- Kategori
- Edebiyat
Güven Pamukçu ile Söyleşi

“İnsanlar kitabı sevmesinler, okusunlar”
Güven Pamukçu
Hayatı, insanı, insanlığı bütünü ile kavrama çabası gösteren, zamanın ve gerçekliğin öznel ilişkisinin tam da merkezinde duran Güven Pamukçu ile yazı, kitap, kütüphane, doğa, insan, modernite, hız… üzerine sorular sordum. İçtenlikle yanıtladı.
Zeliha Demirel: Sevgili Güven Pamukçu; Akköy’de kurduğunuz ve yaşattığınız kütüphane ile bildiğim kadarıyla on iki yıldır çıkardığınız evrensel nitelikteki Akköy Dergisi dışında, Söke ve bağlı köylerde de bazı çalışmalar yapıyorsunuz onlardan da bahsedebilir miyiz?
Güven Pamukçu: Beş edebiyat dergisi çıkardım şimdiye kadar, bunlardan dördü Akköy’den çıktı. Akköy Didim’den… Didim’de Bir İngiliz Dergisi çok dilliydi. Akbük Şiir Gezi Çeviri Dergisi. Gezi edebiyatını elli yıl sonra Türk Edebiyatı’na, edebiyatçısına tekrar anımsattı; bir de sadece şairlerin yazdığı gezi yazılarını bastık. Söke Öykü Roman Dergisi de çok dilli bir dergiydi, edebiyat dünyasının gereksinmesi olan, kapattık üçünü de. Şu anda sadece Akköy Dergisini çıkarıyorum. O da dünyadaki köy adresli tek edebiyat dergisidir ve on ikinci yılına girdi. Bir de kütüphaneler evet, bu kütüphanenin dünyanın en nitelikli köy kütüphanesi olduğu söylenir, bu kadar küçük bir yerleşim birimindeki en iyisi… Söke’nin Yuvaca köyüne bir kitaplık kurdum, Hereklia’ya bir kitaplık kurdum, (Kapıkırı, Beşparmak Dağları’nın üzerinde).
Buraya; Akköy, Yuvaca Köyü, Kapıkırı Köyü, Didim, Söke, Bafa Kasabası, Serçin Köyü, İzmir, Adana için tasarladığım ve uyguladığımız, resim sergileri, tiyatro gösterimleri, sinema günleri, kurslar, ulusal, uluslararası edebiyat buluşmalarını, “kapalıoturum”larımızı eklemek gerek.
Zeliha Demirel: Gönlü kitap sevgisi ile dolu, çevresine ışıklar yayan insanlara bir öneriniz olabilir mi?
Güven Pamukçu: İnsanlar kitabı sevmesinler, okusunlar.
Zeliha Demirel: Sizin yaptığınız gibi bir çalışmayı yapmaya kalkışmak ne tür zorlukları beraberinde getirir?
Güven Pamukçu: Artık böyle bir iş yapılmaz bu hız çağında, internet ortamında, -insanların teknolojiyi kötü kullanmaları anlamında söylüyorum - yazanlar dahi bu ülkede okumuyorsa özellikle köy kütüphaneleri kurulmamalı artık. Kütüphanelerin yaşaması için birisi gidip o köyde nöbet tutmalı. Bakın köylerde koca koca kütüphaneler kurdular, vagonlarla Güneydoğu’ya kitaplar götürerek, o koca zengin adamlar gazetelere çıkarak. Sadece, bu köydeki kütüphane yaşıyor. Bu yüzden kütüphane kurmasınlar, insanların başka gereksinimlerini karşılasınlar. Kültürel alt yapılarını oluşturacak başka şeyler yapsınlar, bilinç oluşturma evleri kurulsun köylerde, burs versinler çocuklara. Ya da çocukların okulda bir şey öğrenmeleri sağlanmalı. O köylerde kurslar hazırlanmalı ve anneler eğitilmeli, önce büyüklerin eğitilmeye ihtiyacı var bu ülkede, çocukların değil. Çocuğu eğitiyorsunuz, gidiyorlar, evdekiler bozuyorlar çocuğu.
Zeliha Demirel: Bu hız çağında böyle bir iş yapılmaz dediniz ve tam da benim de konuşmak istediğim ve en çok rahatsız olduğum kavram bu. Bu gün yörüngemizi belirleyen aynı zamanda küreselleşmenin ürünü olan bir kavram olarak hız, yaşam biçimimize, tercihlerimize, müdahale eder durumda. Ve tabi ki sanat üretilerimize de. Hız ile mücadele etmek için ne yapmalıyız. Hızdan daha hızlı bir şey mi geliştirmeliyiz?
Güven Pamukçu: Bu soruyu hiç kimse ne bize, ne de kendine sormuyor, hızla doğa mücadele ediyor. Çünkü hız insanı yiyor, doğayı yiyor. İnsanı ilk insan haline getirmeye çalışıyor. Yok insana götürüyor. İnsan bittiği zaman yaşadığımız gezegen ve başka gezegenler tekrar var olma sürecine girecektir. İnsanın yok olması gerekiyor ki hız kendini ayarlayabilsin. Hız insandan ürküyor, çünkü insan hızlı, hızı hızlandıran her şeyi insan yapıyor. İnsan bitecek, kitap bitecek, her şey bitecek, yazı bitecek, “kâğıt bitecek”, … o zaman hız duracak, çünkü durmak zorunda. Ama doğanın içindeki o devinim kalacak, kendi ritmiyle dönen. Birbirini parçalayan hayvanlar, bir yılanın üstünde uyuyan kuş,… Düşünün şimdi çılgınca, bir şelalenin dünyanın yuvarlağı üstünden yuvarlanarak düştüğünü düşünün ve bir gezegenin ne hale geldiğini düşünün.
Zeliha Demirel: Biraz da hızın belleksizleştirme ve ötekisizleştirme alanlarına müdahalesi ile toplumsal refleksler üzerine konuşabilir miyiz? Hıza yetişeceğiz derken algılamamız, görme biçimlerimiz, kısaca varoluş nedenlerimiz nasıl etkileniyor?
Güven Pamukçu: Şimdi, yukarıdakileri, Akköy’de yazın canlı olarak yaptığımız konuşmanın bant çözümü olduğunu söylememiz gerekiyor. Değiştirilmesi gereken ya da derinleştirilmesi gereken pek bir şeye dokunmayacağım. Bu iki yeni soruya da kısa yanıtlar vereceğim.
Başımız dönüyor. Zaten atlıkarıncaya binseniz de bu olacak, sevişirken de… Son sürat araba kullanırken aklınıza ne getirseniz, fasit. Bellek iz tutmaz. Siz büyüksünüz, güçlüsünüz, varsınız ve sizden başka hiçbir “şey” yok! Siz arka koltukta da olsanız hayat, pencereden dışarısını gördüğünüz gibi bulanıklaşır, her şey birbirinin içine girer. Geride kalan hiç’tir artık. Bu, belleksizleştirme, ötekileştirme, alanlara müdahale, toplumsal reflekslerin zayıflaması ve giderek uykuya yatması, hayatın anlamının değişmesi, insancalığın ortadan kalması... Amaç bu zaten, dünyanın, içindekilerin hal ve durumunu değiştirmek! Başarıldı. Bu!
Zeliha Demirel: Kendi hızınızı belirleyen tavrınız nedir? Boşluk bırakarak hayatı yavaşlatıyor musunuz?
Güven Pamukçu: Hızı yönetmek lazım. Hâlâ -her şey kontrolüm altındadır- yazılarımı bazen elle yazıyorum. Elektronik ortamı iki yıldır kullanıyorum. İstediğim kadar. Çok ya da az. Çok hızlı yaşıyorum, oturduk yerde bir de, ama çok şey yaparak, istediğim her şeye yeterek, düşünerek… Düşünmek, tasarlamak büyük bir eylemdir! Yüzde yüz kendime verdiğim sözleri tutarak, başkalarına da. Bir ömre sığmayacak işleri sığdırdım, evet, şimdiye. …ama bunlar kendi tasarımlarım. Özgün tasarımlar insan içinse acele gerektirir; çünkü sizin hızınız, kötü hıza karşıdır. Kendi hızım içinde kendime haksızlık yaptığım çok oluyor, ama kimsenin hayatıma müdahalesine izin vermem. Hayat boşluk kabul etmez. Sonra sorunuzdaki hız dediğimiz uyuşma, bellek yitimi, tepkisizlik gelir çırçıplak üzerinize yatar, şey eder belleği ve de işi… Hayatın içinde, beyni erekte olan biri olarak varım. Gerçek’im. Mutlaka bir şeyi değiştirmeliyim. Böylece hız’a yön veriyorsunuz. Hızın şey’ini yakalıyorsunuz. Bu!