Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '12

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Güney Asya- Sigiriya; Lion Rock’a Tırmanış

  Bugün Sigiriya’ya gitmek üzere sabah saat 5.00 gibi arabayla yola çıktık. Beni Colombo havaalanından alan Sangha, bu yolculukta bana eşlik edecektir. Biraz başına buyruk bir amca gibi gözüküyor ama ne yapalım öğreneceğimiz bir şey var ise öğreneceğiz!

Şimdi biraz Sigiriya’nın tarihi hakkında kısa bir bilgilendirme; Sigirya’nın geçmişi, yaklaşık 1500 yıl öncesine dayanıyormuş. "The Lion Rock", bahçeleri ve kayalar üzerindeki resimleri ile dünyanın 8. harikası olarak ilan edilmenin eşiğinde olduğu söyleniyor ama bunun gerçekten de söylenti olduğuna inanıyorum. Çünkü aynı söylenti Kamboçya’daki Anghor Wat içinde söylenmişti. Anghor Wat buraya göre daha muhteşem olduğu halde şu ana kadar bir gelişme olmamıştı.

 Sigiriya’daki taştan mağaralar prehistorik çağdan kalmaymış. Dağın tepesindeki kayanın üzerinde saray inşa edilmiş. En son arkelojik bulgulara göre ise aslında kayanın tam tepesinde saray olmadığı, Kral Kashyapa’dan önce M.Ö 3 yy’da Therevada ve Mahayana Budist Manastırının var olduğu iddia ediliyormuş. Hatta mağaralardaki kadın resimlerinin kralın hanımları yerine Mahayana Budist ekolündeki Tara’ya ait olduğuna dair ciddi arkeolojik kanıtlar bulunmuş. 14.yy.da manastırın Budistler tarafından terk edilmesinden sonra 1907 yılında ilk defa İngiliz kâşif John Stil tarafından keşfedilmiş. Unesco burayı 1982 yılında dünya miras listesine almış. Sigiriya’nın arkeolojik çalışma İngiliz arkeolog HCP Bell tarafından yapılmış. 

Kandy’den yola çıkışımızdan 2 saat sonra Sigiriya’ya vardık. Erken çıkmakla çok iyi yapmışız. Çünkü sabah serinliğinde tepeye çıkmak en akıllıca yol. Sigiriya antik şehrini gezmeden önce bilet almanız gerekiyor. Bilet sistemi sanki Kamboçya’dan kopyalanmışa benziyo. Biletimi aldıktan sonra Sigiriya Lion Rock tırmanışına başladım. Bu arada yolunuz buralara düşer ise tırmanış yolunda size yolu göstermek isteyenlere pek yanaşmayın derim. Asıl amaçları sizden harçlık koparmak olacak. Önce yemyeşil güzel bir bahçe, oturma yerleri ve su havuzlarının olduğu alandan geçtikten sonra merdivenlerden yukarı Lion rock’a doğru tırmanmaya başladım. İlk olarak Kobra mağarasının önünden geçtim. Havaya asılı gibi duran kobra yılanın başını andıran kocaman bir kayaydı. Ve bu kayanın yanında geçmişte meditasyon yapılan bir bölüm vardı. Yolumun üzerinde birkaç mağaradan daha geçtim. Çevrede bir sürü kaya ve Lord of the rings filmindeki garip uzantıları olan ağaçlar vardı. Sanki fantastic film çekimin yapıldığı film seti içindeydim. Burada her ne var ise sihir kullanılmışa benziyordu. Sanki birisi değneğini toprağa değdirmiş ve buradaki her şey kendiliğinden yaratılıvermişti.  Önümden uzun bir tırmanış vardı. Merdivenlerin bittiği nokta da kaya tırmanışı başlıyordu. Kaya tırmanışı da kayanın içine oyuklar yapılmış, oyukların içine kayanın tam tepesine kadar devam eden çelik merdiven konulmuştu. Kayanın üzerinde kaya tırmanışı yapıldığını gösteren iri delikler vardı. Merdivenleri kullanarak kayanın tepesine tırmanmaya başladım. Yüksekten korkuyorsanız kesinlikle burası size göre bir yer değil. Buraya gelmeye dahi yeltenmeyin. Bir müddet sonra kaya tırmanışı daha da dikleşmeye başladı. Merdivenin etrafına bu sefer demir kafes yapmışlardı. Sanki havadan kocaman kayanın yanında yürüyor gibiydiniz. Kaya tırmanışının ilk durağı yazımın başında da yazdığım gibi buradaki halka göre o zamanın kralına hizmet eden kadınların resimleri mağaranın içine yapılmıştı. Arkelojik bulgular ise buradaki kadın resminin Budist kutsal varlıklardan Tara’nın resmi olduğu söyleniyordu. Tara’nın resimlerinin olduğu bölümden sonra “Mirrow Wall dedikleri bölüme geçtik. Mağaranın duvarı o kadar güzel bir şekilde tıraşlanmıştı ki kişi kendi yansımasını rahatlıkla görebilirdi ama geçmişte duvar yazısı meraklıları yapacağını buraya da yapmıştı. Ama kocaman kayanın içine böyle parlak bir duvar inşa edilmesi buraya sihir yapıldığına dair olan düşüncemi daha da destekliyordu. Ayna duvardan sonra kaya tırmanışı bitti galiba diye düşünürken Lonely Planetin açıklamasına şoyle bir göz attım. Ayna duvardan sonra “ Lion Rock” un olduğu yazılıydı. Demek ki tırmanış devam edecekti. Bu sefer taştan merdivenlerle yukarıya çıkmaya başladım. Çık çık bitmiyordu.

Evet sonunda mutlu an gelmişti. Yani merdivenler bitmişti. Kayanın köşesinden döner dönmez “Lion rock” ulaşmış oldum. “Lion Rock” ‘ tan sadece arslanın pençeleri vardı. İki ayağının arasından yukarı doğru uzanan merdivenler vardı. Sanki arslanın ağzının içinden içeriye giriyormuşsunuz havasını veriyordu. Demek ki tırmanış daha bitmemişti. Geçmişte pençelerinin dışında arslanın kendisinin de olduğu söyleniyor. Hindistan ile yapılan savaş sırasında Hintlilerin arslanın diğer bölümlerini yok ettikleri söyleniyor. Arkelojik bulgular ise arslanın 5 yy.da yok ( look meaning of handrail) olduğunu gösteriyormuş. Burada bir kaç fotoğraf çektirdikten sonra tırmanışıma devam ettim. Buradaki arslan figürü Buddha’nın bizlere anlattığı gerçeğin sesinin bir arslanın kükremesine göre daha güçlü olduğunun sembolüymüş. Merdiven yer yer dikleşiyor, yer yer ise yatay konuma geliyordu. Ve sonunda her şey gibi buranın da sonuna gelmiştik. Kayanın en tepesinde hemen bir fotoğraf çektirdim. O kadar zorluğu rağmen çıkmış olmanın delilini bir şekilde resimlemem gerekiyordu. Tam fotoğrafımı çektirdiğim yerde geçmişte bir saray olduğu rivayet ediliyor.  The top of the rock covers 1.6 hectars. Tepenin diğer bölümünde ise birkaç bölümden oluşan set şeklinde bahçeler ve ağaçlar bulunuyor. Geçmişte bu kayaları çıkıp burada yerleşimin olması bu işin içinde bir sihir olduğuna dair düşüncemi tekrar desteklendiğini görebiliyorum. Arkelojik kazılar burada geçmişte dagoba olduğunu göstermektedir  Dagoba, stupa yani içinde Buddha gibi kutsal varlıklara aiteşyaların olduğu kutsal binalar. Hatta srilankalı bir aile de burada yaşıyordu. Sanırım buranın bakımını yapan bir kişiydi. Yoksa herhangi bir ailenin burada yaşamasına izin vermezler diye düşündüm. Tepedeki manzara muhteşemdi. Tam tepeden Sigiriya, Dambulla ve Polonnaruwa gözüküyordu. Yemyeşil ağaçlar, pirinç tarlaları ve artificial göllere yukardan bakıyor olmak muhteşemdi. Bir ağacın altında biraz dinlendikten sonra yavaş yavaş aşağıya inmeye başladım. İniş, çıkışa göre daha rahat geçti. Ben inerken de bir sürü turist yukarıya çıkış hazırlığındaydı. Hava benim çıktığım zamana göre daha da sıcaklaşmıştı. İçimden allah kolaylık versin diyerek park yerine Sangha ile buluşmaya gittim. Artık bundan sonra hızlaca Polonnaruwa’ya doğru yol aldık.

 

Polonnaruwa’da görüşmek üzere

Sevgiler

 

  

 
Toplam blog
: 615
: 248
Kayıt tarihi
: 09.11.10
 
 

Geçmişte finans sektöründe ağırlıklı olarak iyileştirme ve geliştirme projelerinin hayata geçiril..