- Kategori
- Şiir
Gülüşünü soldurur

gülüşünü soldurur
I
parçalanmışsan
gerçeğe dokunmadığını bile bile
ziftlenmiş bütün acılara rağmen
doğru kapıdan girdiysen/kime ne
ruhum ince kırılgan/güzellikler içinde
ne çok hikayeye/ihtiyacı var
olacakların korkusuyla
dudaklarında tereddüt/canını sıkar
sere serpe duruşuyla/ruhsuz
diyordu ki /bütün boşluklar dolar
insanın kemikleri üşür mü
üşürmüş öğrendim o an
ayrı bedende aynı/dokunuş
dondurur mu dondururmuş
yürek aynı bedende/ayrı ayrı
sızlar mı/sızlarmış
ve en sonunda öğrendim ki
susarak azarlamak/ancak ona
yakışırmış/öksüz kapılar ardında
II
marifet ya yaşıyor olmak
bunca pisliğin arasında
arkada kalanın/korkusuyla
baş başa kalarak
kağıtlar yeniden karılırken/yaşama
göğüs uçları fır fır alev/üzerini örtmüş
o sevdiğim kareli gömleğiyle
kırbacını kaybetmiş komutan gibi
oysa sen olmak her şeye değer
bak herkes istemedikleriyle
paylaşıyor kendini
seninle aynı güneşi
sömüremeyen iki çiçek miyiz
yoksa aynı soğanı/doğrayamayan
iki bıçak mı
ruhumu hissetmiyorum/oysa protez
taşımayan var mı bu devirde/diyorsun
susuyorum
III
cihangir'den tophane'ye bakarken
uzaktan yaşamaktan/sıkılmış
bir ruh gülüşünü soldurur
bütün ışıklar yanarken/yine kızgınlıkta
konuştuğunu anlar susarsın
yıkansın diye toprak/kendi rengiyle
eşiğini süpürürken dünya
kim kimin işine/karışsın bilmem
ben benim/işine karışamam
isteğin acısı bir kısrakmış
bedenin açlığıyla/bir vadide son bulan
biraz fazla seven/gömülürmüş
kendi içine/ölü gibi
kanırtarak öğrendim/bu gerçeği
hayatın/tüm derin vadilerinden geçerek
Mehmet Özgür Ersan cihangir 11.07.2011