Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Hayat

Hayatımın en güzel anlarını ve en korkunç anlarını düşünüyorum aslında biliyorum ki sadece bir duygudan ibaretiz ve duyguların bittiği yerde bitiyoruz, tıpkı hayatın korkunç yalnızlığı ile hayata merhaba dediğimiz gibi.

Bence umutları olmalı insanın koskoca yalnızlığımız içinde. Her gün binlerce kez yüzleşsekte bununla... Hatta biliyor musunuz bence sadece yalnızlık da değil derdimiz.

Bazı bazı kıskançlık krizleri geçiyorum hani şu umursamaz, bencil tipler vardırya işte onları çok kıskanıyorum. Ya benim de umurumda olmamalı neden ben de yapamıyorum onlar gibi olamıyorum ki bilmiyorum.

Neyse bazen de şükrediyorum hak hukuk emek insan hakları deyipte sadece kendi hakkını koruyan tiplerden olmamakta güzel aslında.

Zaman zaman insan kendi içindeki çelişkileri ile de yüzleşebilmeli belki, son sözü başkalarının söylemesini beklememeli. Ne yazık ki bize böyle öğretildi hakkımızda hep birileri karar veriyor nedense?

Son sözü söyleyen olmak diyorum çok mu zor acaba bunu becerebilmek. Yok değil öyle zor filan değil bu iş, işin zor tarafı hakkında karar verilen kişi olmakta. Her iki tarafta da olmamak lazım galiba, çok klasik olacak belki ama ortayı bulmalı diyorum.

Değişmeli diyorum tümünü birden silmeli, tümüne dur diyebilmeli. Şartlı refleks gibi, pawlow’nun köpekleri gibi öğretiliyor hayat bizlere. Karar mekanizmamızı çalıştırmayı öğrenmedik maalesef.

Hayatta öğrenilen yani aslında yaşayarak öğrendiğimiz pek çok olgu var aslında. Doğru veya yanlış görüyor öğreniyor ve uyguluyoruz. Sevgi mesela öğrenmenin tek yolu hissetmekten geçiyor. Bildiğimse sadece sıcacık bir şey, hatta duygu. Hatta bazen bir bakışta sıcacık bir gülüşte buluyorum sevgiyi. Çok zor olduğunu düşündüğümüz sevgi çok kolay bulunabilir istersek eğer.

Sıcacık içimizi ısıtan bu duygu bana oğlumu sevgilimi ve Doğanay’ı hatırlatıyor. Doğanay şu anda çalıştığım okuldaki bir öğrencimiz. Hayatın acımasız davrandığı çocuklardan birisi o, birisi diyorum çünki onun gibi yaşayan pek çok çocuk olduğunu biliyorum. Doğanay zihinsel engelli ve anne babasının terk ettiği bir çocuk. Yaşadığı hayat pek umurunda değil onun aslında ve aradığı sıcacık bir kucak biliyorum. Gözlerindeki ışığı görmelisiniz. Bir volkan, bir ateş parçası ama bir anne deyişi var duymalısınız .kucağınıza aldığınızda, öptüğünüzde, o ateşin o volkanın nasıl söndüğü hep düşündürdü beni, anladım ki sevginin gücü bu.

İnanası gelmiyor insanın öylesine sahte öylesine riya dolu yaşadığımız dünyada ondaki saflığa ve temizliğe. sevgiyi bilmeyen sevgisiz yaşayan o kadar çok insan var ki etrafımda, hatta bizlerin onlara sunduğu sevgiden bile korkan, onlar belki de bu çocuğu tanımalılar. Ne değişir bilmiyorum ama....

Zaman zaman bir gitmek duygusu sarıyor beni. Nereye nasıl ne yapmaya bilmiyorum. Belki de kaçış kimden neyden onu da bilmiyorum ama gitmek istiyorum. Başımı alıp anlamsızca avare sokaklarında dolaşmak bu tozlu şehirde. Sonra kaçmak çocukluğumun en sıcak en güzel günlerinin geçtiği, hatırlarken bile içimi ısıtan şehre, Ankara’ya orada soluk bile almadan saatlerce oturup Samsun asfaltından geçen araçları seyrettiğim, yolcu otobüslerine el sallayıp çok uzaklarda olan babama selamlar gönderdiğim Yumurta tepeye gitmek geliyor. Sonra bir kuş olup oradan da kaçmak kalenin altında oturmak bir başıma. Varsın saatlerce günlerce sürsün bu gitmek. Ve döneceğim sonra, ama kimse tek bir soru bile sormasın istiyorum.. Bunun ne olduğunu bende bilmiyorum, yanıtını bilmediğim bir çok soru gibi.

Ve şunu da biliyorum nereye gidersen git yanında götürdüğün kendinsin. Sen sin.asla kaçamayacağın tek kişinin kendimiz olması da ne garip değil mi…..

 
Toplam blog
: 2
: 426
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

1973 Ankara doğumluyum eğitimciyim. Zihinsel engellilere hizmet veren bir okulda çalışıyorum...