Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Hasdal’da 20. yüzyılın en büyük icadı

Hasdal’da 20. yüzyılın en büyük icadı
 

Bunu her kim icat etmişse…


Yirminci yüzyılın en önemli icadı nedir diye sorsam, tıptan elektroniğe, internete, kimyaya, fiziğe kadar onlarca şey sayabilirsiniz, ama az sonra anlatacağım icat eminim hiç aklınıza gelmeyecektir… 

1981 yılının mayıs ayıydı. Darbe yapılalı sekiz ay olmuş, ülke tanklar altında ezilmiş, yüzbinlerce genç zindanlara doldurulmuştu. Nefes almanın sıkıyönetim komutanlarının iznine bağlandığı, ıslık çalmanın ise tamamen yasaklandığı o dönemde Hasdal cezaevinde 20-25 farklı koğuşta tutulan 1000 kadar genç organize olduk, aynı anda marş söyledik, hem de 1 Mayıs marşını. 

Günlerin bugün getirdiği / Baskı zulüm ve kandır /Ancak bu böyle gitmez / Sömürü devam etmez... 

E, bu öyle kolay kabul edilebilecek, hazmedilecek bir hareket değildi. Bir bedeli olacaktı. Sen kalk cuntanın emirlerine karşı gel, marş söylemek gibi terörist(!) bir eylem yap, elbette adama ebesinin örekesini gösterirler… 

Marş bittiği anda koğuşumuzun kapısı açıldı, on-onbeş askerin önünde cezaevi komutanı binbaşı içeri girdi. Avucunda bir el bombası taşıyordu, ağzına götürdü, pimini çekti, ortamıza fırlattı ve hızla dışarı kaçıp kapıyı üzerimize kilitledi. 

Can her halükârda kıymetli… İsterseniz güneşi zapt etmek için yola çıkan akıncılardan olun; isterseniz bayrağı dikmek için burçlara tırmanan cengâver… 

Hepimiz koğuşun bir köşesine attık kendimizi. Nasılsa öleceğiz, bari parçalara ayrılmayalım, cesedimiz yakışıklı olsun… 

Aradan saniyeler geçti, sanırsınız saatler sürdü… Bombanın fitili epeydir yanıyor, içerisi dumandan göz gözü görmez olmuş, ama hâlâ patlamadı lanet bomba. 

Hay Allah! Filmlerden bildiğimiz el bombasının fitili olmazdı ki… Yoksa çoktan patladı da, omuzlarımıza takılan kanatları bile fark etmeden gökyüzüne mi yükseliyoruz.? 

Bir haykırış geldi kulağıma birden: 

“Bu gaz bombası!” 

Bağıran adam sindiği köşeden fırladı, bombayı kaptı ve açık olan camdan dışarı fırlattı. Aşağısı tüm koğuşların baktığı, futbol sahası büyüklüğünde bir alan. Orada dakikalarca tüttü durdu, alanın tamamını duman kapladı. 

O gün, o uyanık, bir o kadar da cesur arkadaşımız gaz bombasını aşağı fırlatmasa, 40 metre karelik koğuşta kalan 30 tutuklunun belki de hepsi hayatını kaybedecekti ve siz de bu satırları hiç okuyamayacaktınız. O dönemdeki caniliğin boyutlarını daha fazla anlatmaya ne hacet. 

Azıcık uyanıklık ve cesaret sayesinde hayata tutunduysak da, bizim kadar şanslı olmayanlar vardı. Bu olaydan yedi ay sonra aynı uygulama Alemdağ kışlasında yapıldı ve aralarında can dostum Hakan Mermeroluk’un da olduğu üç tutuklu hayatını kaybetti… 

Hatırlayınca kederlendim, ruhum karardı… Oysa başka şey anlatacaktım, unuttum… 

Ha, 20. yüzyılın en büyük icadı… Kim ne derse desin, 20 yüzyılın en büyük icadı işte o gaz bombasıdır. Avuç içi kadar el topuna onca duman nasıl sıkıştırılır, akıl alır gibi değil. İnsanoğlunun her icadı faydalı işlere kullanılmıyor ne yazık ki. Atom bombası da öyle olmadı mı?… 

Kaldığımız yere atılan o bombanın etkisi hiç geçmedi, başka cezaevine sevk edilene dek ağır bir metal kokusu soluduk. Hasdal denince hep o olay gelir aklıma, bugünlerde sıklıkla hatırlatıyorlar… 

Aradan 30 sene geçti… Gençliğimin en acı günlerini geçirdiğim yerleri zaman zaman ziyaret ederim. Geçenlerde Davutpaşa Kışlasına gidip Otağı Hümayün işkencehanesinin yeni halini göreyim dedim, içeri bırakmadılar. Hafta sonları ziyarete kapalıymış. 

Acaba Hasdal’a girmeme izim verirler mi? 

Vazgeçtim, istemem… İzin verseler de gitmem zaten. O gaz bombasının kokusu hâlâ duruyorsa, ne ciğerlerim tahammül eder, ne yüreğim, ne de gözyaşlarım… 

 
Toplam blog
: 172
: 2181
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..