Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '14

 
Kategori
Blog
 

Hollanda Seraları ve yazı uğraşı!

Hollanda Seraları ve yazı uğraşı!
 

Salçayı yağda kavuruveriyorum; üzerine iki bardak su ilave edince mis gibi ‘ domates çorbası’ oluyor” diye yazmıştı, bir hanım üye,


Bu çorba tarifini okuyunca hafiften bir hayal kırıklığı yaşamıştım tabii… Sitede ilk yılımdı ve sanırım ilginç “yemek tarifleri” Milliyet Gazetesinde değerlendiriliyordu ya da buna benzer bir şey vardı  galiba!


“Soğanı yağda bir güzel öldürürsün… Ondan sonracığıma…” diye başlayan yemek blogları birbiri ardına yayına veriliyordu! Serde aşçılık olduğundan pek çok tarifi okumuşluğum vardır ama aklımda sadece biri kalmış!


“Salçayı yağda kavuruveriyorum; üzerine iki bardak su…”


“Al sana domates çorbası!”


Hani sanki “Klavye başına oturuveriyorum ve şak diye ‘YAZAR’ oluyorum” dermiş gibi!


Çok daha sonraları ben de kabul ettim tabii!


Yağda kavrulan salça da domatesten üretiliyordu ve üzerine iki bardak su ilave edince…


“Mis gibi çorba” oluyordu!


Bu “salçalı” durum zamanla diğer kategorilerde yayına verilen yazıları da ister istemez etkiledi!


Bol salçalı “şiirler” ve özellikle de “denemeler” sonraların işidir!


Hadi haklarını yemeyelim… Binde bir de olsa… “Salataya doğranmayacak oranda  olgunlaşmış 4 adet orta boy domates (kabukları rahat soyulsun diye) sıcak suyun içinde dinlendirilir"  diye yazıya girizgâh yapan üyeler de vardı elbette. Hani yani domates çorbasına “cossss” diye su ilave edilmeyeceğini bilirlerdi en azından!


Ama öyle veya böyle… Güzel ülkemde “Yastık altı yazarlığı” nihayete ermişse; bunda Milliyet Blog Sitesi’nin payı büyüktür!


Henüz blog sitelerine “boca” edilmemiş şiir veya yazı kalmış mıdır, bilinmez.


“Yeni” bir şeyler yazmak da pek o kadar kolay olmasa gerek!


Sıcak suda bekletilmiş domateslerin kabuklarını soyacaksın daaa…


Kabukları soyulmuş domatesleri mikserde bir güzel(krema kıvamında) kıyacaksın daaa…


Uzun iş be dostlar; uzun iş valla!


Öte yandan bu site “8 000 blog yazdım; bu 9 000. bloğum vs.” diye “analizler” yapan üyeler de gördü!


Şimdi yoklar! Olanlara da kulak asmayın siz!


“Beklentileri neydi”, bilemeyiz elbette!


Eli ayağı düzgün bir sitede yazarken insan (daha) nereye “sıçrayabilir”; pek kestiremiyorum ben

.
Binlerce blog yazıp bir iz bırakamamak!


En kötüsü de “hatırlanmamak”!

 
“Memur” ağırlıklı bir sitede yazarken bile bazı “beklentilere” girebiliyoruz!


Parlak bir fikir… Yakamozlu bir söylem… Ortalığı yakıp kavurmasa da “kıvılcımlı” bir klavye kıvraklığı bekliyor insan1


Haaa! Yoksa böyle çizgi ötesi hamleler sormak gerekir

:
Niye yok?


Ufacık, ufacıcık “tık ve yorum” hesapları…


Günün rayiciyle 10 para etmez beklentiler


Sahte sevgiler, sahte saygılar!


“Şirin” görünme kaygıları…


Dudaklarda yapıştırma bir gülücüğün eşliğinde yazılan o samimiyetsiz “övgü” yorumları..

.
Asıl diyeceğini diyememek!


Şu sanal alemde bile tırsıp kalmak!


Allah düşmanımın bile başına vermesin, dostlar!


Hayatında bir kez olsun “Kapıyı çarpıp çıkamayanların”…

Yeri gelince okkalı bir "h...tir len"  çekemeyenlerin...

Her türlü resti görüp "alayına kitakse" diyemeyenlerin...


Ayda bir de olsa “Dünyanın anasını bir pula satamayanların” işidir bunlar!


Kavururlar salçayı ve boca ederler iki bardak suyu!


Al sana domates çorbası!


Kokusuz, ruhsuz ve de renksiz!


48 saatte yetişen hormonlu Hollanda salatalıkları gibi…


Yavan!


Beni anlıyorsunuz, değil mi?

                                                          

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..