Güzel bir yağmur yağsa Antalya 'ya

Hava puslu.
Ve kasvetli.
Bulutların ağırlığı çökmüş Antalya’nın üzerine.
O güzelim Bey Dağları görünmez bir halde.
Deniz kendisini saklamış.
Maviliği gitmiş.
Üzerine gri bulutlar çökmüş.
Ama yağmur yok.

Kasvetli ve ağır havalar da yağmur yağmadı mı o havanın tadı olmuyor.
Evet!
Tek eksik yağmur.
Kasvetli havaların besinidir yağmur.
Güzel bir yağmur her şeyi daha güzel bir hale getirebilir.
Ve gök gürültüsü.
Çakan şimşekler.
Havai fişek gösterisi gibi.
Ortalıkta akan gürül gürül sular.
Ve kafanızı Bey Dağlarına çevirdiğiniz anda dünyanın en güzel görüntülerine tanıklık edersiniz.
Bulutlar yapışmıştır dağ eteklerine.
Ağırdan ağırdan hareket ederler.
Bulutların hareketi senfonik bir görüntünün ta kendisidir.
Ve bütün bir Antalya çam kokularına bezenir.
Kekik kokuları kaplar her yanı.
Ve toprak kokusu.
Kokuların en güzelidir.

Kasvetle yağmurun birleştiği anı hep sevmişimdir.
Nedenini bilmiyorum.
Garip bir duygu benimkisi.
Ruhumda hafif bir dinginlik baş gösterir.
Sessiz ve sakin bir ortam ararım kendime.
Kafamı dinlemek için.
Ve yağmurun yağışını seyretmek için.
Rakı, roka ve balık için.

Kasvetli ve ağır havalara yağmur eşlik edince rakı, roka ve balık gelir aklıma.
Cam kenarına oturup, yağmur taneciklerinin tıpırtısı eşliğinde rakı içmek, balık yemek ve roka ile damakta hoş bir lezzet yakalamak benim en çok keyif aldığım şeylerden birisi.

Sanırım akşama kadar yağmur düşecek Antalya’ya.
Belli olmaz.
Bakarsınız alabildiğine bir güneşte doğabilir.
Ama şimdilik böyle bir hava sezinliyorum.
Ve yağmur düşerse Antalya’ya akşam saatlerinde, rakı, roka ve balık olan bir masada olacağım.
Hem yağmurun sesini dinleyeceğim.
Hem de rakıyı keyifle yudumlayacağım.

Bu mevsimlerde balık tercihim ya hamsidir ya çinekopdur.
Önümüzdeki ay çinekop mevsimi biter.
Bir daha ki seneye.
Ama hamsi kış sezonu boyunca tezgâhlarda bulunuyor.
Tartışmasız en güzel balık olarak niteliyorum hamsiyi.

Eskiden tadını bile bilmediği hamsiyi sevgili eşim sayesinde sevdim.
İlk kez onun elinden yemiştim hamsiyi.
Halen dün gibi hatırlarım.
Henüz evli değildik.
Yalnız oturduğum bir bekâr evim vardı.
Ve eşim hafta sonları yanıma gelirdi.
Birlikte çıkar dolaşırdık hafta sonları.
Yine bir hafta sonu eve gelirken pazardan almıştı hamsiyi.
Söylendiğimi iyi hatırlıyorum.
O güne kadar hiç hamsi yememiştim.
Kulak asmamıştı Ayşe.
Ve akşama güzelce bir masa kurmuştu.
Nede çok hoşuma gitmişti.
Rakı, roka ve balık.
Ayrıca yanında yeşil bir salata.
Eşim başına nasıl bir bela aldığını kısa zaman sonra öğrendi.
Ama iş işten geçmişti.
Bir hafta sonu hamsi olmadı mı yemekte, bende başlıyor bir söylenme.

Güzel bir yağmur yağsa bu gün Antalya’ya.
Ve rakı, roka ve balık, hem de hamsi tarafından olursa hiç fena olmaz diye düşünüyorum.