Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '08

     
    Kategori
    Kitap
     

    Hiç kimseye güvenmiyorum, hiç kimselere inanmıyorum

    Zarif Çıtır.
    Adı bu.
    Kütüphanenizde pek de "gururla" sergileyemeyeceğiniz türden
    bir isim, bir kapak.
    Ağzı bozuk bir arkadaşınız uğrasa, kazara görse eseri
    "Bu ne lan?" der ve belki siz de
    aylık "şehirli kadın" dergilerinden birinin içinden çıktığını söylersiniz.
    Yalan!
    "İyice fifi oldun kızım sen!" diye de ekleyebilir şanssız bir gününüzdeyseniz eğer.
    "Sanane lan!" verilecek en iyi yanıtlardan biri değilse de akla ilk geleni.

    Nil Karaibrahimgil hayatımı karartı" diye başlasam yazıya
    siz de içinizden "Başlıyoruz gene.." diye geçirir
    ve bugüne kadar hiçbir sitede görmediğiniz şekilde cümle dizgileyen
    bubenimhayatim.com da bir alt satıra inersiniz.
    Sitem, hormonsuz elma kadar şekilsiz ve doğal
    ve efendime söyleyim mevzu bu: Doğal beslenme.
    Akabinde eline bir demet maydonoz tutuşturulmuş brokoli el sallar: Ayrıca vejeteryanlık.

    Kırk yılın bir başıydı.
    Ortalık tenhaydı. Şurada oturuyordum işte,
    internetin içinde okuyacak bir şeyler arıyordum kendime.
    Jean-Paul Sartre, Sözcükler masanın ucundan beni kesiyordu, görmezden geliyordum
    ve işte tam da o esnada Nil Karaibrahimgil'in Zarif Çıtır'dan bahsettiği köşe yazısı düştü önüme
    (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=8414592&yazarid=113).
    Eserle böylece tanışmış olduk.

    Bizleri sıkı düşünme zahmetinden kurtarmaya yönelik bir dille yazılmış,
    beslenme endüstrisi mi desem o ağzımıza attığımız her lokmadan mesul
    kapsama alanı en geniş endüstri hangisiyse işte,
    o karın ağrısı hakkında dikkati çekmeyecek yönleri görünür kılıyor;
    Zarif Çıtır.
    Ve belki de bir şaka gibi; Judo biliyor, Karete biliyor, Tekvando da öğreniyor.
    Misal, eğer hayvansal gıdalarla beslenmeyi bırakırsak
    büyük tuvaletinizi kaç santim uzunluğunda teşaşür edeceğimize kadar açık seçik yazıyor.
    Eli ağır, dili kaba. Bildiğin sokak kızı Zarif Çıtır.

    Zarif Çıtır'ın yazarları Rory Freedman - Kim Barnouin

    Günde 4, 5 kilo süt veren bir inekten 45 litre süt almak için,
    çekmecelerin içinde tepilen, kanat dahi açamayan tavukların geçirdiği sinir krizleri için,
    misal dört ayda büyümesi gereken bir büyükbaşın bir ayda aynı ebatlara ulaşması için
    yapılan edilenleri bir okusanız, bir okusanız (dizlerimi dövüyorum;
    inek sütü içmeyi bırak, kendi sütümden sağıp ineğe içermeyi düşünüyorum).

    Light diye, süt diye, et diye yediğimiz her şeyin içinde envayi çeşit hormon, kimyasal gizliymiş.
    Aslında gizli de değil alenenmiş; içindekiler kısımını okumayı bi'becerebilsek.
    Sanki çok matah bir şeymiş gibi yazılan onlarca
    nottirikasit, fottoirikdioksit, pamtiriknoratik ...
    Mesela dondurma üreticilerinin ambalajların üzerine yazmak zorunda olmadığı
    25 tane katkı maddesi varmış.
    Çay kaşığının ucıyla, uzun vadeye yayılan bir süreçte azar azar zehirliyorlarmış bizi;
    bunun üzerine hala süt de süt, et de et diye tutturuyormuşuz ey homo sapiens.
    İhtiyacımız olan her şeyler sebzenin meyvenin içinde makul miktarlarda mevcutmuş zaten.
    Doğal olanın hormonsuz olanın içinde.


    Milyar dolarların döndüğü et pazarının
    aslında ne kadar siyah olduğundan dem vururken, City Farm'ın fiyatlarından da haberdar.Ancak metzbolizmayı bir kere bozarsan başka milyar dolarların döndüğü sağlık sektörüne
    daha fazlasını kaptıracağının da bilincinde, seni uyarıyor.
    Şehirde köy hayatı sür diyor. En zor olanı istiyor anlayacağın.
    "Neden kanser aldı başını gitti, çocuklarda hiperaktivite arttı;
    niçin 7 yaşındaki kız çocukları pat diye ergenliğe giriveriyor?
    Dur, bir düşün ve bedelini iyi hesapla!" diyor işin özü.
    Kimyasallarla şişirilmiş her şeyden ve herkesten uzak durmanı salık veriyor kısaca.

    Artık rüyalarım birer fabl:
    İnekler konuşuyor, tavuklar neşeyle dans ediyor, kuşlar şiir okuyor;
    ben onların Lafontaine'iyim, Andersen'den Masallarıyım, Yalvaç Ural'ım
    belki de çıkmaz bir sokaktayım.............



    17/03/2008 Pazartesi / 00:02