Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Güneş batarken ışık saçmaya çalışan kadınlar

Güneş batarken ışık saçmaya çalışan kadınlar
 

Gün karanlıktı, gün hep  karanlıktı emekçi kadınlara. Kadın demek zaten emekçi demek değil miydi? Emeklerinin karşılığı ezilmekti, dövülmekti, öldürülmekti. Hem de kimler tarafından biliyor musunuz? 'Analarının ayaklarının altını kutsal sayıp öpenler' tarafından. O kadar alışmışlardı ki kadın cinsiyetini her konuda aşağı görmeye, mevkice kendilerinden yüksek ya da meslek sahibi kadınlara da dayanamıyorlardı. Misal kadın doktora ameliyat olmak istemiyorlardı. Nasıl yani, bir kadın mı onu kesecek ve tedavi edecek? Halbuki kadının elleri ince işlere her zaman daha yatkındı. Soğan doğrarken bunu hatırlayan adam, iş kendini doğramaya gelince ille de erkek olsun istiyordu! Ya da kadın patron! Nasıl olur da bir kadın onlara iş verebilirdi? Bu konuda duyduğum bir hikaye, beni şaşkına çevirmişti. Oldukça başarılı bir iş kadını  ve kendi şirketinin sahibi  bir arkadaşım var. Şirket gezilerinden birisinde, yanında çalışan müdürlerden biri onunla görüşmek istediğini belirtince, elbette iş ile ilgili bir durum olduğunu sanmış. Sonrasında duyduklarını hayretler içerisinde aktardı.  Arkadaşım evli değildi. Yanında çalışan erkek müdür, ona bir iyilikte bulunmak iştemiş. Bekar olduğu için bazı ihiyaçları olabileceğini ve bunu karşılamaya her zaman gönüllü olduğunu belirtmiş. Tabi ki aynı gün işinden kovulmuş. Ama bu nasıl bir cesarettir düşünebiliyor musunuz?

 

Başka bir örnek verelim. Kafanızın bozuk  olduğu bir günün akşamı tek başınıza bir yerlerde oturmak ve kendinize vakit ayırmak istiyorsunuz. Bir mekana girdiniz. Oturdunuz ve içeceğinizi söylediniz. Sonrasında karşılaşma ihtimaliniz olan şeyleri anlatmama gerek var mı? Sizin oraya gitme sebebiniz belli. Tabi ki 'aranıyorsunuz'. O zaman başınıza gelecek olanları da çekmek cezanız.

 

Ne çok ceza çeşidi var biz kadınlar için hayatta değil mi? Evliliğiniz de mutsuz musunuz? Kır dizini otur, annesin sen, mecbursun çekeceksin! Mini etek mi giyindin? Elbette taciz edileceksin, ne bekliyordun ki, önünde saygıyla eğilmelerini mi? Ayrıca araba bile kullanmayı beceremiyorsun, çıkma trafiğe falan, ne işin var sokaklarda?

 

Bunlara rağmen etrafınıza dikkatlice baktığınızda hala ışığını korumaya çalışan kadınlar görürsünüz. Umursamazlıklarından ya da anlattıklarımdan muaf olduklarından değil, mücadeleci ruhlarından kaynaklanır bu. Kadın mücadele eder. Sevdiği herşey için, en çok da özgürlüğü için..

 

Sayılarını artırmaya çalışın bu mücadeleci kadınların. Güneş batarken ışık saçmaya çalışan kadınlardır onlar, yollarından çekilin ki ışıksız kalmayasınız…

 

Sevgi ile kalınız!

 

Not: Fotoğraftaki kadın benim. Bu fotoğraf güneş batarken ısık saçan kadınlara benden daha çok inanan eşim tarafından çekilmiştir.

 

 
Toplam blog
: 50
: 295
Kayıt tarihi
: 28.05.15
 
 

Nöroloji uzmanı Yrd. Doç. Dr. Sevda Sarıkaya 1977 yılında İstanbul'da doğmuştur. İlk, Orta ve Lis..