Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '06

 
Kategori
Yemek - Mutfak
 

Hamiyet teyzenin yemeklerinin sırrı

Hamiyet teyzenin yemeklerinin sırrı
 

"İnanamazsın... Emin ol hayatında bu kadar lezzetli yemekler yememişsindir." dedi arkadaşım. Kendi kendime "mutlaka güzeldir... Annem de güzel yemek yapar. Neden bu kadar abartıyor ki..." dedim. arkadaşım ekledi: "Bir de neden bu kadar güzel yemek yaptığını duysan..." dedi.

Kapıyı bize 60 yaşlarında bir kadın açtı. İlk dikkatimi çeken başındaki örtünün beyazlığı oldu nedense. Bizi ağır ve nazik bir hareketle içeri buyur etti. Evin içi küçük ve temizdi. Hani her şeyin olması gerektiği yerde izlenimi veren evler vardır ya, bu ev de onlardan biriydi.

Bize hoşgeldiniz deyip hatrımızı sorduktan sonra içeriye geçti. Biraz sonra elinde bir tepsi ve kırmızı bir içeçek olan 3 bardakla geldi. Bir barça buz konulmuş bardaklar eski zamanlardan kalan dantel bir tepsi örtüsünün üzerinde duruyordu. Bardaklar şişkin gövdeli ve yaldız işlemeliydi. Bardağa dikkatle baktığımı görünce "gül suyu" dedi "Kendim yaptım." İçmek için kaldırdığım bardaktan nefis bir gül kokusu yayıldı.

Tepsiyi masaya koydu ve arkadaşıma ailesinin nasıl olduğunu, kardeşinin okulu bitirip bitirmediğini, babasının şeker hastalığını ve diyetine dikkat edip etmediğini sordu. Ben gül kokusu ile büyülenmiş, bu küçük ve huzur dolu evi beynime kazırcasına didik didik inceliyordum.

"Ben yemeklere bakayım." dedi. "Acıkmışsınızdır." Haklıydı da. Kurt gibi açtım. Gelmeden önce bir şeyler atıştırmak istemiştim ama arkadaşım karşı çıkmış "O güzel yemekler dururken peynir ekmek mi yiyeceksin." diyerek beni bir güzel azarlamıştı. Çok ama çok haklı olduğunu çok geçmeden anlayacaktım.

İçeriden seslendi. Yemek hazırdı. Arkadaşım yolu gösterdi ve yemek yiyeceğimiz odaya geçtik. Bu gerçekten inanılmazdı masada neredeyse 10 kişilik yemek vardı. Salatalar, kızartmalar, hamur işleri, salçalı yemekler, ortada üzeri bezelye ile süslenmiş bir pilav... Beyaz, el işi hercai menekşe ile süslenmiş peçeteler tabaklarımızın kenarında duruyordu.

Yemek başladığında arkadaşımın az bile söylediğini anladım. Yemeklerin çoğunda hissedilen o eksiklik hissini hiç bir yemekte duymadım. Olağanüstü bir ayarda yapılmıştı her şey. Sanki tuzu, biberi, yağı ve yemeğin içerisinde olan her şeyi miligramlık ölçülerle ayarlamıştı.

Yemek sonunda ben sofrayı topladım arkadaşım da kahveleri yaptı. Kahvenin yanına minik güllü lokumlar iliştirdi Hamiyet Teyze.

Kahvelermizi içerken "Bu özel bir yetenek mi? Gerçekten harika yemekler yapmışsınız."dedim. Bana gülümsedi ve başını salladı. "Bu" dedi "Yetenek falan değil kızım. Bu tamamen zorunluluktan doğan bir şey." Nasıl yani der gibi arkadaşıma baktım, başıyla dinle işareti yaptı. Hamiyet Teyze kahvesinden bir yudum aldı ve devam etti. "Benim rahmetli yemek konusunda çok titizdi. İlk evlendiğimizde 16 yaşındaydım. Bir kaç yemek biliyordum ama o yaşta ne kadar bilebilirsin ki... Ona ilk yaptığım yemek yeşil fasülye ve pilavdı. Önce sofraya baktı başını salladı, isteksizce oturdu ve bir kaşık aldı pilavdan ve hemen üzerine de bir fasülye tanesi. Sonra yerinden usulca kalktı pilav tenceresini de fasülye tenceresini de pencereden dışarı fırlattı. Afiyet olsun dedi ve çıktı." Bu inanılmazdı. Gözlerim kocaman açılmış öylece bakıyordum.

Hamiyet Teyze devam etti; "Kayınvalideme gittim. Ona olanları anlattım. O bana yardım etti. Her şeyi öğretti. Hatta ilk günler yemekleri bile o yaptı. Zamanla ben de öğrendim. Ama her yemek yapışım da korkudan titrediğimi ve ağladığımı söylemem gerek. Rahmetli öleli 5 yıl oluyor ve ben hala yemek yaparken titriyor ve ağlıyorum."

Dedim ki "Yemek için içine sevgi kattığın zaman güzel olur derler. Oysa siz..." "Oysa benim yemeklerimin içinde korku, göz yaşı ve panik var." dedi ve gülümsedi.

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..