Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '11

 
Kategori
Güncel
 

İdam uygulaması hakkında tartışmalar

İdam, bir dram. Bedenleri ve ruhları paramparça edilerek öldürülen çocukların ve ailelerinin durumuysa daha büyük bir dram. Toplum, teskin edilmesi güç bir infial içinde, .. Halkoyuna sunsanız; şimdi "idam' uygulaması geri gelsin" çıkar. 

Fakat "idamlık suçları" önlemenin çıkar yolu nedir?... Kültürel şokların, ekonomik travmaların dünyasında, bilim deneyimle harmanlanarak, toplum da bunun içine vicdanını katma hakkını kullanarak; bu konu, daha çok tartışılacağa benziyor ... 

Kıta Avrupa’sında idam uygulaması kalkalı epey oldu... Bizde de bu 'ceza' kaldırılmadan önce Meclisimiz çok zor infaz kararı alırdı... İdam ‘cezası’ Amerika'da kimi eyaletlerde ve bazı Doğu ülkelerinde halen 'alenen' uygulanıyor, fakat o konuda da hukukçular başta bilim adamları arasında tartışma sürüyor. 

İdam uygulamasından yana olanların argümanı "caydırıcılık". Karşı olanlar, istatistiklerle yanıt veriyor; idam uygulamasının suçların tekrarı olasılığıyla bağını kesinleştirecek verilerin kanıtlanmasını talep ediyor... Bu iki tez, toplumların olabildiğince suçu yaratan x (çarpı) faili üreten koşullardan arındırılmasındaysa, müttefik… 

Aileden başlayan okulla taçlanan yaşam boyu süren bir eğitime, hukuk düzeneği içinde aleniyet ve hakkaniyete, savunma hakkının kutsallığı ile kamuoyunun bilgilendirilme olanaklarının saydam işleyişine dayalı bir yaşam çevresi dileği geliyor, insanın doğallaştığı, doğanın insanileştiği özlemlerle, daha üst idealler ve hedeflere doğru sentezleniyor. 

Bu yolda yürünse de geri dönülse de, bağışlamayla bağdaşması olanaksız kertedeki tiksindirici suçlar yine var- korkulur ki- yine de olacak... İşte o hal’de, “İdamlık suçların” akıbeti ne olacak? Sorun budur… 

Burada, Çavuşesku'nun ya da Saddam'ın infazı türünden, “siyasal idam”lar konumuz değil. O daha çok tarihin konusu... Boşnak soykırımı dahil insanlığa yönelik suçların ya da örgütsel’ eylem diye açıklansa da “metropol suikastleri”nin; metroyu kahveleri kundaklayarak, masum hayatlara yönelen sadist yazılımların, karşılığı olan idam yaptırımının geçerliğini de tartışmıyoruz. 

Burada insan hayatına tasallut eden adi niyetleri mümkünse durdurmak değilse örnek teşkil edici bir yaptırımla yaratılan acıyı olabildiğince dindirme ve güven duygusunu onarıcı yöntemler üzerinde tartışıyoruz. Fakat böyle bir tartışma, yaşanılan tarihi, siyasal, kültürel ve genel ortamdan bağışık olursa sorun çözmeye katkıda bulunamaz. 

Bu genel ortamda, çocuklara, kadınlara odaklanan, "yabancıları" hedef alan, çatışma alanlarından bireysel intikama sıçrayan, şiddet, soyumuzu ve mülkümüzü tehdit etme potansiyelini taşıdıkça, güvenliği daha çok arayacağız. Ama güvenliği, salt kolluğun omuzlarına yüklemeden, ekonomik refahı hakça paylaştırarak pekiştireceğimizi de asla unutmamalıyız. 

Bireysel silahlanma, tatminden uzak gecikmiş bir adalet mekanizması ya da amacını aşan aflar toplumlara yardımcı olamaz. Son kez tanığı olunması istenen ve bebeklerimizi hunharca aramızdan alan cinayetler karşısında, “idam gelsin” demek, Allah esirgesin olası sonraları için tam bir güvence vermeksizin bizi çağdaş düzeyimizden geri düşürebilir. Buna karşılık, “ölmekten beter” bir durum ağırlaştırılmış müebbet diye tanımlanıyor ceza infaz sisteminde, işte bu ödünsüz uygulanmaya devam edilebilir. 

Biliyorum hiçbir şey o masumları geri getirmeyecek. Bu türden dramlara neden veya ortak olanları toplumumuz gibi ben de “gönlümde öldürdüm” zaten… Ve ama bu acıyı yaratanlara hak ettikleri dersi vermek kadar bu acılardan gerçekten ders alabilmek: ölüm çaresizliği karşısında hayatı güçlendirmek; aile terbiyesi, okul eğitimi, teknolojiyle entegre etkin bir kolluk, duyarlı bir basın ve bizi biz yapan geleneklerimizin güzel yönlerini güçlendirmekten, geçer… 

 

Not: Bu makaleme herhangi bir konu resmi yakıştıramadım. rbk 

 

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..