Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '07

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Havalar çıldırmış olmalı!

Havalar çıldırmış olmalı!
 

Çok iyi hatırlıyorum da, İstanbul'a henüz daha yeni yağmur yağmaya başladığında geçen sonbaharda, daha sonra yazarım diye düşünmüştüm "Yağmur Yağarken" adlı yazımı. Ne de olsa, daha sonraları, "mevsim gereği" çok daha fazla yağmur yağacaktı ve ben de belki de "daha kolay" bir şekilde yazabilecektim o yazımı. Ancak öyle olmadı ve ben bugün "İyi ki o zaman yazmışım" diyorum...

"Bu sabah yağmur var İstanbul'da" diyordu Mazhar Alanson şarkısında -ki ne de güzel bir şarkıdır- sanırım diğer kuşaklar bu sözleri anlamakta oldukça zorlanacaklar, belki de şarkının anlaşılması için gelecekte, remiksi "Bu sabah güneş var İstanbul'da" olarak değiştirmek de bir çözüm yolu olabilir. Şaka bir yana, şurası bir gerçek ki, İstanbul'a gerektiği kadar yağmur yağamadığı gibi kar da yağamış değil şu ana kadar.

Aslında konu her ne kadar "havadan sudan bir konu" olarak gözüküyor idiyse şimdiye kadar, öyle değil. Çünkü uzmanların söylediğine göre 2007 senesi de oldukça sıcak geçecek imiş. Kuşkusuz bunun nedeni, küresel ısınma. Küresel ısınma nedeniyle, Kanada'da hava olması gerektiği soğuk değil, her ne kadar bu durum ağır kış koşullarının getirdiği olumsuzluklardan dolayı oradaki yaşayan insanlar için "küçük çapta bir müjde" olarak nitelendirilirse de, uzun vadede öyle değil, çünkü kış uykusuna Ekim'de yatmaları gereken ayılar henüz yeni yatmışlar, kışın geldiğini bir türlü hissedemekleri için. Rusya'da ise, ağaçlar çiçek açmaktaymış bu mevsimde. Avrupa ise son 500 yılın en sıcak kışını yaşamakta imiş.

Geçmiş zamandan geniş zamana geçecek olursak küresel ısınma denen olgu, aslında insan kaynaklı bir durum. Öyle ki, insanların yarattığı maddelerin çıkardığı gazlar, yerküreyi terk etmesi gerekirken, dünya içinde kalıp sera etkisine yol açıyorlar, başka bir deyişle dünyanın sıcak olmasına. Bu durum ise, erimemesi gereken buzulların erimesini ve dolayısıyla deniz suyunun seviyesinin yükselmesine yol açıyor. Bunun üzerine ilgili örgütler raporlar yayınlıyorlar, gelecek tarihlerde hangi şehirlerin sular altında kalma ihtimali olduğuna dair. Böylece küresel ısınma, dünyada bazı bölgeler, susuz kalırken bazı bölgelerde ise sel meydana gelebiliyor, ekosisteminin S.O.S vermesi nedeniyle.

Küresel ısınmaya neden olan devletler ise, bu duruma kendi oluşturdukları etkilerini anlamakta isteksiz davranıyorlar ki bu ülkelerin başında da A.B.D. geliyor. Bildiğim kadarıyla, Amerika, sera etkisini yaratacak gazları üretmeme anlaşmasını sağlayan Kyoto Anlaşmasına imza atmış değil. Bunun yanı sıra, küresel ısınmayı önlemeye karşı Amerika'nın bu "sivil itaatsizliği"ni birşekilde anlayabiliriz, özellikle bu ülke ekonomosi için petrol "pek çok şey" ifade etmekte, ayrıca Irak petrollerinin %75ini de İngiltere ile paylaşıcaklarına göre, Amerika'nın küresel ısınmaya karşı bizim için olumlu sayılacak bir adım atmasını düşünmek "anti-pragmatik" olur.

Bunun yanı sıra, kürsel ısınmayı engellemek için atılabilecek en önemli adımı da Avrupa Birliği'nin attığını (veya atmaya çalıştığını) söylememiz gerekir. Zira AB, petrol yerine yenilenebilir enerji kaynaklarını (rüzgar-su) kullanmayı teşvik etmeyi öngörüyormuş. Diğer bir önerisi de nükleer enerji imiş, ancak Almanya ve Fransa'da nükleer enerijiye karşı var olan muhalefet bunu engellemekte. Bunun yanı sıra, petrol yerine alternatif enerji kaynağı olarak, bor madeni gösterilmekte. Zira, hepimizin de bildiği üzere, bu madenin dünya üzerinde en çok rezerve sahip olan ülke(75%) Türkiye. Petrol, bugün için "en karlı madde" olduğundan AB'nin bu girişimlerini, "iyi niyetli ama yetersiz" olarak değerlendirirsem, AB'ne haksızlık etmiş olmam umarım. Bunun yanı sıra, her ne kadar ülkemizin, küresel ısınmaya yaptığı katkı "çok küçük" olsa da, küresel ısınmaya yaptığı katkı hızının da bir o kadar "büyük" olduğunu belirtmek gerekir.

Öyle gözüküyor ki, Hollywood filmlerinin kıyamet senaryosu olarak çokca işlediği göktaşlarının dünyaya çarpması ve uzaylıların dünyayı istilasını yerine çokca global ısınma senaryosu olarak değiştirmelidirler (örn:Yarından Sonra adlı film).

Kıssadan hisse: Sanırım artık "N'olacak bu memleketin hali?" sorusu yerini yavaş yavaş "N'olacak bu havaların hali?" sorusuna bırakacağına benziyor.

 
Toplam blog
: 112
: 3643
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

İstanbul'da doğdum. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği mezunuyum. Felsefe, sanat tarihi, müzik özel i..