Hakan Şükür, en iyisi, ısınamadığı milletvekilliğinden istifa etsin!

AKP iktidar olur olmaz, “değişim”, gündelik yaşamın bir parçası oldu.

“Değişim”, kulaklara hoş gelen, kullananın ağzına yakışan sözcüktü.. Yapılanlara baktığımızda, kendilerinin onayladığı işlere/ eylemlere/ girişimlere “değişim” etiketi yapıştırıldı. Onlara göre Türkiye, “değişim”le gelişti, serpildi, dünyada hak ettiği yeri aldı.

Aldı da aldı.

Türkiye, “ilk”ler ülkesi oldu.

“Değişim”in uzantısı olsa gerek, dün gece “Maraton” spor programında bir “ilk” daha yaşandı.

AKP İstanbul milletvekili Hakan Şükür, “Maraton”da yorumcu olarak arzı endam etti. Yorumculuk, bugün de sürecek, belki yarın da...

“Ne var bunda, eski futbolcu değil mi?” diye düşünen, üstelik bunu hararetle savunanlar olabilir.

Ama Hakan Şükür, bir milletvekili, onun yeri televizyon ekranı değil, Meclis. Asıl görevi dururken Maraton’da ne işi var? Dün onu stüdyoda gördük. Yarın öbür gün, sözgelimi Galatasaray’ın deplasman maçlarında da yorumcu sıfatıyla görmek, olağan işlerden mi sayılacak?

Meclis, ülke sorunlarını görüşürken, yasa yaparken Hakan Şükür, İstanbul’da gidecek LİGTV'de maç yorumlayacak.

Milletvekilliği, Hakan Şükür’ün yan işi mi yoksa?

Sözgelimi, hiçbir maddi getirisi olmayan, bir “kamu hizmeti” sayılacak “fahri görev”e izin verilmezken...

(İşte bir haber: Hakan Şükür'ün, 'özel izinle' futbol yorumcu olmasını Twitter'daki sayfasında yorumlayan CHP Yalova Milletvekili ve aynı zamanda fizik öğretmeni olan Muharrem İnce'den ise farklı bir tepki yükseldi. 2004 yılında Ankara'daki Ömer Seyfettin Lisesi'nde boş geçen fizik derslerine ücret talep etmeden girmek istediğini hatırlatan İnce, "Meclis Başkanlığı buna izin vermedi" dedi.

Muharrem İnce’ye böylesi bir hizmete “Hayır” denmesine karşın Hakan Şükür’e böylesi “akçeli iş” için “özel izin” vermek de neyin nesi oluyor?)

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, konuyla ilgili olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, yanıtlaması için verdiği yazılı soru önergesinde şu sorulara yer verdi:

“Hakan Şükür’ün bu anlaşmayı yaparken, sizin onayınızı aldığı doğru mudur?”,  “Hakan Şükür, kim ya da kimlerden izin almıştır?"

*****

“Hakan Şükür, kendine yakışanı, bildiği işi yapıyor” diyen olabilir.

Öyle düşünenlere, Atilla Kart'ın soru önergesinden bir bölüm:

"Bu birikimini Meclis zeminlerinde kullanması ve kamuoyunu bu anlamda bilgilendirmesi gerekir. Sorun , böyle bir faaliyetin milletvekilliği göreviyle bağdaşıp-bağdaşmadığı , ahlaki olarak doğru olup-olmadığı ve haksız kazanca yol açıp-açmadığı konusunda yoğunlaşmaktadır. Spor ve futbolda şike iddialarının yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönemde; iktidar gücü ve nüfuzuna sahip olan bir milletvekilinin, böyle bir faaliyetin içine girmesi beraberinde kaçınılmaz olarak spekülatif yorum ve değerlendirmeleri getirecektir.")

Milletvekilinin yapacağı/ yapmayacağı işler belli.

Tutukluyken 12  Haziran’da  milletvekili seçilen 8 kişi, Meclis’e dönmeyi beklerken, bunların dönmeleri için AKP ile CHP arasında bir “mutabakat metni” imzalanmışken, buna karşın o milletvekillerinin Meclis’e dönmesi için Meclis bir çözüm üretemezken...

Bir de bakıyorsunuz, Hakan Şükür’e “özel izin” çıkmış, Hakan Şükür de soluğu İstanbul’da Maraton programında almış.

Milletvekili Hakan Şükür, Meclis çalışmalarına katılmayacak, Maraton’un olduğu  günler, İstanbul’da olacak.

Olacak iş mi?

Demek ki oluyormuş!

Zaten bize “olacak”lar olmaz, “olmayacak”lar olur!

*****

“İlk”lerin yaşandığı bir ülke olduk gitti!

Bize, futbolseverlere bir “ilk”i yaşatan, futbolculuğuna toz kondurtmam diyeceğim Hakan Şükür’e, rahat çalışmak için düşen görev belli:

Milletvekilliğinde istifa etmek.

Olanlar gösteriyor ki, Hakan Şükür, milletvekiliğine ısınamamış!..


TURGUT ÇELİK/ Mersin