Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Hayallerim, Aşkım ve Ben!

Şimdiki kızlar şanslı! 

Ne gerçek, ne farklı yönlerini görüyorlar aşkın. 

Dün akşam “Aşk Tesadüfleri Sever” filmini seyrederken onca duygunun arasından sıyrılıp içime yerleşen bu oldu. 

Neden mi? Buyrun bakalım... 

Şayet 80 lerin çocuğuysanız, annenizin bir zamanlar hayallerini süsleyen erkekte biraz Ayhan Işık, biraz Ediz Hun, biraz Kartal Tibet vardır ki, hepsi de tam bir salon erkeğidir. Dürüsttürler, kahramandırlar. Kavga ederken bile üzerlerinde takım elbise vardır, küfür etmezler. En fazla “nalçak” falan. Daha çok zengindirler, fakir oldukları da olur ama o zaman da açığı gururları kapatır. İyidirler yani, pek bir falsoları yoktur. Ama babanızda bu saydıklarımın ne kadarı vardır bilemem... 

Gelelim 80 çocuklarına...Yani kızlarına... Yani benim zamanıma... 

Kendime şöyle film şeridi tadında bir gözden geçirme yaşatıyorum veee karelere takılanlar: Karate Kid Cüneyt Arkın, gereğinden fazla uzun Tarık Akan ve tüm haşmetiyle Kadir İnanır! 

Hayatının belli bir dönemine ağırlığını koyan baban zaten; şu klasik tüm kızlar babalarına aşıktır mevzuu yalan değil yani. Sonra yavaş yavaş gözün açılmaya başlayınca, sağa sola bakıp “tamam babam da iyi ama hani şunun gibi de olsa fena olmaz” diyebileceğin karakterler arıyorsun. İşte tam da bu noktada başlıyor sinema yıldızlarıyla buluşman. 

E o zamanlar internet yok, sinema deyince aklımıza gelen Yeşilçam, tek kanallı dönemdeyiz. El mecbur, ne gösterirlerse onu seyrediyoruz ve fark etmiyoruz bilinç altından ne sular yürüyor. 

Ne zaman ki, yüzünü kaplayan sivilcelere ve dişindeki tellere rağmen, kıkırdaya kıkırdaya aradığın aşkı anlatıyorsun arkadaşlarına, işte o zaman dananın kuyruğu kopuyor. İşte o zaman sen farkında olmadan rüyalarına ne ekmişler anlıyorsun. 

İstisnasız Kadir İnanır! 

Türk tipidir bir kere; kara kaşlı, kara gözlü. Adam döveceğim diye, meslektaşı Cüneyt Arkın gibi kendini paralamaz, kodumu oturtur. Ayrıca kızlarımızın o dönemki boy istatistikleri dikkate alındığında, Tarık Akan’ a göre daha ulaşılabilir bir aralıktadır. 

Oynadığı roller “aile babası” figüründen oldukça uzaktır. Mafya babası olur genelde ama “beyaz işi” ne bulaşmayan bir mafya babası. Öldürür, mahveder ama gençlerin hayatına dokunmam felsefesiyle de bizi bizden alır! 

Kötüyü oynamıştır daha çok ama içindeki gizli iyilikle! “Bakma öyle olduğuna, içi güzel” durumu yani! 

Bu sebeptendir ki, filmlerinde başrolden figürana ne kadar kadın varsa hepsi baygındır kendisine. Adam öldürdüğü, ortalığı kırıp geçirdiği yetmiyormuş gibi zavallı kadınlara da yapmadığını bırakmaz. Saçından sürür, hakaret eder, daha neler neler... 

Ve tüm bu yaptıklarını tek bir nedene bağlar; sonsuz sevilme isteği! Sürekli artan, katlanan bir sevilme isteği... 

Ama onun da yetmediği anlar yok değildir; 

“Seviyorum de! 

“Hayııır!” 

“Seviyorum dee!" 

"Hayırr..." 

“Seviyorumm dee uleeennnn” 

“Seviyorummm..” 

“Yalannnn söylüyorsunn” 

Çıtaannnnnkkk! 

Böyledir işte; onun kadına bakışı. Bir acayiptir; sadomazomsu... Gelin görün ki anlaşılamaz biçimde seveni de çoktur. 

İşte sen de anlatırken hayatının aşkını heyecanla sıralayıverirsin özelliklerini; “sert olsun, bana sahip çıksın, beni kıskansın, sevsin, hatta hırpalasın beni sevgisiyle”. 

????? 

Baban Ediz Hun, annen Filiz Akın, sen kimi örmek alıyosun? 

Yaaa... 

 
Toplam blog
: 22
: 588
Kayıt tarihi
: 08.12.06
 
 

Sabun köpüğüne alerjili organizma! Ankara' nın en sert kışlarından birinde doğmuşum ki zaman ..