- Kategori
- Kitap
İçe Dönük Konuşmanın Gücü - Dr. Shad Helmstetter
İçtenlikle önerdiğim bir kitap. Bilinçaltı programları konusuyla özellikle ilk kez karşılaşanlar için, her gün kullandıkları söylemlerin yaşamlarına ne yaptığını farkettirmesi açısından iyi bir başlangıç kitabı olabilir. Şöyle başlıkla giriş yapıyor yazar:
“Daha İyi Bir Yol Aramak”
Sadece, bu başlığı kurduğu için bile alınıp okunmaya değer bulunuyorum. Dünyada türlü iddiayla ortaya atılıp, “tek yol budur”, “bu hap çaredir, kullan bak etkisi tartışılmaz”, “beni oku zengin ol”, “gel sana sihirli değnek vereceğim” tarzında, keskin, sanki insan olmanın ötesine geçip kimsenin bilemeyeceği sırları edinmiş edası takınanların yanında, ne denli mütevazi ve iyi niyet kokan bir ifade…
Bu yazar gibi, kişisel gelişimin gerçekçi doğasına uygun ifadelerle yaklaşan değerli yabancı ve Türk üstadların bir kısmının kitaplarını paylaşmaya devam edeceğim.
Yılların araştırmasını özenle toparlayıp, kullanımımıza sunan yazara teşekkür edip, “daha iyi”yi gözetmenin gerçeklikle uyumuna şaşıracağınız o “farkındalık” evresine sizi taşıyacak olan bu kitabı okumanızı öneririm.
*
Yaşam, hepimiz için iyi olmalıdır. Hepimiz, yaşamın neler sunması gerektiği konusunda bir şeyler işittik: Sonsuz fırsatlar, rüyaların gerçekleşmesi ve her günü mutluluk ve başarıyla dolu yaşamak. Çoğumuz, en azından başarılı bir iş ya da meslek, iyi bir aile yaşamı ve makul ölçüde bir maddi güvenceye gereksinme duyar ve arzu ederiz. Biz bunu yaşamdan bekleriz. İçten içe biliriz ki bunu hak ediyoruz ve ona ulaşmak için her hakka sahibiz.
Öyleyse, hiç merak ettiniz mi, neden olaylar olmaları gerektiği biçimde sonuçlanmazlar? Neden biz yaşamdan, sahip olmayı istediğimiz -ve sahip olmamız gerektiğini bildiğimiz şeylerin çoğunu alamayız? Neden bazı insanlar "şanslı" gibi görünürken, geri kalan büyük çoğunluk değildir.
Neden bazı insanlar diğerlerine göre günden güne daha mutlu, daha üretken, daha doyumludurlar? Farkı yaratan nedir? Bu gizemli bir şekilde alın yazımızı şekillendiren ve yaşamımız boyunca, rotamızın seyrinin çok azını bize bırakan bir tür kader midir?
Hayatımızın kontrolü bizim elimizde mi, değil mi? Eğer biz yaşamlarımızı kontrol edebiliyorsak ya da etmeliysek, yanlış giden nedir? Bizi ne engelliyor? Eğer biz, daha iyi şeyler yapmayı, gerçekten olmak istediğimiz gibi olmayı ve her gün yaşamın her alanında daha çok başarı ve mutluluğu samimi olarak istiyorsak, yolumuzda duran bu duvar nedir?
*
148.000 ''Hayır!”
Çoğumuzun maruz kaldığı olumsuz programlanmaya bir örnek vereceğim. Yaşamlarımızın ilk on sekiz yılı boyunca, makul ölçüde olumlu yuvalarda büyüdüysek, bize 148.000 kereden daha fazla "Hayır!" denmiştir ya da ne yapamayacağımız söylenmiştir.
Eğer birazcık daha şanslıysanız sadece 100.000 ya da 50.000 kere "Hayır" denmiş olabilirsiniz. Sayısı her ne olursa olsun, bu ihtiyaç duyduğumuzdan fazlaca yüklenmiş olumsuz programlamadır.
Bu arada, aynı süre boyunca, yani yaşamınızın ilk on sekiz yılında size tahminen kaç kez ne yapabileceğiniz ya da hayatta neyi başarabileceğiniz söylendi. Bin kez? Birkaç yüz kez? Ülke çapında gruplarla yaptığım görüşmeler sırasında, hayatta neyi başarabileceklerinin, kendilerine, üç ya da dört kereden fazla söylendiğini hatırlayamayan insanlarla karşılaştım. Sayıları ne olursa olsun, basit bir hesapla, çoğumuzun kaydettiği "evet"ler, "hayır"ları dengelemiyor. Ara sıra söylenen "güven" sözleri tam anlamıyla ara sıradır ve etkisi, bizim günlük olarak aldığımız "yapamazsın"ların dozuyla çok hafifletilmiştir.
*
Bilinçaltı programlarımızı, kelimelerin gücüyle daha da içinden çıkılmaz hale getiren nedenlerin farkına varıp, düzeltmek için bize sunulan, bu araştırma ve geliştirme sonuçlarını uygulamanız dileğiyle.