Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Haziranda ölmek zor...

Haziranda ölmek zor...
 

Şairlerin şiirleri, yüzlerine ve sözlerine benzemelidir...


«Bir şair: Ahmed Arif
Toplar dağların rüzgârlarını
Dağıtır çocuklara erken» (1)

.....

“Okulda defterime / sırama, ağaçlara / hem kara, hem kuma / kazırım adını / Okunmuş sayfalara hem de beyazlarına / taşa küle kana kâğıda / kazırım adını.” Paul Eluard, sonradan adını koyacağı “Özgürlük” şiirine bu dizelerle başlarken şiirin, kendisini daha sonra nereye götüreceğini bilmediğini söyler.

Sevgilisine bir şiir yazacak ve şiirin sonunda da biricik aşkının adını söyleyecektir.

Ancak şiir sürerken görür ki “kafasını dolduran tek sözcük”, özgürlüktür. Sevgilisinin adını unutturmuştur şiir. Özgürlük, sonsuz sevgilisi oluvermiştir. Yine de özgürlükle sevgili aynı varlıklardır onun için.

İnanç ve aşk, aynı gözenin iki büyük damarıdır. İyi şiirler de böyle değil midir?

Çok katmanlı ve sonsuz.

Ahmed Arif’i de böyle okudum hep. Bir dalda yeşeren iki büyük tomurcuk.
Onun Hasretinden Prangalar Eskittim şiiri bu okumayla daha da çağrışımsal olacaktır kuşkusuz.

“Seni anlatabilmek seni / iyi çocuklara, kahramanlara / seni anlatabilmek seni / namussuza, halden bilmez, kahpe yalana / ard arda kaç zemheri / kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu / dışarda gürül gürül akan bir dünya.../ bir ben uyumadım/ kaç leylim bahar / hasretinden prangalar eskittim / Saçlarına kan gülleri takayım / bir o yana / bir bu yana...”

Saçlarına kan gülleri takılacak, bir sevgili de olabilir bir özgürlük tutkusu da. Hasretinden Prangalar Eskittim’de ve diğer şiirlerde bu çift anlamlılık vardır: “Seni bağırabilmek seni / dipsiz kuyulara/akan yıldıza / bir kibrit çöpüne varana / bir okyanusun en ıssız dalgasına/düşmüş bir kibrit çöpüne.” Sözü edilen, yine bir aşk ya da bir inançtır.

İlk şiirleri 1948-1951 yılları arasında dergilerde görülen A. Arif, Garip şiirinin de sürdürücülerinin çoğaldığı ya da bu şiire öykünenlerin yeni şiir olarak algıladıkları, tek partinin de resmî şiir dili durumuna getirmeye çalıştığı bu ölçüsüz, uyaksız şiire sırtını dönerek kendi dilinin ardına düşen şairlerden biridir. Nâzım’ın gölgesinin ayrımındadır. Bu nedenle de yeni bir şiirin, kendi şiiri olacağını düşünür.

Bu sürece şöyle değiniyor A. Arif: “Şiire yeni başlamış devrimci bir delikanlının karşısına Nâzım’ı dikerseniz, çocuk ya paniğe kapılır ve ters akımların uydusu olur, yahut ezilir, kötü bir kopyacı kesilir. Hidrojen bombasına karşı Kürt hançeri ne yapabilir? Üniversitede ve mahpushanede bazı arkadaşlarım ‘Nâzım’dan sonra şiir yazmak, boşuna bir gayret, hatta saygısızlık’ diyordu, onlarla hiç tartışmadım, hep sustum. Çünkü dedikleri bir bakıma doğruydu. Ne var ki ‘Nâzım gibi şiir yazmak’ ile ‘Nâzım’dan sonra şiir yazmak’ arasında vatanımın dipsiz uçurumları gibi bir uçurum vardı. Elbette Nâzım’ı yahut başka bir ustayı budalaca izlemekle kimse şair olamazdı. Ama Nâzım’dan da başka ustalardan sonra da şiir yazılacaktı...” “Şiirimi günün modası olan etkilere kapadım. Göbeğimi kendim kestim ve kasaba minnet etmedim.”

Bu düşünceyle daha ilk şiirleriyle, bulunduğu, durduğu yerden dünyaya bakan ve yeryüzünü yerel doğal diliyle evrensel temalarla birleştirmeye çalışan bir şair olmaya soyundu. Tok sesli sözel bir edayla halk şiirinin kaynaklarına yöneldi. Çocukluğunun aşiret ve eşkıya öyküleri, dinlediği masallar, ağıtlar, destanlar, türküler şiirinin ana kaynakları oldu. Nâzım’ın kentlerden taşıdığı tüm acıları, kederleri, özlem ve çatışmaları dağlarda, koyaklarda söylemeye başladı. Nâzım’ın dünya kentlerinde, alanlarda yaktığı ateşin sarp, aman vermez dağlardaki kıvılcımıdır A. Arif’in şiiri.

Cemal Süreya’nın deyişiyle, “Türkü söyleyerek çarpışan, yaralıyken de arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiri...” “Uzun ve tek ağıt, tek destan...”

A. Arif’in topluma karşı içtenliği doğaya karşı tavrından farklı değildir. “Bir yiğit, şairse üstelik bir devrimciyse elbette yaşadığını yazar. ‘Yaşadığı’ ise salt kendi ömrü değil, yaşama kavgası ve sevdasıyla, acıları, ağıtları, türküleriyle bir yanı geçmiş yüzyılın karanlığına, bir yanı geleceğin aydın sonsuzluğuna uzanan halkın ta kendisidir” diyor bu yüzden de. Şairin tek ölçüsü insandır. Yeryüzünün her yerinde aslolan insanın özgürleşmesi, onuru, geleceğidir. İnsanın acısı ve muştusu her yerde aynıdır çünkü. Evrensel bir barıştır istediği. “Yivlerinden yeşil güller fışkırmış / susmuş bütün namlular.” Böylesi bir dünyada yaşamaktır derdi. Şair bugünün bir tutanakçısıdır. Onun bir ayağı “kardeşliğin, çalışmanın, beraberliğin, atom güllerinin katmer açtığı, şairlerin bilginlerin dünyalarında” bir ayağı ise “ham çarık, kıl çorapta” dır. Sosyolojik bir çözümlemeyle ülkenin ve yeryüzünün tarihine de bakılabilir öyleyse A. Arif’in şiiriyle. Bu durumu Muzaffer İlhan Erdost da şöyle belirtiyor. “Ahmed Arif’in şiirinde, yerel temel öğe, ulusallaşma sürecinden bir bağımsızlık kesiti sunduğu kadar, aynı zamanda temelde yarı feodal öğeleri saklar. Onda insanın sunuluşu, evrensel bir sen-teze ulaştığı gibi, bu ‘insan’, yiğit ve dürüst insanı, yani burjuvazinin, işbirlikçinin, komprodorun henüz çürütüp bozamadığı yarı feodal insanın (aşiret üyesinin) öğelerini de birlikte taşır.”... “Yarı feodal emekçinin dürüst, mert, yürekli insanıyla pazarın çıkarcı, ikiyüzlü, yüreği para olan bezirgânı karşı karşıya geldiği zaman bile yarı feo-dal tip için savaşım, pazarı değil, namusu ve onuru kurtarmak biçimine dönüşür.” Şair bu insanı öz diliyle, kendi töresiyle tarihsellik içinde anlatır. Ama bilir ki onun içinde yarın da vardır. Yaşananlar bitmiştir; ama onlar yeniden yaşanabilecek denli de yakındır. Diyalektik bir şiirdir aradığı.

Şairlerin şiirleri, yüzlerine ve sözlerine benzemelidir.

Yaşama karşı duruşları ve şiirleri onların büyük köprüleri olmalıdır.

Yüzüyle duruşları, özleriyle sözleri bu denli özdeşleşen o büyük köprülerinden insanlığın geçmesine olanak tanıyan şairlerden biridir Ahmed Arif.

Bugün de yarın da...

......

sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor! (3)

......

U N U T M A M A K
V E
U N U T T U R M A M A K
A D I N A

Sevgi ve saygılarımla.....

(1) C.SÜREYYA
(2) M.KÖZ
(3) H.H.KORMAZGİL

 
Toplam blog
: 206
: 1273
Kayıt tarihi
: 24.09.08
 
 

Don Kişot, Matematikçi, Öğretmen, Öğrenci ..