Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '11

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Hastalıklı büyüme…

Hastalıklı büyüme…
 

Özellikle büyük şehirlerde kafanızı nereye çevirseniz bir inşaat görüyorsunuz. Ülke sanki şantiyeye dönmüş. Binalar, binalar, binalar… Her tarafta inanılmaz bir hızla bina inşaatları yapılıyor. İkinci hız yollarda. Bir yerden bir yere gidin, büyük olasılıkla yol genişletme çalışmaları, çift yol yapımları, hatta Marmaray gibi denizaltı yollarına kadar hep inşaat. Özel sektörün bu büyük çabası yetmiyor, her şeyi satıp devletin liberal olacağını iddia eden hükümet, TOKİ diye dev bir İnşaat şirketi kurmuş, sorumsuzca, kuralsızca, oy gelebilecek yerlere dev binalar yapıyor. Bankalar konut kredisi almak istemeyenleri nerede ise dövecek. Ödeme gücü olsun olmasın herkese konut kredisi veriliyor. Beklenen ödeme sıkıntıları da ortaya çıkmaya başlayınca, yeniden kredilendirme, takla attırma, başka bankadan alınan kredilerle ödeme gibi ileriye dönük hiç de sağlıklı olmayan yöntemler büyük bir rahatlıkla uygulanıyor. 

Bu devasa sektörün işlem hacminin ilavesi ile Türkiye büyüyor görünüyor. Hatta seçime giderayak birileri dünyanın 16 ncı büyük ekonomisi olduğumuzla övünüyor. Bu kadar büyük bir ekonomiyiz de neden her üç kişiden biri işsiz sorusuna kimse cevap veremiyor. Veya neden milyonlarca insanımız kömür, gıda yardımları ile hayatını idame ettirmek durumunda, buna da doyurucu bir yanıt yok. Birileri nüfusumuzun hızlı büyüdüğünden yakınırken, bir diğeri, en az üç çocuk talimatı veriyor. 

&&&& 

1970 li yıllarda Almanya’da idim. Yaşadığım Köln kenti savaşta yerle bir edilmiş, ama çok şaşırtıcı olarak çoğu yıkılan binalar yeniden onarılmış insanlar oralarda yaşıyor. Bu binalardan çoğunda banyo yok. Banyo ihtiyacını halkın büyük bir çoğunluğu çarşı hamamlarında gideriyor. (Yanlış anlaşılmasın. Jetonlu duşlar) Birçok evin her katında bir tuvalet var, kaç aile oturuyorsa ortak kullanıyor. 

Otoyol dediğimiz yollar o zaman bile revaçta. Şehir içi yolların çok büyük bir bölümü parke taş yapılmış. Alt yapıya çok önem verilmiş, tamirat ihtiyacı hemen hiç yok. Çok yağışlı bir yer olduğu için özellikle asfalt yol yapmaktan kaçınıyorlar. Bizdeki gibi modern apartmanlar da var ancak çok az. İnsanlar öncelikle eski yerlerde yaşayabilecekleri kadar yaşamaya çalışıyor. 

Ancak hemen her köye kadar tren ulaşımı var. İnsanların aklına ulaşım deyince en önce raylı sistem geliyor. Öyle devasa tırları, şehirler arası otobüsleri göremezsiniz. Ağırlık trenlere verilmiş. Otomobil hemen herkeste var ama büyük oranda keyif aracı. Bunların yanında, şehir içinden geçen trenlerin araç trafiğini engellememesi için yapılan üst yolların altlarında kalan oyuklar bile imalathane dolu. Ford ve Deutz Humbold gibi devasa fabrikaların bu kentte bulunmasına rağmen her yar üretim atölyesi dolu. 

&&&& 

O Almanyada bu gün Doğu ile birleşmiş olmasına rağmen aç yok. Yoksulluk, işsizlik bizle kıyaslanmayacak kadar alt seviyede. Verdiğim örnek ve yaptığım kıyaslama durumu apaçık gösteren bir örnek. Değilse bu tür örnekleri sıralamak mümkün. İnsanlara evden, yoldan önce iş ve aş lazım. Nitelikli eğitim lazım. Yapılan bu devasa yatırımlar getirisi olmayan inşaatlar yerine üretime olması gerekir. Bu yatırımları kimin yapacağı hiç de önemli değildir. İster devlet, ister özel sektör, ister beraber. Şekli belirlemek için ülkemizde yeterince akil insan, uzman mevcuttur. 

70 yıldır her zaman Türkiye’nin en hareketli sektörü inşaat sektörüdür. Sonuç ise ortadadır. Eğer yaklaşan seçimlerde herhangi bir parti yaptığı inşaatlarla övünüyor veya başka inşaat sözü veriyor, üretimden hiç bahsetmiyor, hatta iktidar olduğu dönemde üretim karşıtı politikalar izliyorsa bilinmelidir ki bu parti ülke insanının iyiliği için çalışmıyordur. Seçime giderken yukarıdaki kıyaslamayı dikkate almak gerekecektir diye düşünüyorum. 

İzmir 2011-06-03 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..