Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '22

 
Kategori
Eğitim
 

HAYATTAKİ DEĞER

“PARA SEN NELERE KADİRSİN!”

 

Finansman konusu bir olayı, bir durumu, bir kargaşayı, savaşı hatta barışı açıklamak öncelikli olarak anlaşılması gereken konu olup hatta bu husus bilinmeden asla tam olarak açıklanmış olmaz denebilir. Gerçek bir sonuç için gerçek veriler gerekir ki para konusu muallak, olayı anlamak mümkün değil hatta yarım yamalak.

“Parayı veren düdüğü çalar” dedi Hoca Nasreddin ya fıkra olsun diye demedi. Öt yandan Amerikan atasözü var şöyle diyor: “Altını olan, kuralı koyar” diyor. Öte yandan “İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork” diyor Necip Fazıl Kısakürek. Yine başka bir söz “Paran varsa insanlar seni tanır, paran yoksa sen insanları tanırsın” diyor başka bir veciz. Amerikan filmleriyle büyüdük ya biz ne diyordu orada da suçluya ulaşmak için “parayı takip et”  dediler, kazındı beynimize sahiden…

Ben bir harekete ya da esere bakarken mimariye bakarım, esere bakarım elbette mimar önemlidir, eser de önemlidir de sormak lazım bu parayı kim verdi? Bu soru eksik kalırsa bir şey açık, eksik kalır. Anlaşılmaz.  Neden. Siyaset de böyledir, sanat da böyledir hatta din bile böyleymiş, fakirin salası ile zengininki farklıymış diyenler de var. Öte yandan yine bir yabancı şöyle demekte; “yeterince paran varsa ve de istersen bir kilise satın alabilir ve de kendini aziz ilan ettirebilirsin”…

Dediğim gibi bu konuda çok söz var.

“-Paranla şeref kazanma. Şerefinle para kazan ki paran bittiğinde şerefin de bitmesin.”

“-Para çoğu zaman çok fazla şey mal olur.”

“-İnsanın ahlakını bozan para değil, ruhundaki para hırsıdır”diyor Kemal Sayar.

“-Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip oluncaya kadar zengin değilsiniz”diyor Garth Brooks.

“-Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir.”A Dumas Fils.

“-Her şey paraya bağlıdır”diyor ünlü Alman şairi Goethe

“-Para ile insanın ilişkisi aynen şöyledir. İnsan paranın sahtesini yapar, para da insanın”bu söz de yine Goethe’den.

“-Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır”diyor Walter Scott

“-Paranın değerini anlamak isterseniz borç almayı deneyin”diyor Benjamin Franklin.

Bunları alt alta koyup çoğaltabilirsiniz. Kendi çevrenize bakarsanız anneyi kızından ayıran, kardeşi kardeşe düşüren, hemen her gün uğruna onca suç işlenen şey de aslında bu yüzdendir.

Tüm bunları bileceksiniz, para ile dönen sistemleri, para ile yaşayan düzeni anlamayacak ve orada kendi çıkarınızı doğru olarak algılamayacaksınız bu kabul edilebilir bir şey değil!

Yazık olur!

Benim bir arkadaşım, asker arkadaşıyız kendisiyle yirmi beş yıl önceden. Aradan yirmi beş yıl geçmiş adam büyük adam olmuş siyasete girmiş, girdiği yerde ikinci üçüncü adam olmuş, sonra bir bakıyorsunuz üstüne bir de parti kurmuş. Buraya kadar her şey tamam ama kaynak kimdir! Finansı kim sağlar o soru muallak. Muallak ve gizli kalan yönler her zaman bir sis perdesidir ve bir çoban olarak söylüyorum: “sis perdesinde koyunlarınız kadar köpekleriniz yoksa koyunlarınızı güvenle otlatamazsınız.” “Kurt koyunu siste kaparsa şansınıza, yemezse bizim koyunlar kurda yazılmamış” der geçerim şahsen.  Mevzu ülke olunca, neden kaynakları sis perdesi ile kaplı, gizli olan bir düzene, düzeneğe emanet edilsin ki?

Benim koyunlarımı otlatacağım meralarla ülke nasıl kıyaslanabilir ki? Ülke vatan meradan binlerce kez daha yüce ve de kutsaldır elbet…

Tabi buraya kadar mantıksal olarak paranın zor kazanıldığından ve har vurup harman savurmak için oldukça aptal olmak gerektiğinden bahsetmedik. Para zor kazanılır ki eğer parayı kolay kazanıyorsanız, korkmanız gerekir, kolay para sonrasında da başka dertlere tutulur insan, toplum Alimallah. İş yapanlar bilirler, müşterisi pazarlık ediyorsa değil, etmiyorsa tehlikelidir bir iş yapan, zanaatkâr için genellikle. Yine her şey bizde bir söz ve bir sistematik çerçevesinde halka yutturulan haplarla kabul ettirildiğinden tehlikeler konusunda uyaran konumunda olan genellikle istenmeyen adam olur ki bizde bu durum doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye içselleştirilir, doğru söyleme konusunda cesur olmamız değil de “aman doğru söylersem ben istenmez olur muyum” diye kafamıza, kafamıza benimizin en derinine kazınır da kazınır.

Bir millet doğru üzerine inşa etmediği bir düzenden ne bekler? Ne beklemelidir bunu söylemezler. Yaşarız.  O zaman da geç kalırız. Çoğu olayda geç kaldığımız gibi.

Doğruları duymak istemeyen insanlar ne ya da nasıl olabilir?

Doğrulara göre değil de yalanlara göre pozisyon alanlara ne olur?

Doğru neden sevilmez?

Kimler doğruyu duymaktan hoşlanmaz.

Doğruların söylenmediği bir topluma ne olur?

Siz istediğiniz kadar yalan duyun, bu bağımlılıktır. Yalan daha fazla yalanla bastırılabilir.

Tiryakilikten ziyade bağımlılık gibi… Para kaynağı belirsiz kurum ya da kurumların da başvurduğu yegâne yöntem elbette yalandır da, mevzu toplum olunca, kurumlar da ülke hakkında söz sahibi olunca inanan yanmaz anam babam, inan da yanar, inanmayan da.

Kurularla başlar,  yaşlarla devam eder.

Toplum sofrasında böyledir bu işler. Evin hovardası ambarın anahtarını sevgilisine (sevgili paradır, sevgili makamdır, sevgili koltuktur, hırstır, hasettir icabında) verirse sabaha hovarda aç kalmaz ki hatta durumdan haberdar olan bir tek hovarda aç kalmaz...

Para, para sen nelere kadirsin,

Gülmeyeni güldürür, olmayanı oldurur

Soldurursun istersen en taze çiçekleri

Suçunu üstlenir, suçsuzların niceleri

İlk günahtan, son günaha sensin başrolde

Savaşlar çıkartır, dünyalar kurarsın

En sahtelerinden, herkesin imrendiği

Girdiğin gibi çıkarsın, tertemiz bakire!

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..