- Kategori
- Şiir
Güz; solgun mevsim
Üç Mevsimim
Yine solgun yapraklar, taş soğukluğunda,
ölüm ağırlığında dökülür, mevsimini şaşırmadan.
Kiminin yaşam gonguna balyoz vurur,
kiminin umuduna el verir, kimine ise yeni rotalar çizer.
Yaşlandığını anlarsın hastane yatağındaki hortum
ve kablo bolluğundan.
Limanda olduğu halde, fırtına korkusundan,
Çifte kazık bağı ile bağlanmış eski gemi misali.
Kötü haberler daha çok bu aylarda yürekleri yakar.
her sabah daha hava aydınlanmadan,
kan almaya gelen hemşirelerin iğnelerine aldırmazsın,
çünkü pır pır eden yüreğin,
daha korkulu karamsar yerlerde gezinir.
Acil, artı yoğun bakım, artı servis safhalarını
atlattıktan sonra kalafatı bitmiş gemi gibi,
dönersin yine kendi dünyana.
Bu sefer de eleğin üstünde kaldık diye sevinirsin,
doğanın kısır döngüsünde eşelenmiş gibi.
Rüzgarda uçuşan güz yaprakları,
güncemin sayfaları gibi renkli fakat solgun.
Geçmişte kalmanın hüznünü taşımaktan ,
ne yazık ki solmaya teslim olmuşlar.
Zaman neleri teslim almamış ki.
mevsimler çemberinde.
Nedense sonbaharın hissettirdikleri daha yoğun,
sanki doğa kendinden vazgeçiyor gibi.
Az güneş çok karanlık.
İlk baharın toprak kokusu, yeşeren, çiçeklenen
bir uyanışın hayali, tortulanır umudlarda.
Bu umud ki, yetiyor tüm karanlık güzlere.
Tüm perdelerini açmak loş odanın,
içeri güneşi doldurmak gibi.
Yeşeren renklerle göz göze gelmek,
doğa ile doğduğunu hissetmek gibi.
Vasfi Ayaz