Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hayaller Sansürlemeye Gelmez

Hayaller Sansürlemeye Gelmez
 

Az önce yarın işe gitmek istemediğimi düşündüm. Eh, aslına bakarsanız bu hep bildiğim bir şeydi zaten. Yeni keşfetmedim yani. Uzun zamandır da huysuz huysuz sürekli söyleniyorum, “Gitmek istemiyorum. Bunu yapmak istemiyorum“ diye evdekilerin başının etini yiyorum. (Ben şu sıralar benimle olmak istemezdim. Allah yanımdakilere sabırlar versin) Sonra kendi kendime dedim ki, “E peki ne istiyorsun sen?” Sürekli vır vır konuşacağına bari ne yapmak istiyorsun onu söyle. Yarın nerede olmak istiyorsun?

Önce zihnimde bir şeyler canlandı; Güneşli bir yerdeyim, çimlerde oturmuşum, her yer ağaç… Kuşlar ötüyor. Etrafımda köpekler, kediler var. Oh mis! Öyle yerde insan jöle gibi olur vallahi. Tam mutlu mesut gülümsüyordum ki bir şey oldu. Zihnim konuşmaya başladı. Sussa şaşardım zaten.  “Bunlar olmaz ki. Çünkü şöyle, şöyle…” diye bahaneler sıralamaya koyuldu.  Vallahi daraldım. Tam onun yüzünden hayalimi orada kesiyordum ki bir şey fark ettim; ben hayalimi bile sansürlüyorum. Alt tarafı istediklerimi gözümde canlandıracağım, o kadar. Ona bile izin vermiyorum. E o zaman, “Sen o kadar kişisel gelişim kitabını niye okuyorsun?” diye sormazlar mı adama? Neyine yaradı diye… Ama vallahi benim suçum değil. Bu zihin resmen yılan. Beni oyuna getirdi!

İnsanın bir şeyi başarması için önce hayalini kurması lazım. Bunu ben demiyorum sevgili okurlar. O ünlü düşünürler falan diyor. İnternette arayın, bulursunuz. E ben tam hayalini kuracakken zihin ya da mantık her neyse konuşmaya başlıyor, “O olmaz ki, bu olmaz ki, bıdıbıdı…” Ama neyi unuttum biliyor musunuz? İnsanın tek boyutlu bir varlık olmadığını. Biz sadece mantıktan ibaret değiliz ki! Biz çok yönlüyüz ama sadece mantıktan ibaretmişiz gibi davranıyoruz. Galiba sorun burada başlıyor. Hemen uslu bir kedi gibi mantığı dinleyip, bir kenara çekiliyoruz. “Olmaz mı? Peki, o zaman” deyip, kestirip atıyoruz. Üstüne bir de o eleştirel ses eklendi mi tamam artık… “Kim yapmış da sen yapacaksın?”, “İcat çıkarma” diye başlıyor. Moral falan kalmıyor tabii.

Oysa bizim bir ruhumuz da var. Onu nerede unuttuk? Bu tıpkı bir kas gibi. Manevi tarafımızı kullanmaya kullanmaya onu iyice körelttik. Hissedemez olduk. Ruhumuzu doyurmayı bir kenara bıraktık. Mantığın kölesi olduk. Sorgusuz sualsiz ona inandık. Oysa biz özümüzde enerjiyiz aslında. Neye inanırsak onu yaşıyoruz işte. Mantığa inanıyoruz, o anda geri çekiliyoruz ve mantığın dediklerini teker teker yaşıyoruz. Bu mantık da tam bir çakal!

Ben şimdi sizlere hayalimi sansürlemeden yazıyorum; Güneşli bir yerdeyim. Etraf ağaçlık, ben çimenlerde oturmuşum. Etrafımda kediler ve köpekler var. Serçelerin güzel sesini duyuyorum. Bir yandan yanımda kitaplarım var. Çok az insan var. Sadece birkaç kişiye yer var bu hayalde. Bilgisayar da yok. Yazılarımı deftere yazıyorum. O ekranı görmek istemiyorum. Asıl önemli olan ise; benim her günüm artık böyle geçiyor. Hayatım bu şekilde akıyor. Bir binanın içinde tıkılıp, kalmıyorum. Mantığım, “Nasıl olacak?” diyor tabi yine. Ona “Sana ne! Olacak işte” diyorum ve hayalime devam ediyorum. Şimdi gerçekten gözümü kapatıp, düşümü izlemeye gidiyorum. Günde sadece birkaç dakika ayırıp, bunu yapacağım. Buna “vizyonlama” da deniyormuş. Adı her neyse, önemi yok. Hayallerimi sansürlemeden izlemek mühim olan.

Diyeceğim o ki sevgili okurlar; bu mantık tam bir yılan. Oyununa gelmeyelim. Biz çok boyutlu varlıklarız. İstediklerimizi elde etmemiz de mantığın/zihnin zincirlerinden kurtulmaktan geçiyor. Ben şimdi düşlerimi gözümde canlandırmaya gidiyorum. Bence siz de bir an önce başlayın. Çünkü hayaller sansürlemeye gelmez.

 

 
Toplam blog
: 3
: 432
Kayıt tarihi
: 15.01.18
 
 

Ülkenin yarısı gibi ben de işletme bölümünü bitirdim. Yine ülkenin yarısı gibi tabi ki benim de b..