Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '13

 
Kategori
Deneme
 

Güven, çok ince bir çizgidir; onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, karşılıklı olmasıd

Güven, çok ince bir çizgidir; onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, karşılıklı olmasıd
 

Güvenebilmek


Hayatımızda  önem verdiğimiz  değerler vardır. Kimimiz parayı önemser, kimimiz sevgiyi, kimi saygı olmazsa olmaz der, bir diğeriyse anlayış diye ekler değerler sonsuz devam eder gider. Bunların hepsi çok önemli ve teker teker çok büyük değerlerdir. Bununla birlikte öyle bir “değer” var ki, onun olmaması ne evinizde, ne işinizde, hayatınızın hiçbir alanında huzuru, mutluluğu daim kılamaz…

Güven…
Kendimize duyduğumuz güven, sevdiklerimize duyduğumuz güven ya da bize duyulan güven… Yanında olduğunu bilmek, gözü kapalı herşeyini ona bırakabilmek, onun arkanda olduğunu hissettiğinde istediğin şeyleri yapabilecek gücü kendinde bulabilmek, sevginin ana unsuru, elini tutttuğunda yere sağlam basabilmektir.

Nasıl düşünürsek  düşünelim… Güven duygusu bitti mi, her şey biter.
Kendinize duyduğumuz güven yoksa,  azsa ya da tamamen yok olduğunu düşündüğümüzde, hissettiğimizde, içimizdeki potansiyeli açığa çıkaramayız. Kendimizi ilerde nerde görmek istediğimizi bilmeli kendimize güvenmeli ve ilerlemeliyiz. Hedeflerimizi iyi belirleyerek yıllar sonarasında hangi konumdasın sorusuna, ama ben yapamam ki, olmuyor!..” diye  cevaplar verirsek, enerjimizi boş yere tüketmiş oluruz. Bir birikimi yani hazineyi  yok sayarız. Bunun sonucunda da mutsuzluk başlar, kendimize küseriz adeta.
Ya da başkasına duyduğumuz güvenin azalması ya da tamamen bitmesi…
Hayatımızdaki bütün insanları düşünürsek;  Artık güvenemediğiniz bir iş arkadaşınız, ailenizden biri, sevgiliniz, eşiniz, dostunuz…. Bize söyledikleri her söz –iyi ya da kötü- arkasında bir soru işareti taşımaya başlar. “Acaba?”lar oluşmaya başlar kafamızda.
Artık daha farklı bir konumda yer alır sizin için. Anlamı, değeri azalır o insanın bizim gözümüzde.
Bundan sonra söyledikleri de eskisi gibi büyük anlamlar ifade etmez. Çünkü yalan söylüyor olabilir, bazı şeyleri saklıyor olabilir, çarpıtıyor olabilir, diye geçiririz  içimizden. Belki bu güvensizliği hak ediyordur, belki de tam tersi.
Ama süreç ne olursa olsun artık o sizin nazarınızda eski eşimiz, dostumuz yani eski tandıdığımız, bildiğimiz insan  değildir. İçimizde bazı şeyler bitmeye yüz tutmuştur.
Ve sonuncusu, belki de en çok bizi yaralayanı…da,
Sevdiğimiz insanın bize olan güveninin bittiğini görmektir. Belki de hiç oluşmamıştı, orasını bilemeyiz. Ama sonuç olarak bugün söylediklerinizin bir anlam ve değer taşımamasıdır.
İnsana en çok üzen ne biliyor musunuz?
Bu güvenin en çok değer verdiğimiz insanlardan birine ait olması. Ya da yitip giden güven desek daha doğru olmaz mı!
“Ne yani yalan mı söylüyorum?” sorusuna verilen “Evet” cevabıyla anladığınız acı gerçektir bu.
Sonra düşünmeye başlarsınız; “Yıllardır kimseden duymadığım şeyleri şimdi, en sevdiğim insanlardan birinin çok rahat bir şekilde ifade etmesi  normal mi, anormal mi”? "Ben ne yaptım da bunca süredir, bunu sağlayamadım… "

Kararsız kalırız... Kendimizi suçlamakla, karşıdakine kızmak arasında gidip geliriz.
İçimizden sessizce geçiririz: Hiç ummazdım…diye.
Bizden başka kimsenin duymadığı, sessiz sedasız yapılan bir isyandır bu.
Hayatın gri rengidir bu işte. İstemediğimiz, hiçbir zaman da istemeyeceğimiz kadar acıdır bu durum.

Güven bir geminin dümeni gibidir. Hava sisli de olsa, kar fırtınasına da yakalansa o gemi dümeni sağlam olduğu sürece yol alacaktır. İlişkide de güven bir nevi dümen rolünü oynar. En karanlık anlarda, en zor durumlarda bile kişiler birbirine güveniyorsa işte o zaman her ilişki zamanı gelince tekrardan düzlüğe çıkar.

 
Toplam blog
: 137
: 2242
Kayıt tarihi
: 19.02.13
 
 

05 Ekim Ankara doğumluyum. Okumayı, yazmayı, insanları dinlemeyi seviyorum. Kişisel blogumda her ..