Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '13

 
Kategori
Seçim
 

Halkımızın tercihleri ne kadar doğru?

Halkımızın tercihleri ne kadar doğru?
 

venturebeat.com


Bir tarihte Aziz Nesin halkımızın % 60 ının aptal olduğunu söylemişti. Bazı kesimler ise bu oranı az bulmuş, bu oranın % 95 e kadar çıkabileceğini ileri sürmüşlerdi. Bu aptallık oranının temelinde ise zekadan çok eğitim olduğunu söyleyebiliriz. Bunun sonucunda da  Türkiye'yi gerçekten yönetebilecek kişilere oy vereceklerin oranının çok yüksek olmadığı ortaya çıkacaktır. 
 
Şimdi bu terimleri biraz yumuşatarak halkımızın tercihlerinde mantığından çok duygularını kullandığını ispat etmeye çalışayım. Bunun için de önce  40 yıl geriye gidip, oradan günümüze gelmek istiyorum.
 
4 Mayıs 1972 tarihinde Türk siyaset tarihinde büyük bir değişim yaşandı. Atatürk'ün silah arkadaşı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, partisinin olağanüstü kongresinde parti meclisinde Bülent Ecevit'e karşı kaybedince 8 Mayıs 1972 yılında 34 yıldır görev yaptığı CHP genel başkanlığından, daha sonra da CHP üyeliğinden ve milletvekilliğinden istifa etmesi üzerine CHP Genel Başkanlığına Bülent Ecevit seçildi. Ecevit, köylü kasketi, mavi gömleği ve şiirsel konuşmaları ve  kendisine takılan "Karaoğlan" lakabıyla bir anda Türk siyasetinde  fırtına gibi esmeye başladı.  
 
Ekim 1973 seçimlerinde CHP % 33,29 oy oranıyla birinci parti olarak 450 milletvekilinden 185 ini almasına rağmen tek başına iktidar olamadı. Çünkü o zamanlar şimdiki gibi % 10 barajı yoktu. Hemen bir kıyaslama yapayım. Baraj sisteminin uygulandığı 2002 seçimlerinde AKP % 34.43 oranında oy almasına rağmen 550 milletvekilinden 365 ini kazanarak tek başına iktidar olmuştu. 
 
Uzun görüşmeler sonunda CHP istemeye istemeye Milli Selamet Partisiyle koalisyon yapmak zorunda kaldı. 
 
Ecevit iktidara gelir gelmez ABD ye kafa tutmaya başladı. 12 Mart 1971 darbesi sonrasında, ABD'nin baskısıyla, Türkiye haşhaş ekimini yasaklamıştı. 1973'te iktidara gelen Ecevit, haşhaşın yeniden ekilmesine karar verdi.  Ardından Kıbrıs'da Sampson Darbesi sonunda Ecevit hiç tereddüt etmeden yasalardan kaynaklanan hakkımızı kullanarak 74 Kıbrıs Barış harekatını yaptı. Ancak ABD benim sattığım silahlarla kafana göre saldıramazsın mantığıyla Türkiye'ye ambargo koydu. "
 
Kıbrıs barış harekatı sonunda Ecevit'in popülaritesi oldukça artmıştı.
 
Şimdi  bir an için siyasete nokta koyup, o tarihlerde Türkiye'nin ilk defa  katıldığı Eurovision şarkı yarışmasına parça seçimi için yapılan oylamadan söz edeyim. 
 
Eurovision'a gidecek şarkı ve şarkıcının belirlenmesinde % 50 juri, % 50 ise halk oylaması sonuçlarının ortalaması alınıyordu. Parçaların içinde Ali Rıza Binboğa'nın seslendirdiği "Yarınlar bizim" adlı bir parça vardı. Bu parça bir askeri marşa benziyordu ve o yarışmaya katılabilecek bir parça niteliğinde de değildi. Ama halkımız oylamada bu parçayı birinci seçti. Daha sonra o parçayı CHP seçim mitinglerinde kullanmak istediyse de Ali Rıza Binboğa bu parça bir partinin değil, bütün millete hitaben yazılmıştır diye buna izin vermemişti. Ancak parça seçiminde jurinin de puanı etkili olduğu için Eurovision şarkı yarışmasına Semiha Yankı'nın "Seninle bir dakika" adlı parçası katılmıştı. Hoş o parça da sonuncu olmuştu ama, biliyorsunuz o oylamalar genelde politik ağırlıklı oluyordu. 
 
Kıbrıs Barış harekatından sonra Ecevit Erbakan'la anlaşamayınca, koalisyonu bozup, erken seçime gitmek istedi. Ancak diğer partiler erken seçime gitmeyerek Milliyetçi Cephe hükümetini kurdular ve bu hükümet 1977 seçimlerine kadar görevine devam etti.
 
1977 yılındaki seçimlerde ise bu defa CHP % 41,39 oranında oy almasına ve 213 milletvekili çıkarmasına rağmen yine tek başına iktidar olamadı. Ecevit'in bu kadar fazla oy almasının en büyük nedeni tabii ki Kıbrıs Barış Harekatıydı. Ülke o tarihte iyi idare edilemiyordu. Enflasyon almış başını gitmiş, sağ sol olayları da her geçen gün artıyordu. 
 
Ancak Ecevit belki de siyasi hayatının en büyük hatasını yaparak 1977 nin sonunda AP den 13 milletvekilini transfer ederek ve hepsine bakanlık vererek iktidar oldu ama bu ülkeye pahalıya patladı. Tüp, yağ, benzin kuyruklarıyla millet en zor günlerini yaşadı. Tabii burada ABD ve sermaye çevrelerini karşısına almasının etkisi büyüktü. 
 
Ara seçimleri kaybettikten sonra hükümetin istifasını veren Ecevit'in AP den transfer ettiği ve bakan yaptığı iki kişi daha sonra yüce divanda yargılanarak hüküm giydiler. Sonra AP nin kurduğu azınlık hükümeti ve 12 Eylül 1980 darbesi....
 
1983 seçimleri için kurulan partiler ısmarlama partilerdi. Ancak 3 parti başkanı içersinde en sempatik geleni Turgut Özal'dı. MDP nin başkanı asık suratlı emekli bir  generaldi. SHP başkanı da öyle tanınmış bir kişi değildi. Üstelik Evren'in MDP yi desteklemesi ters tepki yaptı ve halkımız da duygusal bir kararla ANAP ı tek başına iktidar yaptı. Zaten daha sonraları Özal'ın partiden ayrılmasıyla ANAP da kayboldu gitti. 
 
Aynı şekilde Demirel Cumhurbaşkanı olup, DYP nin başkanlık seçimlerinde duygusal davranan DYP li delegelerdi. Nedense o kadar deneyimli siyasetçi varken, sadece kadın olduğu için Tansu Çiller genel başkan seçildi. İktidardaki partinin Genel Başkanı da otomatikman Başbakan oldu. 
 
Ancak ekonomi profesörü olduğu söylenen Çiller resmen ekonominin içine etti. Gecelik faizlerin % de 1000 leri geçtiği, 3 aylık hazine bonolarının % 200 faizle alıcı bulduğu bir ekonomide bir milyon doları olan kişinin 3 ay sonra 1,5 milyon doları oluyordu. 
 
1995 seçimlerinde ise  Erbakan'ın Refah partisi birinci parti olarak çıktı. Her zaman din faktörünü öne sürerek oy toplayan Erbakan denenen diğer partilerin beceriksiz çıkması üzerine ilk defa Çiller'le koalisyon yaparak başbakan oldu.
 
Aslında halkımız partilerden ziyade parti başkanlarına oy veriyor. Özal'ın ölümünden sonra ANAP genel başkanlarının, Demirel'in Cumhurbaşkanı olmasından sonra Çiller'in beceriksizliği Erbakan'ı ön plana çıkarmıştı. Bu defa DSP ve CHP de meclise girmişti. 
 
28 Şubat sürecinden sonra, Çiller başbakanlık beklerken Demirel'in hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a vermesi ve kilit noktada bulunun Deniz Baykal'ın 49 milletvekiliyle dışardan destek vererek kurulan hükümet, Deniz Baykal'ın verdiği gensoruyla düşürüldü.
 
1999 yılı seçimlerine ise DSP genel başkanı Bülent Ecevit'in kurduğu aslında bir erken seçim hükümeti olan azınlık hükümetiyle girildi.  Bu hükümet 11 Ocak 1999 ile 28 Mayıs 1999 arasında görev yapmıştı. Yalnız bu hükümet zamanında ilginç bir olay oldu. PKK'nın başı olan Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999'da yakalanıp, Türk yetkililere teslim edildi. 
 
Burada bir anımı yazmak istiyorum. Anayasaya göre genel seçimlerden önce 3 tane bakan istifa eder ve yerlerine bağımsız bakanlar kısa bir dönem için görev yaparlar. Ecevit'in kurduğu hükümet ise bir seçim hükümeti olduğundan Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları bağımsız olarak hükümette görev almışlardı. Bizim bankada yakın  çalıştığımız hukuk müşavirimiz Selçuk bey vardı. Kendisi Hukuk fakültesinde öğretim üyesiydi. Bir gün yanımdayken rektörlüğe telefon etti. Telefon sonunda bana "Beni dekan olarak seçmemişler" demişti. Ancak o Selçuk bey Ecevit'in kurduğu  o azınlık hükümetinde Çiller'in kontenjanından Adalet Bakanı olarak atanmıştı ve onun zamanında da Apo yakalanmıştı. Galiba daha sonraki yıllarda kendisine devamlı bir koruma vermişlerdi. 
 
Aponun yakalanması ise DSP oylarına olumlu etki yaptı ve 1999 seçimlerinde en yüksek oyu alan Ecevit, MHP ve ANAP'la koalisyon kurarak başbakan oldu. Burada yine halkımız duygusal davranarak DSP yi birinci parti yapmıştı. 
 
Ancak 2001 yılında Ecevit'in kendi seçtirdiği Cumhurbaşkanı ile bir anayasa kitapçığı fırlatma bahanesiyle bir ekonomik kriz meydana geldi ve döviz bir günde iki misline yükseldi. Tabii ki kitapçık bahaneydi ve esas olan ekonominin bozuk olmasıydı. Daha sonraki aylarda Kemal Derviş'in ABD dan gelip, bakan olması ve ekonomide sabit kurdan esnek kura geçmesi, ekonomiyi rayına oturttu, ancak iktidardaki partiler büyük bir yara almıştı. 
 
Bu dönemde MHP Genel Başkanı Bahçeli erken seçim istedi ve Meclis de erken seçim kararı aldı. Ecevit ise hastalanmıştı ve yerine geçecek bir lider de yoktu. İsmail Cem, Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş in kuracağı YTP il anlarda bir umut olmuştu ancak Kemal Derviş CHP den milletvekili adaylığını tercih edince bu umut da söndü.
 
2002 seçimlerinde iki parti lideri ön planda yer alıyordu. Bunlardan biri Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile  ülkenin gelmiş geçmiş en büyük sahtekarlarından biri olan Cem Uzan'ın Genç Partisiydi. 
 
Merkez parti sloganıyla ön plana çıkan Ak Parti birinci parti olurken, sahtekar Cem Uzan'ın Genç partisi ise % 7 nin üzerinde oy almıştı. Eğer % 10 baraj şartı olmasaydı Genç parti TBMM'nde grup kuracak kadar milletvekili çıkarabilecekti. 
 
2.285.000 oy alan Genç  parti mitinglerine İbrahim Tatlıses gibi sanatçıları getiriyor ve orada kumanyalar dağıtıyordu. Bizim halkımız beleş konser, beleş yemek olunca oylarını esirgemezler. Bu nasıl duygusallıksa artık....
 
% 10 barajının bugüne kadar hiçbir partiye bu kadar avantaj sağlamamıştı. Çünkü 1977 seçimlerinde % 41 in üzerinde oy alan CHP iktidar olamazken, Ak Parti aldığı % 34,43 o oranıyla 365 milletvekili çıkararak iktidar oldu. Zaten parlamentoya iki parti girmişti. Diğer parti ise aldığı % 19 oy oranıyla 177 milletvekili çıkaran CHP idi. 
 
Ak Parti iktidara ilk geldiği dönemde hem içten hem de dıştan büyük bir destek gördü. Kemal Derviş'in ekenomik politikasını devam ettirmesi yanında, özelleştirmelerin yapılması ve ülkeye kaynağı belli olmayan paraların girmesi, sonucunda enflasyon kontrol altına alındı ve yapılan kömür, erzak yardımları ile partinin tabanda iyi bir şekilde çalışmalarını sürdürmesi Ak Parti'yi bugünkü günlere getirdi. Ak Parti günümüzde ise partilerine üye olacaklara bedava yurt imkanı vermek için üniversiteler önünde dükkan açmış durumda. 
 
Şimdi siyasete tekrar bir nokta koyalım. Halkımızın yaptığı başka bir seçime geçelim. Bu yıl "O ses Türkiye" diye bir yarışma yapıldı. Bu yarışmanın finaline ise  iki ses kaldı. Bir tanesi her türlü parçayı mükemmel söyleyen Ayda, diğeri ise Ahmet Kaya'nın çakması ve taklidi olan Mustafa Bozkurt adlı bir şarkıcıydı. Tamamen Ahmet Kaya tarzında şarkı söyleyen bu kişi halkımız tarafından birinci seçildi. Yani Türkiye'nin en iyi sesi bu kişi olmuştu. Tabii çok doğal. Çünkü günümüz modası Kürt açılımı. Geçmişte Ahmet Kaya'ya haksızlık yapıldığını düşünen halkımız bu seçimlerde SMS lerini bu kişinin çakması için kullanmışlardı. İşte bu da ayrı bir duygusallık.
 
Önümüzdeki seçimlerde ise Ahmet Kaya'nın çakmasını seçen bu kişiler seçimlerde iktidara gelecek partiyi seçecekler.
 
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Halkımızın içersinde Türkiye'yi gerçekten yönetebilecek kişilere oy vereceklerin oranının çok fazla olmadığını tahmin ediyorum.
 
Bilmem yanılıyor muyum?
 
 
 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..