Hesap ödeme sorunsalı

Bizim başımıza ne gelirse bu yersiz, gereksiz cömertlikten geliyor haberiniz olsun...

Bizden başka yemek yedikten sonra hesap ödemek için kavga eden bir millet daha var mı acaba?

“Lütfen ben sizi davet ettim. ”

“ Ne demek efendim, benim olduğum yerde siz hesap ödeyebilirimsiniz? ”

“ Ayıp oluyor ama! ”

“ Senin yaşın başın kaç ya! Bana ağabey dediğin günleri ne çabuk unuttun.”

“Ödeme kardeşim ben kendi yemeğimi kendim öderim!”

“Ulan seni bir daha yemeğe çağıranın, ta...”

&&&

Bu alkolsüz ortamda sıradan bir öğle yemeğinin ardından yaşanan diyalog!

Ortamda bayanlar varsa ve yemek alkollüyse!

Kaprisler daha yemeğin başında başlar, "bira mı içeceksin?"

“Bu güzelim balık bira ile ziyan edilir mi?”

“Adam ol biraz rakı iç rakı...”

“Ağabey rakı ile aram yok benim hem araba kullanacağım, yolda başıma bir iş gelmesin.”

“Ne başına bir iş gelecek, ararsın beni, öldük mü biz.”.

Alınacak alkol konusunda zor da olsa anlaşılır, yemekler yenmeye başlar, masaya ortama göre udi ya da kemancı gelir, hiçbir şey sormadan yakın akrabaymış gibi oturur.

“Ne okuyayım?”

Masada ağabey hemen dizginleri eline alır,

“Bize ne soruyorsun oğlum, bayanlara sorsana”.

Bayanlar isteklerini söyler müzisyen arkadaş çalar, söyler

Bira içene kimse bir şey sormaz rakı içecek kadar adam olamamıştır çünkü!

Ağabey bayanlara dönerek şarkısını ister “HUYSUZ VE TATLI KADIN.”

Şarkı bilinmiyorsa bile, biliyormuş gibi dudakları oynatmak adettendir.

Masadaki bayanlar şarkıyı beğenir, ağabey mutlu olur, mutluluğu müzisyene 50 milyon olarak yansır.

Bira içen elini cebine atar ama bahşiş vermek kısmet olmaz.

Müdahale ağabeyden gelir; “beş milyon verirsin şimdi, masanın kalitesini düşürürsün, ben elli milyon verdim...”

Masada salata konusunda çoban mı göbek mi?

Balık konusunda levrek mi lüfer mi?

Ufak tefek tartışmalar yaşanır ama kıyametin büyüğü hesap ödeme de çıkar, zaten yarım saattir bende oraya gelmek istiyorum ama gelemedim bir türlü!

Ağabey hesabı ister, ahşap bir kutucuğun içinde hesap gelir, kutucuk Hıristiyan tabutu gibidir dışı işlemeli, sedef kakmalı, içi kadife, neden bilmem kürdan ve peçetede konur...

İstemeden Türk kahvesi ve nane likörü gelir.

“Ona likörü verme içemez o şimdi” der ağabey.

Hesabı inceler, tak gold kartı çıkartır, verir...

Bira içen “ağabey alman usulü yapsaydık” der ama aldığı cevap ağar olur.

“ALMAN MIYIZ LAN BİZ!”

Gece biter...

Sonra aradan dört beş ay geçer, bira içen adam rakı içen ağabeyle yemeğe gitmeye tövbe etmiştir,

Yolda tesadüfen karşılaşırlar, dört beş ay öncesinin vara yoğa gülen, cümbüşü şatafatı seven karşısındakini hor görüp küçük düşüren ağabeyi değişmiştir. Yaka bağır açık, yirmi günlük sakal yağ lekeli gömlek, kolları kısa ceket.

Bira içene yanaşır, doğuştan yavuz hırsızdır da,

“Sen ne biçim adamsın yahu, borcunu bak kaç ay oldu ödemedin, bende istemeyeyim diyorum ama sıkışığım biliyorsun çalışmıyorum”.

“Bilmiyorum ağabey hayırdır, ne borcu?”

“Oğlum biz senin ile dört beş ay önce yemek yemedik mi?”

“E yedik?”

“Hesabı ben ödemedim mi?”

“Ödedin ama ağabey bende vermek istedim, sen bana verdirtmedin.”

“Sende para yoktur diye oğlum, küçük düşmeni istemedim.”

“Şimdi hesap 250 milyon gelmişti 50 de şarkıcıya verdim 300, 20 milyonda garsona 320,senin payına 160 milyon düşüyor... Sen 150 versen de olur.”

Hay Allah razı olsun babacığım be!

Aradan bir yıl daha geçer, rakı içen ağabey ortalıkta pek gözükmez,

Bira içen onun yakın bir arkadaşına rastlar sorar.

Arkadaşı anlatmaya başlar...

“Valla bende ne zamandır görmüyorum, banka ile icralık olmuş, sağa sola çok borcu varmış, en son bir arkadaşım Soçi’de görmüş”

Nasıl hikâye? ALLAHTAN GERÇEK DEĞİL!!!

İyi ki etrafımızda bu tür olaylar yaşanmıyor.

Adı üstünde hikâye işte!

SAZI ELİME ALMIŞKEN BİR DE ŞİİR PATLATAYIM...

Züğürdün cömertliği,

Alkol masasında,

Adamın hasosu

Geçim tasasında,

Göründüğün gibi ol,

Olduğun gibi görün,

Alırsın soluğu

SOÇİ KASABASINDA,