- Kategori
- Felsefe
Hayal et...

Bir kozanın içine usulca süzülüp, sessizce orada yaşamak bir tırtıl gibi ve zamanı gelince muhteşem renklerde dışarı çıkıp, özgürce uçmak... Umutlar ve hayaller sihirli birer kozalar içimizde taşınan... Her ihtiyaç duyulduğunda, kimseye çaktırmadan saklanılan... Sınırsız derinlikleri olan kozalar, insanların kullanmayıp bir kenara attığı...
Nasıl yaşanır ki, öyle dümdüz...Hayalsiz ve umutsuz.
Yıllar önce diplerde gezinirken, bir arkadaşıma demiştim; ''Ben hayallerimi kaybettim, hiç umudum kalmadı...''
Bir daha asla söylemedim bunu.Hayallerimin peşine düştüm.Adım atmaktan hiç korkmadım.Ya hayatın içine balıklama dalacaksınız, umutlarını hayallerinizi kuşanıp, yada kenarda durup hayatın önünüzden akmasını izleyeceksiniz size hiç dokunmadan...
''Herşeye atlayıp, sonrada böyle üzülüyorsun!! ''
Şaşkınlıkla bakmıştım yüzüne.Herşeye atlamak ve üzülmek...Ben yaşayan bir canlıysam neden geri duracaktım ki?Üzülmek...Tabiki sonucunda üzülmem gerekiyorsa üzülecektim.Bu o kadar ağır ve olmaması gereken bir durum değildi ki...Yıllarca bunu anlatmak için çabalarken, insanların kendilerini korumak adına hep geri adım attıklarına şahit oldum.Üzülmekten, kırılmaktan, incinmekten....Kısacası hayata dair ne varsa ondan korunmak.
Mutluluğa, huzura, neşeye kucak açıp koşarken, diğerlerine sırtını dönmek...
Beden olarak acı, tatlı, ekşi, tuzlu ayırt etmeden yerken, ruh olarak güzel duyguları almak geri kalanı atmak istiyoruz.Neden?Ruhumuzu tek taraflı besleyebileceğimizi kim söyledi bize?Hayaller olmadan, umut etmeden, acı çekmeden yaşayabileceğimizi...
Doğal olan döngüyü neye güvenerek kesmeye çalışıyoruz?
''Olmaması gerekiyordu...'' ''Yapmaması lazımdı...'' ''Keşke olmasaydı...''
Kim söyledi bizlere öyle olmaması gerektiğini?Yeryüzünde herşey bizim istediğimiz gibi olsaydı, emin olun hayat hiç çekilmezdi.
Güzelliğin yanında çirkinlik, iyiliğin yanında kötülük, umudun yanında umutsuzluk vardır.Birini çalıp diğerini görmezden gelerek son hızla kaçamayız.
Umutların ve hayallerin açtığı yolda korkmadan ilerleyin...Yagınlarda çıksa, depremlerde olsa, sel baskınlarınada uğrasa; o sizin yolunuz...
Hayallerinizin peşini asla bırakmayın...
Nasıl yaşanır ki, öyle dümdüz...Hayalsiz ve umutsuz.
Yıllar önce diplerde gezinirken, bir arkadaşıma demiştim; ''Ben hayallerimi kaybettim, hiç umudum kalmadı...''
Bir daha asla söylemedim bunu.Hayallerimin peşine düştüm.Adım atmaktan hiç korkmadım.Ya hayatın içine balıklama dalacaksınız, umutlarını hayallerinizi kuşanıp, yada kenarda durup hayatın önünüzden akmasını izleyeceksiniz size hiç dokunmadan...
''Herşeye atlayıp, sonrada böyle üzülüyorsun!! ''
Şaşkınlıkla bakmıştım yüzüne.Herşeye atlamak ve üzülmek...Ben yaşayan bir canlıysam neden geri duracaktım ki?Üzülmek...Tabiki sonucunda üzülmem gerekiyorsa üzülecektim.Bu o kadar ağır ve olmaması gereken bir durum değildi ki...Yıllarca bunu anlatmak için çabalarken, insanların kendilerini korumak adına hep geri adım attıklarına şahit oldum.Üzülmekten, kırılmaktan, incinmekten....Kısacası hayata dair ne varsa ondan korunmak.
Mutluluğa, huzura, neşeye kucak açıp koşarken, diğerlerine sırtını dönmek...
Beden olarak acı, tatlı, ekşi, tuzlu ayırt etmeden yerken, ruh olarak güzel duyguları almak geri kalanı atmak istiyoruz.Neden?Ruhumuzu tek taraflı besleyebileceğimizi kim söyledi bize?Hayaller olmadan, umut etmeden, acı çekmeden yaşayabileceğimizi...
Doğal olan döngüyü neye güvenerek kesmeye çalışıyoruz?
''Olmaması gerekiyordu...'' ''Yapmaması lazımdı...'' ''Keşke olmasaydı...''
Kim söyledi bizlere öyle olmaması gerektiğini?Yeryüzünde herşey bizim istediğimiz gibi olsaydı, emin olun hayat hiç çekilmezdi.
Güzelliğin yanında çirkinlik, iyiliğin yanında kötülük, umudun yanında umutsuzluk vardır.Birini çalıp diğerini görmezden gelerek son hızla kaçamayız.
Umutların ve hayallerin açtığı yolda korkmadan ilerleyin...Yagınlarda çıksa, depremlerde olsa, sel baskınlarınada uğrasa; o sizin yolunuz...
Hayallerinizin peşini asla bırakmayın...