- Kategori
- TV Programları
Halk Arenası - Muharrem İnce Uğur Dündar'ın Karşısına Gelince...

11 Mayıs 2018 Halk Arenası Programı
Uğur Dündar, Türk televizyonculuk tarihinin en büyük isimlerindendir. Halk Tv’ye geçtikten sonra adını “Halk Arenası” olarak değiştiren “Arena” isimli programı ise belki dünya televizyonculuk tarihinin en uzun soluklu olmasına rağmen gördüğü ilgi hiçbir zaman azalmayan programlarından olsa gerek.
Dün akşam tarihi bir Arena programı daha izledik. İki sebeple tarihiydi. Birinci sebep, bugüne kadarki en yüksek sayıda izleyici önünde gerçekleştirilen bir tartışma programı olması yönüyle belki dünyada ilk olmasındandı. İkinci sebep de, Türkiye’nin parlamentarizmden başkanlığa geçiş dönüm noktasında iddialı adaylardan biriyle gerçekleştirilen ilk önemli seçim röportajı niteliğiydi.
Programı izleyenler, “Uğur Dündar” olabilmenin, gerçekten derin bir birikim, izleyiciye saygı, sevgi, meslek ilkelerine bağlılık, görevde titizlik ve işine gösterilen özende yarım asırlık deneyime rağmen en küçük bir boş vermişliğe şans tanımama tutum ve kararlılığının bu başarıdaki rolüne bir kez daha tanıklık etmişlerdir. Kendisine bir kez daha hayranlık ve şükran duygularımızı ifade etmenin borç olduğunu düşünüyorum.
Programın konuğu CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı sn. Muharrem İnce’ydi.
Muharrem İnce, CHP yönetiminin uzun arayışları ve anlaşılıyor ki bir hayli tereddütlerinden sonra adaylık başvuru süresinin bitimine bir gün kala ve galiba biraz zoraki olarak aday gösterdiği bir isimdi. Bir önceki seçimde yaşanan Ekmeleddin İhsanoğlu fiyaskosundan sonra Abdullah Gül ismi etrafında benzer bir deneyime maruz kalma endişeleri yaşatılan CHP tabanı, Muharrem İnce’nin adaylığıyla derin bir oh çekti. Korktuklarının başlarına gelmemesinden büyük mutluluk duyan CHP tabanı sn. İnce’nin adaylığına destek verme niyet ve desteğini Halk Arenası programına onbinlerle ifade edilebilecek kitlesel katılımıyla da ortaya koydu.
Biz de benzer duygular içinde sn. İnce’nin adaylığıyla umutlanmış bir yurttaş sıfatıyla ilk günden itibaren kendilerini yakından izlemeye koyulduk. Sn. İnce, adaylığının açıklanmasıyla birlikte koşturmaya başlamış, birkaç gün içinde Ankara’dan Yalova’ya, Edirne’den Hakkâri’ye, Rize’den Antalya’ya boy göstermeye başlamıştı.
Süre kısıtlıydı. Bir yandan, kısıtlı propaganda olanakları nedeniyle eleştiride insaflı olma anlamında kendilerine şans tanınması gerektiğini, ama öte yandan gördüğüm hatalarını kayda geçirmenin, ola ki bu kısa sürede başka benzer hatalardan kaçınmasına vesile olabilmesi umuduyla dillendirilmesinden geri kalınmamasının uygun olacağı, ikilemi arasında bocaladım. Programı izledikten sonra sürecin bu ana kadarki kısmında gördüğüm bazı hataları ifade etmekte yarar gördüm.
Arena Programı konuğu sn. Muharrem İnce, siyasetteki deneyimi itibariyle sn. Uğur Dündar’ın gazetecilik mesleğindeki deneyimleriyle belli ölçüde mukayese edilebilecek derecede birikime sahipti denebilir. Ancak şu ana kadarki performansı ve programdaki etkililiğiyle nezdimizde yeterli güveni yaratabildiğini söylemekte güçlüğümüz olduğunu belirtmek isterim.
Öncelikle Arena programında bıraktığı izlenim itibariyle “yetersiz” bulduğumu ifade etmeliyim.
Program 3 saat sürdü. Bu 3 saatlik süre zarfında izleyicilerin ortak hafızasında kolaylıkla anımsanabilecek 3 cümleyle yer edinebildiğine dair kuşkularım var. Sevgili okurlarımdan programı izlemiş olanların programdan akıllarında kalmış olanları 3 cümleyle ifade etmeye çalışmaları durumunda ne demek istediğimi anladıklarından eminim.
“Parayı nereden bulacaksınız diyorlar… Sarayın ışıklarını kapatırım…” demekle, “israf” tezine güçlü bir vurgu yapılmış olabilir ancak bu cümleyle, vaadlerin kaynağına inandırıcı bir açıklama getirilememiş olduğu da ortada. Tüm program boyunca, istihdama, vaat edilen harcamalara, hangi somut yatırım projesiyle ulaşılacağına dair tek bir söyleme yer verilmedi.
Eğitime yapılan özel vurgu bağlamında dahi bu eksiklik göze çarpıyordu.
Bu yetersizlik duygusunu, geçen bir haftalık sürede gözüme batan bazı hatalı davranışlarıyla birlikte değerlendirdiğimde, hele de güçlü rakibi sn. Erdoğan’la başa çıkmasında büyük zorluk bulunduğu düşüncesine kapıldığımı belirtmek zorundayım.
Bir kere sn. İnce’nin adaylığının açıklandığı törende yaptığı konuşmada partisine dönük ağır söz ve ithamlara “daniskasıyla” mukabele edebileceğine dair taahhüdüyle ilgili olarak şu ana kadar hayal kırıklığı yaratmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu anlamda sn. Yılmaz Özdil’in kendisine yönelttiği şu ana kadarki ilk ve tek etkili eleştiri karşısında gösterdiği alınganlık ve konu hakkında sn. Uğur Dündar’la iddialaşma çabası, yarın hasbelkader Cumhurbaşkanı olursa, eleştirilere karşı dayanıklılık ve hoşgörü marjının darlığını ortaya koymuştur.
3 saatlik program süresi içinde, karşı karşıya olduğu görevin ağırlığı ve ciddiyetiyle orantısız bazı yersiz esprilerde dozu ayarlayamama durumunu heyecanla veya deneyim yetersizliğiyle açıklama olanağımız maalesef yoktur. “Sn. Genel Başkana, senden 2 kez genel başkanlık koltuğunu istedim vermedin, şimdi Cumhurbaşkanlığı koltuğunu veriyorsun… dedim…” şeklindeki, (tabirimi mazur görün) “hafif” esprilerin, adayı tanımak için ekran başına geçmiş geniş kitleler nezdinde bir karşılığı yoktur.
3 Saatlik program boyunca sn. İnce’den, parlamenter sisteme geri dönüleceğinin taahhüdünü de işitmedik. Anlaşılıyor ki, seçileceğine olan inancının artmasıyla birlikte “ben”e olan eğilim belirleyicilik kazanmaya başlıyor.
Fazla detaylandırmadan ve uzatmadan ifade etmeliyim ki, Halk Arenası programında çizilen imajı yetersiz buldum.
Bu yetersizliği, geçen birkaç günlük süreçte itici bulduğum 2 hatalı söylemle birlikte değerlendirdiğimde, sn. İnce’nin kendisini hızla gözden geçirip kalan kısa propaganda döneminde kendine bir çeki düzen vermesi ihtiyacı bulunduğunun anlaşılmasına vesile olmasını diliyorum.
Sn. İnce, 100 bin imza arayışında olan aday adaylarına destek olmak için “CHP’lilere talimat veriyorum, gidin ve imza verin…” şeklindeki söylemiyle haddini bir nebze aşmıştır. Kendisi CHP’nin Cumhurbaşkanı adayıdır ancak CHP’lilere “talimat verebilecek” bir konumu yoktur.
Yine Sn. İnce, CHP Genel Merkezi asansöründeki sıkışıklıkla ilgili olarak asansörde bulunan herkesin derhal kendisine yer açmak için asansörden inmeleri gerektiğine dair beklentisinin gerçekleşmemiş olması üzerine, hiç biri kendisinden yüksek olmayan ancak aşağıda da bulunmayan bu partilileri düşüncesizlik ve sorumsuzlukla itham edecek şekilde, “CHP’nin niye iktidar olamadığı anlaşılıyor” diye aşağılamasında isabet olmadığı da gerçektir.
Halk Arenası programında izlediğimiz sn. İnce’nin nezdimde yarattığı izlenim şimdilik böyle…
Yazımızın kendilerine ulaşması ve dolayısıyla yararlı olması umudumuz yok da, bizimkisi, işte böyle kendi kendimize gelin-güvey olma…
Sn. İnce’ye başarılar, Sn. Uğur Dündar’a sağlıklı nice “Arena” başarıları dolu uzun yıllar dilerim.
Kenan IŞIK