. Çok iyisin denilip de güller misali kısa oluveriyor ömrü. Ebedi âleminde tek ayaküstünde dikiliverecek bir gülünüz olmasın mı? Yoksa siz hala dikenlerle mutlu olmayı mı düşünüyorsunuz? Kimliksiz ve şahsiyetsiz, kokusuz bir dünyanızı renklendirmek istemiyor musunuz? Dağ için bir belge bir kitap bir tapunuzun olmasın istemiyor musunuz.? Daha dikenleri bitmedi mi bahçenizin? Daha ayrıkları temizlenmedi mi çilek bahçelerinizin? İçinizde gülü ve dikeni olan, eğrilmeden kısa ömründe, ayakta tek ayağının üzerinde durmaya çalışan. Ağlamadan, gözyaşlarının sıcaklığını kaybetmeden yürümeyi etrafına sevgi kokuları sarmayı sürdüren bir güle, bir aşka, bir hizmete, kucak açın. Elimizde olan eserin kıymetini bilelim.

Arıların sokmak ve kıymak için can attığı bu mevsimde karanlık güçlerin kış dumanlarının dağıtılması için birlikte bu çiçekleri diriltmeliyiz.

Gülün dikeninin, sevgilinin üzerine yaptığı gölgeden sakınan bizler gülü kuruttuk, kurusunu da savurup türküsünü mü söyleyeceğiz.

Hep birlikte suyu çorağa ve gülü bağına oradan damarlarımıza kavuşturmalıyız.

Kuruyan çorak topraklardan, bağlardan, gönüllerden çıkıp gittikten sonra geri dönüş olmayacaktır. Kadri kıymetini bilelim elimizden çıkmadan değerlerin. Yoksa başkası bilir. Sonra ağlaşırız. Kuruyan yaprakları sararız gönlümüze bize ne oldu böyle diye diye.

Bağa bakmayan bağın sorumluluğundan kurtulamaz. Maddi ve manevi destek vermeyenlerin bağ hakkında konuşmaları abestir, yanlıştır. Taşın eltine sokup sonra harlamak gürlemek gerekir. O halde yiğitlere maddi ve manevi olarak kendini aşmış yiğitlere ihtiyaç vardır. Türkiye'de bunu kaldıramayacak yok lakin içlerindeki atık davranışları kıramamak vardır. Savurup zincirleri yıkın geçmişi ve ülkemiz üzerindeki şalı sıyırıp yeni ufuklar açın önümüze, ya da açanlara destek olun, ya da dua edin ya da susun.

10/03/2007

Mustafa DOĞRU

 
Toplam blog
: 18
: 1942
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

1972 Bursa Büyükorhan Durhasan Köyünde doğdum. İlkokulu köyde Ortaokulu Orhaneli'de liseyi Bursa'da ..