Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '10

 
Kategori
Haftasonu
 

Hasankeyf

Hasankeyf
 

Bir hafta sonu gezisiyle Batman’lı bir arkadaşımın deyimiyle ‘Dünya’nın sekizinci harikası’ Hasankeyf’i sular altında kalmadan görebildim. İyi ki de görebildim…

İlk Türk beyliklerinden Artuklular 1101-1232 yıllarında Hasankeyf bölgesinde yerleşik bir düzen kurarlar, daha sonra 1232 yılında Eyyubilerin bölgeye gelmesiyle mimari yapı çok daha genişletilir, insan gücüyle oluşturdukları kayalarda ki mağaralar, taş köprü, zaviye ve türbeler yaşam alanlarının mimarileriyle Türk-İslam kültürünün ilk izlerinin Anadolu’da yerleşmesine katkı sağlayan Hasankeyf içinde, küçük ve büyük sarayları, ulu camii, El-Rızk camii ve kızlar camisi, darphanesi ile yok olmaktan kurtarılmaya çalışan bir tarihi kalıntı. 700-900 yıl önceki zamanlardan günümüze kadar ulaşmış yerleştiği alandan taşınması gündemde olan Hasankeyf son zamanlarını yaşamakta.

Dağın iç kesiminden girişle planlanmış Hasankeyf yerleşiminin kale kapısının efsunlu olduğuna inanılırmış ve bu kapıdan geçenler yılan ve akrep sokmasına karşı korunurlarmış. Kale kapısı üzerine işlenmiş yılan ve akrep figürlerini izleyerek geçerken kapıdan o zamanın insanlarının el emeği, çabalarını, yaşam koşulları canlanıyor hafızalarda, şimdi ki zamanda kaybolmak üzere olan bu yerleşim yerinde on binden fazla insan yaşamış, elleriyle oydukları mağaralarda, darphane yapıp, kendi paralarını basmışlar.

Hasankeyf içinde inşa edilmiş iki camiden birinin minaresinde iki yol bulunur. Rehberimiz Çoban Hasan’ın anlatımına göre; usta ve çırak aralarında anlaşıp beraber başlamışlar camileri inşa etmeye. Ustasıyla beraber başladıkları camiyi çırak daha önce bitirmiş ve minareden ustasına seslenmiş, usta kendisinden önce camiyi bitiren çırağına sinirlenmiş ve onu öldürmek için minareye girmiş, minareye girdiğinde biliyormuş ki tek çıkış onun bulunduğu yol, çırak onu atlatamaz diye düşünmüş ama sandığı gibi olmamış durum. Minareye iki yol inşa eden çırak direk yoldan çıkıp ustasına seslenmiş, bunu fark eden usta çırağını affetmiş ve onun kendinden daha iyi olduğunu kabul etmiş. Bu öyküyle dinleyerek gezdiğimiz Hasankeyf’te her bir mimarinin büyük emeklerle ve ardında gizlediği öyküleriyle keyfe değer bir tarih sahnesine dönüştüğüne tanık olduk.

İlk Türk Beyliklerinden günümüze kalan tarihi eserlerin birçoğu da sular altında kalacak. İlçe kaymakamının verdiği bilgiye göre, yapılacak olan barajla sulu tarıma geçilecek ve ilçe ekonomisine büyük katkı sağlanacak, ekonomiyi düşünüp, Hasankeyf yaşam alanının büyük kısmının sular altında kalmasına müsaade edilecek. Tarihi yok edip, ekonomiyi kurtarma mantığını anlayabilmiş değilim. Ekonomik kazanımları arttırmak için yapılacak tek yöntem Hasankeyf’in sular altında kalmasıysa böyle bir çözüm 700-900 yıllık tarihi yok etmeye değer mi düşündürücü. İlçe Kaymakamı; Hasankeyf’in yaşam alanı olarak kullanılan, küçük ve büyük saraylar, cami, mezarlıklar su üstünde kalacak, kale kapısı girişine kadar sular altında kalacak ve diğer önemli mimari yapılar türbe ve taş köprü ayakları taşınacak. Oluşturulacak Hasankeyf kültür parkına bu mimariler taşınacak ve parktan Hasankeyf şehrinin kurulmuş olduğu alana sular altında kalan kısımlar görülmeden kayıklarla ya da feribotlarla gidiş geliş sağlanacak.

Hasankeyf’in sular altında kalmadan önceki halini bilenler için bu oluşum hiç de hoş gelmiyor. Öyle ki sular altında kalmış bu yapıları görmeden o tarihte yaşamış insanları yaşama şekillerini anlamak mümkün olmayacak, tarih değiştirilecek. Yollarına döşemiş oldukları taşları 5-10 yıl arayla kendi elleriyle ters düz ettikleri bilinmeyecek, o taşların kayganlaşarak insanlar ve deve kervanları için tehlikeli oluşturduğu düşünülüp kayganlaşan yüzeyi altta aldıkları anlatılamayacak insanlara. Bize rehberlik yapan Çoban Hasan orada ki mağaralardan birine dünyaya gelmiş ve yıllarca o mağarada yaşamış.

Hasankeyf halkının isteği, ekonomik kazanç elde etmek. Kendilerinin unutulduğunu, kullanıldıklarını düşünüyorlar. Buraya gelip Hasankeyf sular altında kalmasın demeçlerini veren ünlü insanların köprüden öteye geçmediğini, ne için konuştuklarını bilmeden ellerine tutuşturulmuş kağıt parçalarında yazanlarla sosyal düşünür gibi davrandıklarını dile getiriyorlar ve halk ekonomik canlanmaya neden olacak baraj yapımına daha sıcak bakıyor. Bu düşünceyi desteklemelerinde ki temel neden ekonomi, tarihin onlara bir kazanç getirmediğini, diğer türlü arazilerinden daha fazla kazanç elde edebilecekleri düşüncesi kaybolacak olan tarihten çok daha anlamlı geliyor.

Düşündürücü bir durum aslında, devlet ve orada yaşayan halk aynı fikirde, halkın bu konuda ikna edilmesi çok da zor değil aslında, ekonomik olarak güçsüz olan halkın yıllardır bu tarihten bir kazanç elde etmediğini, diğer türlü bir uygulamada bölge halkının kalkınacağını ve tarihinde korunacağı fikri kolayca anlatılabilmiş. Fakat o bölgeye gezi amaçlı giden insanlar ise belki dışarıdan baktıkları için bu tarihin kaybolmasını izleyici olmak istemiyorlar.

Oysaki tarih yok edilmeden de başka yöntemlerle ekonomi canlandırabilir, tarım arazileri kullanılabilir hale gelebilir. Bu yöntemler olmasa bile, bir ziraat mühendisi olmama rağmen tarihi yapının, tarımsal kazançtan çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Hasankeyf sular altında kalmamalı, başka yöntemler bulunmalı ve uygulanmalı. İngiltere’den Amerika’dan gelen insanlar bizim tarihimize sahip çıkarlarken biz neden çıkmıyoruz?

 
Toplam blog
: 127
: 820
Kayıt tarihi
: 22.09.07
 
 

Sıcağıyla bilinen memleketimde bir kış gününde geldim dünyaya. Bütün tezatlıklar hayatımda farklı r..