Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '17

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Hayaller ve Hayatlar

Başarılı bir şekilde çekilmiş fön, güzel yapılmış bir makyaj, vücut hatlarını ortaya çıkartan harika bir elbise ve şık güzel ayakkabılar…

Mesaine hazırsın.

Zevkine göre düzenlediğin masan, kafanı kaldırdığında dışarıyı rahatça görebileceğin bir penceren ve pencerenden dışarı baktığında tüm stresini alacak harika bir manzara… Çalışma saatleri ve maaşı ile makul; çalışma arkadaşları ile uyumlu, patronu ile de dayanışma içerisinde olduğun güzel bir iş yeri…

Mesai başlasın…

Şık ve rahat kıyafetler içerisinde hareket edip masa başında az bir süre zarfında çok gerilmeden çalışıp, fazla maaş alıp, mesai bitiminde iş arkadaşlarımızla dışarıda hem günün kritiğini yapabildiğiniz hem de eğlendiğiniz mesai bitimi…            

Hepimizin okulu bitirdiğinde ya da evde oturmaktan sıkılıp çalışmaya karar verdiğinde iş hayatı ile ilgili kurduğu; bu ve buna benzer hayaller…

Hadi canım siz de.

 Biraz makul hayal kuralım lütfen.

Tamam, kabul bende iş hayatına girmeden önce bu ve buna benzer hayaller kurmuştum.  Hem de etime buduma bakmadan.

Okuduğum bölümlerden dolayı ( halkla ilişkiler + işletme mezunu ) başarılı, adı sanı duyulmuş bir şirketin beni havada kapacağını zannetmiştim. Hatta şirkete kendi tarzımı oluşturduğum şık ve rahat kıyafetlerle gidecek, rengarenk ve börtü böcekli odam da çalışacaktım. (Bakın masa demiyorum oda diyorum…) Sabah sekizden akşam beşe kadar çalışacaktım. Çok yorulacaktım belki ama beşte mesaim bitecek işi mi işte bırakacaktım. İş çıkıcı yarım saat kadar iş arkadaşlarımla vakit geçirip, arabama atlayacak spor salonuna gidecektim. Sonra evime gelip duşumu aldıktan sonra bir güzel kahve yapıp koltuğuma uzanıp kitap okuyacaktım. Spora gitmediğim zamanlar da bazen ailemle bazen arkadaşlarımla dışarı çıkacaktım. Hafta sonları tatil olacaktı ve ben bir hafta sevgilimle bir hafta ailemle güzel hafta sonları geçirecektim.

Birçoğunuzun kurduğu hayaller gibi benimde hayallerim gerçek olmadı. Yaşadıklarım hayal ettiklerimin tam tersiydi. Okuduğum bölümle alakasız bir bölüme girdim.

Ön muhasebe… İşi bilmemin önemi yoktu güvenilir olmam yeterliydi. Oysa muhasebeden hiç anlamazdım. İşin ilginç yanı matematikle ve paralarla aram hiçbir zaman iyi olmadı. Bırakın onları sevip anlayıp sevgili olmayı flört bile edemedik kendileriyle. Yine de zorunlu birliktelik yaşamak zorunda kaldık. Bir tek hesap makinesi ile anlaşır gibi olmuştuk… Neyse ki birbirimizi çok yıpratmadan ayrılma kararı aldık.

Çalışma saatlerini unuttum sanmayın. Meğerse iş dünyasında özel sektörlerin çoğunluğunda iş yerinde çalışmak, yarı kapalı ceza evinde yatmak gibi bir şeymiş.   İşten çıkıp eve hemen gidersen; yemek ve banyo yapacak fırsatın kalabiliyormuş. Belki azıcıkta kitap okuma faslı sonrası yatış. Ne gezmesi ne arkadaşları ne ailesi… Hafta sonu tatil diye de bir şey yokmuş. Hafta içi o da bir gün… Maaşta yetersiz.

Sonuç: Mutsuz, yorgun ve tatminsiz bir çalışan ve onlardan şikayet eden bir patron…

Başka bir işte başka bir bölümde bir ofisim oldu. İçinde sadece benim olduğum, her işini benim yaptığım, misafirlerimi ve müşterilerimi tek başıma ağırladığım, her daim toz toprak içinde olan bir ofis. Sonra diğer bir işte ofisim olmamıştı, börtü böceğim bile yoktu ama masam olmuştu ve rengarenkti. Bu seferde ekip ruhundan yoksun çalışma arkadaşlarım vardı.

En sonunda hepsinden vazgeçtim. Çok alakasız sürekli ayakta ve hareket halinde olduğum bir sektörü seçtim. Burada da bir müddet sonra kendimi savaşçı bir kadın gibi hissetmeye başladım. Sanki iş kıyafetlerimin arkasında görünmez silahlarım vardı. Her an savaş halindeymiş gibi hareket ediyor kalkanlarımla geziyordum.

Şuan iş hayatına kısa bir mola verdim. Bunları neden yazdın zaten bilinen gerçekler diyenler. Bende yazdıkça rahatlayan bir insanım. Bu kadar deneyimin ve dolmuşluğun üzerine iki kelam da etmek benim de hakkım. O yüzden demem o ki;

Hayaller:

İyi bir iş iyi bir ortam

Çalışma şartları ağır bile olsa çalışma süresi kısa

Ekip ruhundan anlayan ve ona göre hareket eden çalışma arkadaşları

Prensipli, ne istediğini bilen, lider, pozitif ve ileri görüşlü patron

Hafta sonları tatil ve maaş tatmin edici

Hayatlar:

İyi bir iş belki iyi bir ortam

Çalışma şartları ağır, yasaklar bol, iş yükü çok çalışma süresi tüm gününü alan

Ekip ruhundan yoksun, kuyu kazıcı, dedikoducu, senarist ve oyuncu çalışma arkadaşları

Genellikle belki prensipli, gerekli gereksiz yasaklar koyan, bir suçtan dolayı bir kişiyi değil herkesi sorumlu tutan, endişeli ve gelenekçi, sürekli mutsuz ve stresli patron

Hafta da bir tatil o da hafta içi…

Bu ve buna benzer birçok şey yazılabilir yazılıyor da buna rağmen anlaşılmıyor da.

Bana kalırsa bunları değiştirmekte sadece patronların elinde. Öncelikle çalışma sürelerini kısaltmaları gerekiyor. Sonra bilgi ve becerisine hatta deneyimine göre eleman alıp yetiştirmesi, alt üst ilişkilerine önce kendisinin sonra da idari kısmın net bir şekilde uyulduğu.  Dedikodu gibi ortamların oluşmasını engellemek adına şirket içi eğitici ve eğlenceli aktiviteler gerçekleştirmeleri gerekiyor. İleri görüşlü ve yenilikçi olup görüş ve önerilere de önem vermesi.

Tamam yine hayal kısmına geçtim ben.

O zaman mutsuz bol stresli çalışma ortamlarına, hayaller kurup gerçeklerle yaşamaya devam…

 

 

 
Toplam blog
: 28
: 163
Kayıt tarihi
: 16.05.14
 
 

Yazmak heves, yazmak tutku... Sadece amatör yazar, İçinden geldiği gibi yazar... ..