- Kategori
- Hamilelik Öncesi
Hamile Kadın Ne İster?
hamile kadın, hamile, gebe, hamilenin istekleri
Ey koca! Ey erkek arkadaş! Ya da yaşamındaki hamile kadını anlamak isteyen sevgili okur!
Eczaneden satın alınan test evde yapıldı. Gözlerini yuvalarından oynatan “iki paralel çizgi” çıktı. Bir de doktara gidildi ve teyit edildi. Tebrikler! Hayatınız daha önce olmadığı kadar değişmek üzere. Belki de bir baba, dayı, amca ya da dede oluyorsun.
Hamilelik, kadın hayatında çok özel bir dönem. Önündeki 9 ay boyunca o yıllardır tanıdığın kadın gidecek. Yerine fiziksel ve duygusal olarak tamamen farklı birisi gelecek. Daha önce baba olmuşsan belki yaşanacaklar hakkında bir fikrin olabilir. Ancak bu duyguları ilk kez tadıyorsan sana müthiş bir hizmetim var:
Hayatındaki hamile kadını anlamak ve onun suyuna giderek, kalbini kazanmak için harika bir el kitabı: Hamile kadın ne ister?
Hamile kadın en önce sağlıklı bir çocuk doğurmak ister. Kiminin gönlünden kız, kiminin gönlünden erkek geçer. Kimisi için de cinsiyeti hiç farketmez. “Sağlıklı olsun, eli-ayağı düzgün olsun da ne olursa olsun” der…
Hamile kadın uyumak ister. Gece, gündüz, kısa ya da uzun… Kafası sürekli yastık arar. Belki de önündeki uzun ve yorucu aylara bir hazırlıktır bu. Şöyle gerine-gerine, rahatsız edilmeden, uyanınca yapılacak işleri dert etmeden uyumak ister. Hamileliğin ileri aylarında karın üstü yatmak ister. Kocaman karnı izin vermez. Hatta çocuğun dolaşımı etkilenmesin diye sırt üstü bile yatamaz. Aylarca ya sağa, ya sola dönerek, uyuşan bir kalçayla uyumak durumunda kalır… Sarıldığı yastıkların onu rahat ettirmesini ister. Ha bir de gece boyunca zırt-pırt gelen çişi yüzünden bunalıp, mümkün olsa sonda taktırmak ister.
Güzel olduğunu, hamileliğin ona yakıştığını duymak ister. Cildinin parladığını, yüzüne bir sakinlik geldiğini, gözlerinin ışıldadığını söylemeni diler. Karnındaki o yuvarlağın çok güzel durduğunu, hala seksi olduğunu duymak ister.
Hamile kadın çalışıyorsa, onu son dakikaya kadar çalışmak zorunda bırakan çatlak bir patronu olmamasını, hamilelik ve süt iznini dilediği gibi kullanabilmeyi diler. Sırf hamile olduğu için ikinci sınıf çalışan muamelesine tabi tutulmamayı, anne olduğu için terfi şanslarını kaçırmamayı bekler.
Gittikçe büyüyen bedenine uyacak ve içinde şık hissedeceği kıyafetler ister. O kıyafetleri her yerde arar, bulamaz. Bazen de sadece 9 ay giyeceği kıyafetler için para harcamak istemez. Kocamın/sevgilimin tişörtleriyle idare ederim der. Tam da o sırada önem verdiği bir partiye ya da bir arkadaş toplantısına davet edilir. Hazırlıksız yakalandığı için, mecburen yine beli rahat olan o meşhur siyah pantalonunu ve robadan bluzunu giyer. Bu kıyafeti daha önce bin defa giymiş olsa da içinde güzel durduğunun söylenmesini ister. Çocuğunu doğurduktan sonra da en kısa zamanda eski kıyafetlerinin içine girebileceğini düşünmek ister.
Hamile kadın ilk aylarda öğürmeden, burnunu tutmadan yemek yiyebilmek ister. Soğan konulmadan yapılan ne kadar az Türk yemeği olduğunu düşünerek hayıflanır. “Keşke bir ahçım olsa da istediğim yemekleri pişirse ya da hep dışarıda yesek de hiç yemek yapmak zorunda kalmasam” diye fantezi kurar. Tüm hamileliğini pilav ve makarna ile geçirirse, 9 ay sonra 1000 kilo olmayacağını ummak ister. Sonraki aylarda iştahı açılınca, kimsenin yediğine karışmamasını, kilolarıyla ilgili yorum yapılmamasını ister. Kış gecesi karpuz, yazın kestane, gece 12'de tüm manavlar kapanınca çilek, kahvaltıda lahmacun yemek ister. Canı çektiği yemekleri nazlanmadan bulup getiren bir kocaya sahip olmak ister. Sarelle kavanozuna kepçe girebilmesini ister.
İlk hamileliğiyse iyi bir anne olacağına inanmak ve bunu yakın çevresinden de duymak ister. Başka çocukları varsa hepsine zaman ayırabilmeyi, onlara eşit ve adil davranmayı ister. Diğer çocuğu küçükse “bebek doğduğunda birinin ağlaması öbürünün uykusunu bozmasa bari” diye umar. Kocasının gece bebeği sallamasını, altını değiştirmesini bekler. Annesinin çocuk bakımında ona yardım etmesini ister.
Sokağa çıktığında her yabancının izin almadan karnını mıncıklamamasını ister. İnsanların hamilelikle ilgili “sen şimdi iyisin, bir de doğurunca gör” ya da “ayyy, karnı burnunda, bu haliyle dışarıya çıkmış” gibi garip yorumlarını kendine saklamalarını ister. Otobüse bindiğinde kendisine yer verilmesini bekler.
Kocasının/sevgilisinin ona ekstra nazik, anlayışlı ve ilgi dolu davranmasını ister. Geçeceği kapıların tutulmasını, elindeki en ufak bir yoğurt poşedinin bile taşınmasını, akşam ayaklarını uzattığında hiç sorulmadan ayak masajı yapılmasını ister. Beklenmedik günlerde kapıyı açtığında karşısında bir buket çiçek ya da bir paket çikolata görmek ister. Emailinde ya da buzdolabının üzerinde küçük aşk notları bulmak ve pazar sabahları sırt ağrısıyla değil, koca busesiyle uyanmak ister. Hamileliğin sadece güzel anlarında değil, zor anlarında da destek olan, midesi bulanıp tuvalete koştuğunda ardından gelerek saçlarını şefkatle tutan bir koca ister. Yaşadığı duygu fırtınalarını anlayan, ona hayatta zorluk çıkarmaktan ya da kapris yapmaktansa, destek olan bir adam ister.
Hamile kadın karnında kelebeklerin uçtuğunu ve ufaklığın bir oraya bir buraya yüzdüğünü hissetmek ister. Ultrasonda bebeğin bacak bacak üstüne atarak keyif yaptığını görmek ister. Hayatındaki o özel adamın karnını okşamasını, doğmamış bebekleriyle yumuşak ve güven verici bir ses tonuyla konuşmasını bekler.
Hamile kadın doğum şeklini özgürce belirleyebilmeyi, bu konuda kendisine eşi, doktoru, akrabaları ya da arkadaşları tarafından baskı yapılmamasını, seçtiği doğum şeklinin eleştirilmemesini diler. Elbette rahat bir doğum yapabilmeyi ister.
Ey baba, sevgili, dayı, amca ya da dede adayı. Eğer bu yazıyı okuyorsan yaşamındaki hamile kadına önem verdiğini tahmin ediyorum. Bu yazdıklarım sana çok görünmesin. Hamile kadın dünyanın en önemli işini yapar. Bu dünyaya “yaşamı” getirir. O nedenle istediği herşey onun hakkıdır. Onu ne kadar rahat ettirirsen o kadar mutlu bir hamilelik geçirir. Mutlu hamile, mutlu bir kadın ve anneye dönüşür. Nihayetinde mutlu bir çocuk dünyaya getirir. Bu bir döngüdür. Bu döngüde senin rolün çok büyüktür.
Bu el kitabınıın çıktısını al, bir daha oku, içine sindir. Çünkü birkaç ay sonra elinde bunu değil, tüm masumiyetiyle sana bakan küçücük bir mucizeyi tutacaksın…
Sevgiler
Tanla
Diğer yazılarım için>> BebekveBen.com
Facebook>> Bebek ve Ben
Twitter>> @Bebek_ve_Ben
Pinterest>> bebekveben