- Kategori
- Şiir
Hoş kalın...
Bir elimi derin boşluğuna daldırdım geçmişin
Rengini sakallarına vermiş bir aktı…
Sarp bir kesik gibi dizinde yırtık
Ara ara gülüşleri seraptı…
Uzun yol havaları çaldı
Ayakkabıları nasırlı…
Keklikler havalandı
Çaylar filizlendi
Kuşlar hep kanattı…
Bakırdan bir çift göz
Sazsız bir gölden havalanır gibi ürkek…
Sanırsın elamandı
Yamandı…
‘’hoş kalın, seviyorum gülmenizi…
Çoban ateşi gibi göz göz izlerinizi…’’
Kimi öptü,
Koydu başının üstüne
Selametle…
Kimi güldü
Acılı topraklardan gelmiş gibi
Nedametle…
Yüreğin elverirse gel…
Mayısta gürcü kirazı
Ağustosta karamiş…
Hangi dala uzansan
Yakar elini ateş gibi bir geçmiş…
Üslesem sıyrılacak san ki
Kabuğu taze yara
Taşlara taşlara
Yüreğini vura vura…
Kendi sesinden ağlayacak
Dağ gibi fukara…
Kim anlatabilir şimdi bana
İlk rüzgarda dağılan bulut gibi
Gidişini varmışın…
Umut böyle olmalı
Zimmetine geçmeli eşgali…
Gülebilmeli eksik dişlerle
Hayatın en yalın hali…