Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '18

 
Kategori
Sinema
 

I, Tonya: Güçlü, Azimli ve Hüzünlü Bir Hikâye

I, Tonya: Güçlü, Azimli ve Hüzünlü Bir Hikâye
 

1990’larda Artistik buz patencisi Tonya Harding’in gerçek hikâyesinden yola çıkılarak ele alınan I, Tonya filmi güçlü hikâyesiyle başarılı bir şekilde beyaz perdeye aktarılmış. Yönetmenliğini Craig Gillespie’in yaptığı filmin başrollerinde Margot Robbie, Allison Janney ve Sebastian Stan yer alıyor. Filmin senaryosunu kaleme alan isim ise Steven Rogers.

Filmimiz belgesel formatında açılışını yaparken izleyicisini de çabucak etkisi altına almayı başarıyor. Özellikle Tonya’nın annesi olarak karşımıza çıkan Lavona (Allison Janney), soğukkanlı ve sert tavırlarıyla filmdeki varlığını hissettirmeyi başarıyor. Nitekim Allison Janney, filmdeki bu başarısından ötürü Oscar’da en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü almaya hak kazanıyor.

Tonya (Margot Robbie), çocukluğundan bu yana psikolojik olarak oldukça ağır dönemler geçirmiştir. Özellikle annesiyle yaşadığı sorunlu ilişki onun buz patenine olan ilgisini daha da arttırmıştır. Tonya çocukluğundan itibaren şiddet ortamında büyümüştür. Annesi bu konuda ona oldukça zorluklar yaşatmıştır.

Küçük yaşta kızına sevgi aşılamak yerine onu rekabetçi bir sporcuya dönüştürmeye yemin etmiş bir anne var karşımızda. Dolayısıyla kendisi kızına her türlü gaddarlığı yapma konusunda her türlü girişimde bulunuyor. Tonya ise annesinin kendisine uyguladığı bu ağır psikolojik şiddetten babasının sevgisiyle kurtulmaya çalışır. Annesinin aksine babası, Tonya’ya karşı oldukça anlayışlı ve sevgi doludur.

Buz pateni Tonya için bir kaçış alanı olmuştur artık. Çünkü annesinin tüm eleştirileri bu buz pistinde etkisini kaybeder. Küçük Tonya, kendi yeteneği sayesinde kısa bir sürede keşfedilir. Bu keşfedilme sürecinde annesi oldukça mücadele etmiştir. Kızına sevgisini belli etmese de onun başarılı olması için elinden gelen her türlü çabayı gösterir. Yine de onun bu fedakârlığı, gaddarlığının gölgesi altında kalır.

Tonya’nın annesinden beklediği şey aslında anlayış ve sevgiydi. Ancak annesi, ona bunu veremeyecek kadar bencildi. Bütün bu anlayışsız ve sevgisizlikle yüklü aile ortamı Tonya için fazlaydı. O, annesinin sevgisini arıyordu. Buz pistinde onu gururlandırmak ve kendini ona ispat etmek için kayıyordu ama bu yeterli gelmiyordu.

Bir süre sonra annesi ile aynı evde yaşayamayacağını anlayan Tonya, buz pistinde kendisini izleyen ve daha sonra âşık olan Jeff (Sebastian Stan) ile sevgili olurlar. Bu ilişki Tonya’nın hayatını hiç beklemediği şekilde değiştirecektir. Aralarındaki sevgi dolu ilişki bir süre sonra yerini şiddete bırakıyor ne yazık ki. Evet, Tonya sevgilisinden şiddet görmeye başlıyor. Bu şiddetin dozu zaman geçtikçe artıyor. Tonya tam mutlu oldum derken sevdiği adamdan da beklediği sevgiyi bulamıyor.

Tonya’nın hikâyesine baktığımızda buz pateninden vazgeçmeyen bir kadını görüyoruz. Buz pistinde her türlü haksızlıkla mücadele eden ancak sürekli başarılı olmayı arzulayan, şiddet mağduru bir kadın var karşımızda. Dolayısıyla bu noktada Tonya’yı benimsemeye başlıyor izleyici. Çünkü karakterin dayanıklı kişiliği, zorluğu göğüs germe potansiyeli onu, izleyicinin gözünde üst seviyeye taşıyor.

Tonya başarılı olmak için her türlü yarışmaya katılıp, başarısını ispatlamaya çalışıyor. Annesi ise bu yolda ona psikolojik şiddet yoluyla destek oluyor. Tonya hem başarıyı hem de başarısızlığı tadıyor film boyunca. Filmi izlediğimizde bir sporcunun yarışma öncesi ve sonrasındaki ruh halini de anlamış oluyoruz. Bu durum izleyicinin empati yönünü geliştiriyor doğal olarak.

Tarihe ‘üçlü axel’ı başaran ilk ABD’li kadın patenci’ olarak adını yazdıran Tonya, bu başarısıyla büyük bir ün kazanıyor bir süre sonra. Bu başarısının sırrı yeteneği ve cesaretinden kaynaklanıyor. Ancak bir süre sonra özel hayatında yaşadığı olumsuz olaylar onun bu başarısını ciddi bir şekilde etkiliyor.

Tonya’nın küçüklüğünden bu yana omuzlarına oldukça ağır yükler yüklenmiş. Dolayısıyla hayatının her alanında kötü anlara tanık olmuş. Yaşadığı onca şeyi geride bırakmak onun için fazlasıyla zor. Bu nedenle olimpik yarışlarda kendini ispat etmeyi amaçlar. Bu yarışlarda jüriden hiç beklemediği türden sonuçlarla karşılaşır.

Jeff’in Tonya’ya olan sevgisi ona hiç ummadığı bir belanın kapısını açar. Jeff, Tonya’nın olimpiyattaki artistik buz pateni yarışmasını kazanması için oldukça tehlikeli bir plan hazırlar. Ancak bu plan, Tonya’nın hayatını geri dönüşü olmayan bir şekilde değiştirir. Tonya’nın hiç istemediği bir olaya dâhil olması ve akabinde bu olayın kurbanı olması onun hayatını tamamen değiştiriyor.

Filmin genel atmosferine baktığımızda karakterlerin ve hikâyenin birbiriyle uyumlu bir tavır sergilediklerini söylemek mümkün. Özellikle oyunculuklar oldukça başarılı. Margot Robbie, Tonya karakterini çok başarılı bir şekilde canlandırmış. Onun duygu durumundaki değişikliği oldukça başarılı bir şekilde yansıtmış. Özellikle olimpiyat yarışması sırasındaki ruh hali izlenmeye değer.

Filmde kullanılan kıyafet ve çalınan müzikler de aynı şekilde filmle uyumlu bir yapı içerisindeydi. Senaryo ve karakter gelişimi açısından baktığımızda kendini ispatlayan bir film olduğunu söyleyebiliriz. Beni en çok Tonya’nın azmi etkiledi. Çünkü ne yaşarsa yaşasın sevdiği spordan vazgeçmiyor. Onca sorunla boğuşmanın yanı sıra buz pistinde kendini ispatlamaktan da geri durmuyor. Filmi izlerken onunla gülüp onunla ağladım diyebilirim.

Filmin sonunda hikâyesi beyaz perdeye aktarılan gerçek Tonya Harding’in o yıllara ait görüntüleriyle karşılaşıyoruz. Bu görüntüler filmin altyapısını daha da sağlamlaştırıyor. Kıyafetlerin birebir kullanılması filmin baştan sonra büyük bir özenle ele alındığını işaret ediyor. Oscar’da en iyi kadın oyuncu ödülü Margot Robbie’nin hakkıydı. Muazzam bir performans sergilemiş.

Peki, bu film neden izlenmeli?

Bir kadının acısını başarıya dönüştürme hikâyesine tanık olmak adına bu filmi izlemenizi öneriyorum. Özellikle karakterin ufak bir olay yüzünden hayatının nasıl değiştiğine tanık olmanızı ve Tonya’nın etkileyici hikâyesine ortak olmanızı istiyorum.

Şimdiden keyifli seyirler.

 
Toplam blog
: 14
: 170
Kayıt tarihi
: 31.08.12
 
 

Okumayı, yazmayı, dinlemeyi, izlemeyi seven ve bunları sevdikleriyle paylaşmaktan büyük bir keyif..