- Kategori
- Gönüllülük
HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA HALKIN SESİ OLABİLMEK

Haksızlıklar Karşısında Halkın Sesi Olabilmek; Halkı aydınlatarak bilgilendirmek ve halkın ilk bakışta göremediği gerçeklerin toplum tarafından fark edilip anlaşılmasını sağlamak bilim adamının, memleket aydınının, basının, meslek odaları birlik ve derneklerin olduğu kadar sosyologların, sosyal hizmet uzmanlarının ve eğitimcilerin de üzerlerine düşen bir görevdir.
Nerede bir haksızlık varsa (nerede rant elde etmek için çeşitli sektörlerde işgalcilik yapılıyorsa, nerede çevre talan ediliyor, nerede bir emek sahibinin sofrasından ekmeği çalınıyor, kursağından geçmesi gereken gıda geçirilmiyor, bebeğinin sütünden çalınıyor, alın teri döken işçinin güvencesi elinden alınıyor ve nerede insanımızı aptal yerine koyan fırsatçılar varsa ve nerede hayvanlara eziyet ediliyor, nerede çocuk hakları, insan hakları, hasta hakları ve birey özgürlüğü ihlal ediliyorsa) orada yasal bir yolunu bulup bunları yapanları enseletmek ve toplum içinde deşifre olmalarını sağlamak ortak sosyal bilincimizin, haksızlıklar karşısında sorumlu ve duyarlı insanlara yüklediği ayrı bir görevdir.
Hep Bir Ağızdan.. Hep bir ağızdan sürekli yapılan istekler bir gün mutlaka karşılık bulur..
“Tıklım tıklım otellerin 12 saat süreyle asgari ücrete çalıştırılan özel güvenlik görevlileri ve diğer personelin özlük haklarını “nasıl olsa kriz var asgari ücrete muhtaçlar, iş arayan çok, beğenmeyen işi bırakır gider, yenisi gelir.” diyerek Turizm emekçilerinin haklarını hiçe sayan otel ağalarını insafa çağırıyoruz.
Diğer taraftan..hep bir ağızdan ifade etmiliyiz ki..
“Kumsallarımız hepimizin serbestçe girip yararlandığı ortak zenginliğimizdir, kumsallar turizm işletmelerinin tapulu malı değildir,. toplumun ortak malıdır. Kumsala inşa edilmiş tesislerden paranızla hizmet almanıza izin vermeyerek, otel müşterisi olmanız gerektiğini ileri sürenlere kumsala kondurulmuş restoran veya benzeri tesislerin tapusunu sorun. Tapusu yoksa paranızla hizmeti satın alma hakkına sahipsiniz demektir. Kıyı şeridinde yaya geçişini engelleyen ve plajları bu suretle halkın yararlanmasına kapatan otel işletmeleri bir hak ihlali içindedirler.”
Bu yüzden hep bir ağızdan dile getirelim ve gidip üşenmeden kumsalların nimetlerinden yararlanalım. Başka türlü bu işler düzelmez.
“Özel plaj” adı altında etrafı çevrilerek kapatılmış tüm halkımızın yararlanması için kamuya açık plajlarımız, bir kısım turizm işletmeleri tarafından çeşitli yapılarla ticari kazanç adına işgal edilemez, oteller tarafından kumsal üzerinde kurulmuş restoran ve benzeri tesislerden, o otelin müşterisi olmasanız dahi sahildeki uzantılarından ihtiyaç duyduğunuzda paranızla yararlanma hakkına sahipsiniz.”
“Otel müşterileri için, denilerek kumsal üzerinde kurulmuş tesislerden yararlandırılmayıp geri çevrilmeniz halinde işletmeye şunu söyleme hakkına sahipsiniz. Öyleyse kumsalda ne işiniz var, kamuya açık alan burası, o halde bu hizmeti otelinizde vermelisiniz”
“Kumsal üzerine kurulmuş tesis yalnız otel müşterilerine hizmet ediyorsa kumsalı da sahiplenmiş demektir. Oysa kanunen bu mümkün değil. Ancak herkese hizmet veriliyorsa, bu tür yapılara kumsalda inşa edilebilir. Kumsalın tapusu otelin olamaz, olmuşsa bir göz yumma, bir ihlal söz konusu demektir.”
“Kıyı şeridinde yaya geçişini engelleyen ve plajları çevirerek bu suretle halkın yararlanmasına kapatan otel işletmelerinin sahipleri kanunlar çerçevesinde yaptırdıkları engelleri kaldırıp halkın parası ile hizmet alabileceği kumsaldaki tesisler ve restoranlar olarak yeniden yapılanmaları ile ancak yöre ziyaretçilerine ve yöre halkına yapılmakta olan haksızlık giderilmiş olacaklardır.” Bunun sağlanması her şeyden önce yerel yönetimlere ve turizm bakanlığına bağlıdır.
BİR ÇÖZÜM YAKLAŞIMI OLARAK, ORTAK SOSYAL BİLİNCİN ORTAK SESİNİ BULABİLMEK VE ORTAK SESİ OLUŞTURAN MESAJLARIN ÖNEMİ :
Birtakım sosyal ve çevresel sorunlar zamanla insanda öfke ve kızgınlık yaratır. Bireysel ve toplumsal beklentilerin sayısı arttıkça ve beklentilere olan ihtiyaç yoğunlaştıkça artan öfke, kimi zaman yerini güvensizlikle beraber boş vermişliğe bırakırken, kimi zamanda yakın sosyal çevremizi ve olayları doğru algılama yeteneğimizi çeşitli biçimlerde olumsuz etkilemeye başlar. Böylece top yekun bir sosyal travma formaları döngüsü yaşanmaya başlar ve yeni sorunlar baş gösterir.
Bu olumsuz yansımaların çaresi, güvensizliği giderici çözümler üretmede ve bu çözümleri bilgilendirerek paylaşmakta bununla beraber bilimsel ve akılcı çözümleri yaşama geçirmekte yatmaktadır.
Bu konuda önemli engeller ise, beklentilerin ve ihtiyaçların öncelikli olarak gündeme gelmemesi ile kamuoyunun ortak sosyal bilincinin yeterince oluşmamış ve ortak bir sese ulaşılmamış olmasıdır.
Bu engellerin aşılması, kamuoyunun ortak sosyal bilincini oluşturacak ortak sesin bulunması ve bu sesin çözüme ulaşılıncaya dek seslendirilmesi ile kolaylaşır. Sosyal bilincin ortak sesine sağlıklı bir biçimde ulaşıldığında ortaya çıkan ürün, ilk görünüşte bize bir slogandan ibaret gibi görünür, oysa slogan niteliğindeki mesajların temelinde yatan ana fikir toplumu yönlendirme gücüne sahiptir. Diğer bir deyişle sürekli dile getirilen toplum tarafından benimsenmiş mesajlar, toplumsal telkin niteliği taşır. Bu telkin toplumu zamanla etkisi altına alarak gün gelir sosyal yaşantıları, siyasal, kültürel ve sanatsal gelişmeleri şekillendirir. Yeni politikaların oluşması ve toplumsal algının yönü ve düzeyini belirlemek de bu sıkça ifade edilen mesajların beslediği ana fikirlerle kolaylaşır.
Sloganlaşmış mesajlar; eğer, toplumun ortak bilincinin ortak sesini vurgular ve geniş ve etkin kesimlerce benimsenir ise, çok etkili bir sivil toplum gücü olarak kullanılabilir. Bu gücün kontrolü, toplumda sevilen, güvenilen toplum liderlerinin, bürokratların, siyasi parti temsilcilerinin, sanatçıların ve medya kuruluşlarının bir bütün olarak ortak sesi oluşturan sloganlaşmış mesaja sahip çıkması ile ve mesajın benimsenmiş bir hedef olarak toplumda kabul görmüş bir anlayış olarak görülmesi ile sağlanabilir. Bu gücün toplumun refahına ve yaşam kalitesine uygun amaçlar için kullanılması halinde sosyal gelişmişlik düzeyi, yaşam kalitemiz yükselmiş ve böylece bir kısım sosyal sorunlara çözümler geliştirilmiş olacaktır.
Sloganlaşmış mesajların toplumun sosyal refahına ve yaşam kalitesine hizmet edecek biçimde uygun hedefler içermesi, mesajın sağlıklı bir biçimde doğru bilginin üzerine inşa edilmesiyle ve sebep-sonuç ilişkilerinin doğru ölçülmesiyle mümkündür. Mesajın yönetilmesi çok yönlü kültürel, sosyal, sanatsal ve çevresel desteğin alınmasıyla sağlanabilir. Aksi halde cılız bir mesaj olarak kaybolur gider. Mesajlar yasalara uygun ve kamu oyunu incitmeyecek ifadeler taşımalıdır. Etkili mesajların keşfedilmesi mevcut sorunların titizce araştırılmasıyla ortaya çıkarılmalıdır.
İnce elenip, sık dokunduktan sonra topluma yararı olacak ortak sesi’in mesajlarının belirlenmesi ile hep bir ağızdan toplum tarafından dile getirilmeye başlanan benimsenmiş klişe ifadeler zamanla etkisini göstermeye başlayacak ve sosyal sorunların çözülmesi ve yeni politikaların oluşturulması söz konusu olabilecektir.
Ortak sosyal bilincin sağlıklı bir temelde ortak sesi oluştuğunda, medya araçlarında yer bulmaya başlayan mesaj, bireylerin bakışının soruna odaklı hale gelmesini ve sosyal duyarlılığın, vatandaşlık bilincinin gelişmesini destekleyecektir. Bu destek bireyleri kişisel haklarının korunması ve geliştirilmesinde rol almaya cesaretlendirecektir.
Öyleyse; sağlıklı mesajların keşfedilmesi ve geliştirilmesi için gözlem ve izlenimlerin araştırma ve incelemeye dayalı bir süreçten beslenmesi zorunludur. Sorunun toplumun gereksinimleriyle ilgili yeniden değerlendirilmesi ile verilmesi gereken mesaj belirlenebilecektir. O zaman, sosyal sorunların, birey ve topulumun beklentilerinin çözümünde ortak sesi oluşturacak mesajları gündeme getirmek yararlı olabilecektir. Daha önemlisi bir takım kişisel ve sosyal hakların elde edilmesi için de mesaj veren sloganların geliştirilmesi söz konusu olacaktır.
Sonuç olarak, “Hep bir ağızdan” ifade edilecek mesajların beklenti ve ihtiyaçların karşılanmasına hizmet etmesi için sosyal söylemlerin ortak ses olarak paylaşılması gerekecektir. Örneğin çevre sorunları ile ilgili bir mesaj geliştirilip yaygınlaşması, çevre sorunlarına duyarlılığı artıracaktır. Bir başka örnek “Dumansız Hava Sahası” afişlerinin toplumda oluşturduğu olumlu duyarlılığı gösterebiliriz. Bu hem bir duyarlılığın gelişmesi hem de bir desteğin toplum tarafından algılanmasına yol açmıştır. Böylece toplum sağlığına ilişkin bir ortak ses bulunmuş ve benimsenmiştir.
O zaman diyorum ki; “Dumansız Hava Sahamızı Koruyalım” afişlerinde olduğu gibi bir mesajın topluma verdiği hedef gibi, bir çok alanda gereksinim duyulan mesajın topluma ulaşıp yarar sağlaması için, öncelikle sosyal ve çevresel sorunlara yönelik mesajlar içeren sloganlaşmış söylemler oluşturmalıyız. Burada afişlemeden bahsetmiyorum. Esas olarak afişlemeksizin benimsenmiş, bir ortak sosyal bilincin oluşturduğu sesin mesajının belirlenmesinden bahsediyorum. Bu mesajların belirlenmesi herkesden önce sosyal hizmet uzmanlarına, sosyologlara, yazarlarımıza, aydınlarımıza, akademisyenlerimize ve politikacılarımıza düşmektedir. Bu anlamda sosyal hizmet uzmanı olarak bu tür toplumsal yararı olabilecek mesajların belirlenmesinde çeşitli sosyal ve çevresel sorunların yaşandığı yaşam alanlarına ilişkin gözlem, izlenim ve değerlendirmelerim ışığında elbette çok sayıda önerimiz olacaktır.
Ağustos 2009 Antalya